Alevi Bektaşi Federasyonu'ndan yapılan yazılı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "Açık Mektup" başlığıyla bir mektup gönderildiği belirtildi.
Mektupta seçimlerin geri kalmış ya da bırakılmış ülkelerde bir dönüm noktası, bir yeniliğin gelmesi olarak algılandığı ve beklentinin yüksek olduğu ifade edilerek, Türkiye'de seçim çalışmalarının gelişmiş ülkelerde olduğu gibi iletişim araçları üzerinden değil, meydanlara çıkılarak yapıldığına dikkat çekildi.
Siyasi partilerin oy almak için beklentilere karşılık vermesinin doğal olduğu vurgulanan mektupta, Başbakan Erdoğan'ın meydan konuşmalarında sürekli olarak Alevilere ve Aleviliğe atıfta bulunduğu iddia edildi.
Mektupta şu ifadelere yer verildi: "Etnik ve inanç kökenleri üzerinden siyaset yapmak, siyaset üretemeyen siyasetçilerin seçeneğidir. Eğer meydanlara çıkılıyorsa ciddi şeylerin konuşulması gerekir; halkı heyecanlandırmak yalnız inanç ve etnik köken üzerinden yapılan vurgularla mümkünse eğer, ortaya seviyeden yoksun, yavan, sığ bir siyaset çıkar. Ne yazık ki 21. Yüzyılda ülkemiz böyle bir dönemi yaşıyor. Unutmamak gerekir ki, toplumsal bellekle reel tarih birbirlerinden çok farklıdır; Tarih bir ülkede veya toplumda yaşanan katliamları, kıyımları, ölenlerin sayısını kayda geçerken toplumsal bellek çekilen acıları ve aşağılanmaları kayda geçer; türküler, ağıtlar, destanlar buradan türerler. Alevilerin Cumhuriyet ilişkilerini, bu açıdan da değerlendirmek gerekir. Onca kıyım ve ölüm varken 'Kerbela' ve 'Yezid' bu yüzden belleklere kazınmıştır. Hz. Ali de şehit edilmiş olmasına rağmen 'Kerbela' bu yüzden öne çıkmıştır."
Vatandaşlardan yuhalamalar...
Başbakanlık makamının geçici olduğu vurgulanan mektupta, Erdoğan'ın meydan konuşmalarında, Alevi sözcüğünün geçmesinden sonra vatandaşlardan yuhalamalar yükseldiği ve Erdoğan'ın da sessiz kaldığı ileri sürüldü, bundan duyulan rahatsızlık ifade edildi.
"Mezhepsel kimlik üzerine oturmuş bir siyasetten o ülkeye yalnız ve yalnız zarar geleceğini gösteren onlarca örnek var etrafımızda" ifadelerinin yer aldığı mektup, şöyle devam etti:
"Eğer Alevilik Hz. Ali Keremallahü Veche'yi sevmekse, ben Alevilerden daha çok Aleviyim. Ama bunların yaşamında Hz. Ali var mı? Hz. Ali gibi yaşamak var mı? Yok. Hz. Ali nerede, bunlar nerede?' diyorsunuz. Alevilik yalnızca Hz. Aliyi sevmek değil onun adına kurumlaşmış değerler bütünüdür ve bunlar size çok uzaktır. Kısacası bizden daha çok Alevi olmanız mümkün değildir. 'Bunlar Hacı Bektaş-ı Veli'yi bile anlamamışlar' diyorsunuz. Uluların sözleri 3 anlamlıdır; Bu sözlerden alim başka, cahil başka, ehli başka anlam çıkarır. Sözlerinizde hangi anlamı kastettiğinize dair bir bilgi yok."
"Nefret suçu işleyen başbakan"
Başbakan Erdoğan'ın büyük işler yaparak tarihe farklı geçmek istemesinin doğal olduğu anlatılan mektupta, "Eğer gerçekten bunu istiyorsanız, bunun için her şeyden önce bu mektubu yazmayı zorunlu kılan ortamı yok etmelisiniz. Bin yıldır bu topraklarda yaşayan ve bu topraklarla yoğrulmuş Alevilerin tarihin kara sayfalarına geçecek bir eylemleri olmamıştır. Bugün geldiğimiz bu noktada en ufak bir sorumlulukları yoktur. Ülkenin içinde bulunduğu bugünkü kaos, Alevileri düşman sayan zihniyetin ürünüdür."
Mektup, şu ifadelerle sona erdi: "Bir ülkenin refahı ve istikrarı yalnızca ekonomiyle ve siyasetle sağlanamaz, aynı zamanda sosyal yapısıyla da ilgilidir; Türkiye;de Kürdün Hakkını Türk, Türkün Hakkını Kürt, Alevinin Hakkını Sünni, Sünninin Hakkını Alevi savunmadıkça sosyal barışı kalıcı kılmak mümkün değildir. Tarihe böyle bir ortam yaratılarak geçilir. Siz, tarihe, yalnız heykel yıkan değil, ülkenizdeki bir inancı yuhalatarak 'nefret suçu' işleyen bir başbakan olarak da geçeceksiniz!"