İSTANBUL (İHA) - Camın alınteri ve hünerin birleşmesinden oluştuğunu belirten Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Önder Küçükerman, 5 bin yıllık parıltının, 500 derece sıcaklıkta yapıldığını söyledi.
Camın ilk kez Türkiye'de doğduğunu dile getiren Prof. Dr. Önder Küçükerman, camın 5 bin yıllık geçmişi boyunca büyük rekabet yaşadığını söyledi. Cam için her şeyden önce kumun gerekli olduğuna işaret eden Küçükerman, camın saydam, renkli bir yapıya sahip olduğunu, eritilmesi için 500 derece sıcaklığın gerektiğini belirtti.
Küçükerman, "Bundan tam 5 bin yıl önce cam ilk kez Akdeniz ve Güney Anadolu'da üretildi. İslamiyet'ten önce 130 yılında Anadolu'da başlayan Roma egemenliği zamanında 'üfleme' tekniği bulunmuş ve cam üretimi sanayileşmeye başlamıştır. Bizans ve Selçuklu döneminde cam, hem sarayların en özenli eseri olarak, hem de günlük hayatın gerçekleri için üretilmiştir. 16. Yüzyıl Osmanlı camcılığı, Avrupa cam sanayii ile rekabet edebilecek güce ulaşmıştır. Bin 580 yılında bir gösteri için, tekerlekler üstünde taşınan bir cam fırınının yapılıp çalıştırılması bunun en ilginç örneğidir. Böyle bir fırın, cam tarihinin hiçbir
döneminde ve hiçbir yerinde görülmemiştir" dedi.
Akdeniz'de başlayan geniş ölçekli cam üretiminin Venedik'e ve buradan da Avrupa'ya yayıldığına dikkati çeken Küçükerman, ateşin içinde yapılan bu parıltılı camların krallıkların ve sarayların desteği ile mücevherden silaha parfüm şişesinden ilaç şişesine dekorasyondan sanayiye kadar kullanılmakta olduğunu söyledi.
"GÖZYAŞI ŞİŞELERİNİ BUGÜN YAPMAK BİLE ÇOK ZOR" Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki cam sanayinin devletin denetimi ve desteği altında olduğunu kaydeden Küçükerman, "Camcılık tarihinin başlamasıyla birlikte camların nasıl yapıldığı sorusu akla geldi. Bugünkü teknoloji ile bir cam üretimi için 500 derece sıcaklık ve birçok teknoloji kullanılıyor. O dönemde bugünkü imkanlar olmadığına göre cam nasıl yapılıyordu. Beykoz'da açılan cam fabrikasının kazanların o döneme ait resimlerden esinlenerek yapılmıştır. Yani 5 bin yıl önceki resimler bugünün teknolojisini oluşturmuştur. İlaç olarak kullanılan gözyaşı damlaları için göz yaşı şişeleri yapılmıştır. Çok küçük olan bu şişelerin nasıl ve hangi imkanlarla yapıldığı hala merak konusudur. Bugünkü teknoloji ile gözyaşı şişelerinin yapımını istesek herhalde epey bir zaman alır. Belki de yapılamaz" dedi.
Camcılığın büyük bir gelişme gösterdiğine dikkati çeken Küçükerman, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından Atatürk'ün direktifleri ile birlikte 1934 yılında cam fabrikasının kurulduğunu belirtti. Kurulan fabrikanın eski camcılık mirasına sahip çıktığını ifade eden Küçükerman, Beykoz'daki fabrikanın el ustalığı hünerlerinin 1970'li yıllarda uluslar arası düzeye çıkarak rekabete başladığını söyledi.
ALIN TERİ VE HÜNERİN ESERİ : CAM Cam sanatının büyük bir hüner gerektirdiğini kaydeden Küçükerman, bir camın yapımı için çok emek harcandığına dikkati çekti. Camın yapımında çalışan insanların yüksek derecedeki sıcaklığa rağmen hünerleri sergilediğini ifade eden Küçükerman, "Beykoz'da kurulan cam fabrikası maliyetinin fazla olması nedeniyle 1994 yılında Denizli'ye taşındı. El hünerleri burada sergilenmeye ve dünyaya açılmaya başladı. Türkiye bugün el ustalığında dünya camcılığının içinde çok önemli bir noktaya gelmiştir" şeklinde konuştu.