Alman basını: Merkel Erdoğan'ın suyuna gitmedi

Angela Merkel'in Türkiye ziyaretini değerlendiren Alman gazeteleri, Alman Başbakanın evsahibi Erdoğan'ın duymak istediklerini söylemediğine dikkat çekiyor. En önemli anlaşmazlık noktası Türkiye'nin AB üyeliği ve insan hakları sicili.

Ayça Tolun

Köln, Almanya

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 2 günlük Türkiye ziyareti Alman basınının yorum sayfalarında geniş irdelenen gelişmeler arasında.

Ülkenin en yüksek tirajlı bulvar gazetesi Bild ziyaretle ilgili haberine, ''Yoksa AB üyeliği 60 sene sonra mı?'' başlığını atmış.

Başbakan Erdoğan'ın görüşmelerde tatsız olduğu ve ''Bu tempoda gidersek Türkiye AB'ye ancak 60 yılda girer, ama bu bile bizi bozmaz, Avrupa da yaşayan 5 milyon insanımızla zaten fiili olarak AB'deyiz" dediği haberdeki ayrıntılar arasında.

Reklam
Reklam

Almanya'nın sol eğilimli gazetelerinden Die Tageszeitung'un manşeti ise ''Belli ki kötü gitti."

Haberde Almanya Başbakanı Merkel ile Başbakan Erdoğan arasındaki görüşmelerin iyi geçmediği, ikilinin bilinen görüşlerini dile getirmekle yetindiklerinin altı çiziliyor.

Gazete ayrıca Merkel ve Erdoğan'ın ''birbirlerinden haz etmediklerinin vücut dillerine de yansıdığı" vurgulanıyor.

Almanya'nın en saygın gazetelerinden liberal sol eğilimli Süddeutsche Zeitung günlük yorumlarından birini Merkel-Erdoğan ikilisinin görüşmelerine ayırıyor.

''35 başlıklı dostluk" başlığıyla Türkiye ile AB arasında açılan ve açılmayan toplam başlık sayısına atıfla ''35 başlıklı dostluk'' diyen Süddeutsche Zeitung ise gerçek bir dostluk için 35 başlığın yeterli olmadığını, asıl sorunun Türkiye kamuoyunun giderek AB'den soğuması oldugunu" vurguluyor.

''Oysa'' diyor gazete ''Her iki ülkenin de birbirlerine dahası, AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var.''

Almanya'nın başkenti Berlin'in en yüksek tirajlı yerel gazetesi olan liberal eğilimli Berliner Zeitung ise, Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili olarak, Merkel'in hem ülkenin başbakanı, hem de Türkiye'yi kesinlikle Avrupa Birliği'nde görmek istemeyen bir partinin lideri sıfatlarıyla yaşadığı çelişkiyi işliyor:

Reklam
Reklam

''Başbakan Merkel olarak savunmak zorunda oldugu, ancak Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Merkel' olarak kabul edemeyeceği bir tavır arasında sıkışmış durumda. İnsanı ancak siyaset bu kadar şizofren yapabilir. Başbakan sıfatlı Angela Merkel tüm kişisel tereddütlerine rağmen AB müzakere sürecinde Alman hükümetinin de destekledigi, Türkiye'ye yönelik tüm vaadlerin arkasında durduğunu söylüyor. Nitekim Merkel'in bu tavrını önemli bir gelişme olarak kabul etmek gerekir. Eğer bir de genel başkanı olduğu siyasi partinin tabanını, Avrupalı bir Türkiye'nin pekala Almanya'nın çıkarına olduğuna ikna etmeyi becerirse, işte bu gerçek bir başarı olur!"

'Merkel davet etmek için diz çökmedi'

Muhafazakar sağ eğilimli Frankfurter Allgemeine gazetesi de, Avrupa Komisyonu üyesi Günter Öttinger'in Merkel'in Türkiye ziyaretinin hemen öncesinde sarfettiği ve Almanya da büyük hayret uyandıran ''AB diz çöküp Türkiye'ye üyelik için yalvaracak" şeklindeki sözlerine gönderme yaparak şöyle devam ediyor:

Reklam
Reklam

"Başbakan Merkel, 'Türk 'dostlarını' AB'ye davet etmek için Ankara'ya kadar gidip diz çökmedi. Gerek AB üyeleri, gerekse Ankara hükümeti , uzun süreceği aşikar müzakere sürecinde, daha uzun süre sayısız ayrıntıyla meşgul olacaklar. Ne var ki bütün bunlar da bir yana, Türkiye ister AB ligine alınsın ister alınmasın, bu konuda her kim ne düşünürse düşünsün, Türkiye ile Almanya arasında istikrarlı ve iyi ilişkilerin devam etmesi her iki ülkenin de çıkarına. Ama bu yine de Başbakan Merkel'in Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik tereddütlerinden vazgeçtiği anlamına gelmiyor.''

Mainz'da yayımlanan Allgemeine Zeitung, birbirlerini çok da tutmadıkları bilinen Erdoğan-Merkel ikilisinin, bu defaki buluşmalarını özetle şöyle değerlendiriyor:

''Angela Merkel ve Recep Tayyip Erdoğan'ın tavrı bu defa daha dostçaydı. Ne var ki konu AB üyeliği olunca bunun çok da bir faydası olduğu söylenemez. Avrupa için Türkiye, hiç kuşkusuz her bakımdan zor bir aday. Öyle ki en büyük engellerden biri sayılan Kıbrıs sorunu dahi, Türkiye'deki insan hakları ihlâllerinin yanında sönük kalıyor. Ancak terazinin öteki kefesinde tüm gerilimlere rağmen tarihî Türk-Alman dostluğu duruyor. Dahası Almanya'da yaklaşık 3 milyon Türkiye kökenli göçmen yaşıyor. Bu durum iki tarafa da yükümlülükler getiriyor... Ayrıca Türkiye, olası bir Suriye saldırısına karşı Alman askerlerinin konuşlandırıldığı bir NATO ülkesi... AB 2004 yılından bu yana sınırlarını muazzam ölçülerde genişletti... Ancak Bulgaristan ve Romanya'yı AB'ye tam üye olarak yapanlar, Türkiye'yi artık daha fazla kapıda bekletemeyecekler."

Reklam
Reklam

Türkiye'nin basın özgürlüğü sabıkası

Yerel bir gazete olmasına rağmen özellikle ünlü siyasetçilerin demeç vermeyi pek sevdikleri ve bu yüzden de kendisinden daha yüksek tirajlı gazetelere sürekli kaynak teşkil eden Neue Osnabrücker Zeitung da Merkel'ın Türkiye ziyaretini Almanya'da yaşayan Türkiye asıllı göçmenler penceresinden değerlendiriyor:

''Angela Merkel, Türkiye'ye yaptığı bu üçüncü ziyaret sırasında da Başbakan Tayyip Erdoğan'ın suyuna gitmedi. Gitmedi, ama Türkiye ziyaretinin ülkede yaşayan üç milyon Türkiye asıllı göçmen açısından özel bir anlam taşıdığını da unutmadı. Akdeniz'in incisi Türkiye, aynı zamanda Almanların en sevdiği tatil ülkelerinin başında geliyor. Mesele bununla da sınırlı değil. Türkiye Almanya nın en önemli ticaret ortaklarından biri. Bu yüzden de iki ülke arasındaki ilişkileri önemsemek gerekiyor. Üstelik Türkiye ekonomik açıdan böylesine bir büyüme hızı yakalamışken. Türkiye nin bu özellikleri onu Alman ekonomisi için de ilginç ve önemli kılıyor.''

Reklam
Reklam

''Ancak bütün bunlara rağmen, Merkel'in Türkiye'nin AB üyeligine dair, Başbakan Erdoğan a haddinden fazla vaatte bulunmaktan kaçınması çok doğru bir tavır. AB nin Türkiye yi gereksiz yere oyaladığını iddia edenler, Türkiye nin Kıbrıs konusunda engelleyici tavrından bir türlü vazgeçmediğini, ifade ve basın özgürlüğü konusunda hala sabıkalı olduğunu ve daha nice sorunu görmezlikten geliyorlar. Türkiye'nin tüm bu sorunları aşarak AB üyeliginin koşullarını yerine getirmesinin önünde, hala uzun ince ve de taşlı bir yol uzanıyor!"