ANKARA (İHA) - Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkan Yardımcısı Cengiz Altınkaya, ANAP'ı ve Mesut Yılmaz'ı eleştirilenlerin öncelikle AB konusunda fikir önerisinde bulunması gerektiğini belirtti. Altınkaya, Yılmaz'ın erken seçimlerin 15 Aralık tarihine eleştirilmesi yönündeki açıklamasını 'siyasi manevra' olarak değerlendiren siyasi çevrelere, "Manevra diyenler o zaman bu çıkarılmış olan kanunların, AB raportörleri tarafından uygulamalarının da görülmesinin nasıl sağlanacağını söylemesi lazım" şeklinde cevap verdi.
Altınkaya, İHA muhabirine gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Öncelikle, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılacak erken seçimle ilgili takvimin işlemeye devam ettiğini belirten Altınkaya, şöyle konuştu:
"11 Eylül tarihinde milletvekilliği aday listeleri teslim edilmiştir. Biz burada ANAP olarak şuna dikkati çekmek istiyoruz. Türkiye'de iki takvim işlemektedir. Bunlardan ilki iç siyasetimizin belirlediği takvim. Bu devam ediyor. Bunu bozan bir girişimimiz ve talebimiz yoktur. Bu süreç devam ederken oy verme gününü 3 Kasım'dan 15 Aralık'a çekme tartışması gündeme gelmiştir. Bu takvim hariç, Türkiye'nin dışında, AB'nin iradesiyle yürüttüğü bir takvim vardır. Bu takvim 50 yıldan beri gidiyor. Bu yıl bu takvimin içersinde AB'nin genişleme süreci var. Bu da 12-13 Aralık'ta devlet ve hükümet başkanlarının katılacakları Kopenhag Zirvesi'ndeki bir süreçtir. Türkiye'yi yönetenlerin her iki süreçte de sorumlulukları olmalıdır. AB sürecindeki sorumluluk sadece ve sadece AB'den sorumlu Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın olmaması lazım. İşte bugün tekrar Brüksel'de. Her ay toplantılara katılıyoruz. Ve bir Devlet Temsilcisi olarak Yılmaz'ın Brüksel'deki toplantılarda arkasında en azından bir Hükümet gücünün, siyaset gücünün olması lazım".
"3 KASIM, KOPENHAG ZİRVESİ'Nİ SABOTE EDER" 3 Kasım seçimlerinden sonra yeni bir hükümetin doğmasının, Kopenhag Zirvesi'ni sabote edercesine bir tutum olacağını öne süren Cengiz Altınkaya, "3 Kasım'ın neticesini tabii ki Türkiye'de halkımızın iradesi tayin edecektir. Ancak öyle bir takvimimiz var ki yeni hükümetin kurulması 40-50 günlük bir süreç doğurmaktadır. Dolayısıyla 12-13 Aralık'ta Türkiye'yi kimin temsil edeceği bir muammadır" diye konuştu.
Türkiye'nin 50 yıla yaklaşan AB sürecinde büyük gayret gösterip, heveslenip, konuyu bir milli dava olarak benimsediğine işaret eden Altınkaya, "Bu projede, böylesine kritik bir günde temsilcisiz kalacaktır. Biz bu konuyu kavradığımız benimsediğimizi iddia ediyoruz ve bu konuya herkesin gereken duyarlılığı göstermesi gerektiğine inanıyoruz. Kavradığı halde umursamayanları da görüyoruz. Kavramak isteyenler olduğunu görüyoruz, ayrıca da bu meseleye inanmadıkları için Türkiye'nin AB'ye girmesini arzulamadıklarını ifade edenlerin olduğunu görüyoruz" şeklinde konuştu.
Yılmaz'ın tutumunu iç siyasete dönük manevra olarak değerlendirenlere de Altınkaya "Lütfen benimsemiyorsanız bile, bu işi kavrayın ve duyarlı olun. Geriye dönüp bakın AB sürecine hassasiyet gösterin. Biz, Türkiye'nin kaderini AB sürecinde hata yapılmaması olarak gözetiyoruz. En azından bizim tarafımızdan bu meselenin tekerine çomak sokulmaması gerektiğine inanıyoruz. O zaman göreceksiniz ki bize söylenenler haksızlıktır. Bu meseleyi benimsememe hakkınız olabilir. Ama o zaman en azından Türkiye'nin sorumluluklarını, vecibelerini yerine getirmesine engel olmamanız lazım. Çünkü burası, Türkiye'nin geleceğidir" yanıtını verdi.
"3 KASIM BAŞINDAN BERİ BİR TUZAKTI" Erken seçim olarak 3 Kasım'ın talep edilmesinin başından beri bir tuzak olduğunu da öne süren ANAP Genel Başkan Yardımcısı, "3 Kasım'ın ortaya atıldığı günden itibaren bir tuzak olduğu ortadadır. Ancak Hükümet'in belli bir kanatının hükümet etmek yerine seçime gitmeyi tercih etmise Hükümet'in icra gücünü zaten zayıflatmıştır. Dolayısıyla yeni ve güçlü bir hükümet kurulamıyorsa seçime gitmekten beşke çare yoktur" dedi.
Türkiye'nin iradesinin 10-15 günde değişmeyeceğini de vurgulayan Altınkaya, "3 Kasım tarihinde seçim olduğu takdirde AB'ye ilişkin uygulamaları gösteremeyiz. Arada 35-36 günlük mesai süresi vardır. Türkiye'nin 3 Kasım'da ya da 15 Aralık'ta seçimlere gitmesinin bence bir farkı yoktur" şeklinde görüş bildirdi.
AB çalışmaları konusunda ANAP'ın tekliflerinin diğer partilerce eleştirildiğini ifade eden Genel Başkan Yardımcısı Cengiz Altınkaya, kendilerini eleştirenlerden de konuya ilişkin önerilerde bulunmalarını istedi.
Altınkaya İHA muhabirinin, "Erken seçimlerin ertelenmesi konusunda 15 Aralık tarihi Yılmaz'ın Brüksel temasları sırasında mı şekillendi?" sorusuna "Onu bilemiyorum. Ama bugünkü temaslardan sonra olduğunu zannetmiyorum. Bu konuda derinlemesine inceleme yapanlar bunun farkına varırlar" cevabını verdi.
Yılmaz'ın 'seçimlerin 15 Aralık'a ertelenmesi' talebinin kabul görmemesi durumunda ANAP'ın tutumunun ne olacağı sorusu da Altınkaya'nın yanıtı, "Bir kaç gündür kullandığım bir kelime var; 'meşruiyet içinde biz her türlü yöntemle, bu meselenin çözülmesine gayret etmeye devam ederiz. Meşruiyet içinde kalacağımızdan da hiç kimsenin şüphesi olmasın" oldu.
"BARAJ ALTI, ÜSTÜ GİBİ KAVRAMLARI GÖZETMİYORUZ" "Yılmaz'ın tutumu iddia edildiği gibi bir siyasi manevra mı?" sorusuna Altınkaya, "Manevra diyenler o zaman bu çıkarılmış olan kanunların, AB raportörleri tarafından uygulamalarının da görülmesinin nasıl sağlanacağını söylemesi lazım. Türkiye'nin bugünkü uygulamalarının yeterli olduğunu gösteren kanıtı olanların bunu ortaya koymaları lazım. Sadece bu bir manevradır, bir iç politikadır, Türkiye'nin önünü kapatmaktır veya kendisini barajdan kurtarmaktır gibi çalımlı sözlerle bi iş çözülmez. Bu konuda net olduğumuzu inanıyorum" yanıtı verdi.
Altınkaya ANAP'ın baraj kaygısı taşıyıp taşımadığı yönündeki soruya da şöyle cevap verdi:
"Bunu tartışmanın yeri yok bence. ANAP, 19 yıldan beri Türkiye'de müthiş roller oynayan, Türkiye'nin yeni edinimlerinde başrolü olun, çalışkan, üretken, vefakar, azimli bir kadroya sahiptir. bizim ilk olarak ortaya attığımız tabirler önce eleştirilmiş, sonrada eleştirenlerin meşalesi olmuştur. Baraj altı, üstü gibi kavramlar bizim gözetmediğimiz kavramlardır".