Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan başörtüsü hakkında açıklamalar

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, "TBMM'ye başörtüsüyle girme konusunda Meclisin tutumunu takdirle karşıladığını' ifade etti.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, "TBMM'ye başörtüsüyle girme konusunda Meclisin tutumunu takdirle karşıladığını ve alkışladığını ancak tutuklu vekiller konusunda da bir ayıbın olduğunu, bu ayıbın da temizlenmesi gerektiğini dile getirdi" dedi.

Kılıç, KTO Karatay Üniversitesi tarafından Mevlana Kültür Merkezi'nde düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesi Başkanının konuştuğu konuların genellikle siyasi olduğunu söyledi.

"Siz bakmayın adımızın mahkeme olduğuna. Her ne kadar ismimiz mahkeme ise de yaptığımız iş siyaset" diyen Kılıç, şöyle konuştu:

Reklam
Reklam

"Ondan dolayı zaman zaman politikacıların çok sert eleştirileriyle karşı karşıya kalırız. Politikayla, siyasetle ilgili bir şey ifade ettiğimiz zaman söyledikleri ilk şey; 'Cübbelerinizi çıkarın gelin'. Oysa Anayasa Mahkemesi'nin elinde denetim yaptığı anayasa var. Bu anayasaya göre yasaların anayasaya uygunluğunu denetliyor. Anayasa siyasi bir metindir. Ona uygun ya da uygun olmadan çıkarılan yasalar da siyasi metinlerdir. Ben bu ürünleri denetliyorum. Dolayısıyla benim siyasetten ayrı, onlara bulaşmadan hayat sürmem mümkün değil."

Kılıç, demokratik bir düzenden bahsedilebilmesi için demokratik bir anayasanın olması gerektiğini, Türkiye'nin anayasa tarihine bakıldığında demoktatik bir anayasanın olduğunu ifade etmenin mümkün olmadığını belirtti.

Doğrudan halkın temsilcilerinin katıldığı, onların hür iradesiyle hazırlanan bir anayasa yapılması gerektiğini vurgulayan Kılıç, şunları kaydetti:

"Böyle bir anayasa yok ise zaten işin başında çok ciddi yara almışsınızdır. Bugünkü durumda anayasaların yapılış şekline baktığımızda ne oluyor. Kenan Evren'in yaptığı anayasa ile bugün yapılmak istenen anayasanın arasında bir fark var mı? Doğrusu ben fazla bir fark görmüyorum. 1982 Anayasası'nı Kenan Evren ve 5 arakadaşı hazırladı. Cunta, darbe yaptı. Arkasından bu anayasayı hazırladı ve halka 'onaylayın' dedi. Bugün Parlamentoyu oluşturan siyasi partilerimiz bir anayasa yapmak üzere harekete geçti. Peki nasıl geldi bu arkadaşlar? Yine siyasi parti başkanlarının iradeleriyle oluşmuş milletvekillerinin oluşturduğu bir Meclis var. Yani Kenan Evren'in yazdıklarıyla, bunların söyledikleri arasında ne fark var Allah aşkına? Şimdi o zaman şu çıkıyor. Demek ki bir Meclisin sağlıklı oluşabilmesi için ciddi bir siyasi partiler kanunu ve bir de seçim kanununun hazırlanması lazım. Bunlar hazırlanacak ve bunlar sonunda oluşturulacak Mecliste siz gerçek bir demokratik anayasayı üretebilirsiniz. Aksi halde mümkün değil."

Reklam
Reklam

"Herkes kırmızı çizgilerini sağ cebinde saklıyor"

Kılış, 2011 seçimlerinden sonra bütün partilerin milletin karşısına yeni bir anayasa için çıktığını ve insanları heyecanlandırdıklarını belirtti.

Çalışmalar sonucunda Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun oluşturulduğunu anımsatan Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:

"Her partinin gücüne bağlı olmaksızın 3'er kişilik bir komisyon oluşturdular. Arkadaşlar incelemeye başladılar. Tabii herkes kırmızı çizgilerini sağ cebinde saklıyor. Kimse çıkarmadı. Konuşmaya başladılar. İlk 60 maddede anlaştılar. Ondan sonraki maddelerde yok. Anlaştık dedikleri maddeler zaten anlaşılmayacak maddeler değil ki. Kenan Evren'i de getirseniz aynı maddeleri yazacaktı ve yazdı da zatan. Bu arkadaşlar 60 maddede anlaştılar. Bunlar zaten katalog haklar. Bu haklarda anlaşmak içn çok çaba sarfetmenize zaten gerek yoktu. Esas anlaşılması gereken konular ceplerinde ve bekliyor. Demokrasinin müzakere imkanını kullanmadılar. Kullanmadıkları için de uzlaşamadılar. Eğer müzakere edilseydi, uzlaşma sağlanmış olurdu. Bunun için uzlaşma kültürünüz olacak. Bunların hiçbirini maalesef biz göremedik. Sonucu hepiniz biliyorsunuz. Bitti bu iş. Seçim yaklaşıyor. Bu milletin huzuruna nasıl çıkacaklar. 2011 yılında söyledikleri, verdikleri sözlerin izahını nasıl yapacaklar bunlar. Ben doğrusu kendimizi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum. Nikah masasına oturulmadı. Bunun faturasını bu siyasi partiler çekecektir."

Reklam
Reklam

Yüzde 10 barajı

Kılıç, hükümetin seçim sistemiyle ilgili bazı alternatifler sunduğunu, yüzde 10 barajına karşı 3 alternatfi oluşturduğunu dile getirdi.

Konunun o günden bu yana hiç gündeme getirilmediğine dikkati çeken Kılıç, "Dut yemiş bülbül gibi susuyorlar. Hiçbir tartışma olmuyor. Bu baraj, en çok eleştirilen ve tepki duyulan madde değil mi? Niye konuşmuyorsunuz? Getirilen alternatiflerin doğru olduğunu ifade etmiyorum. Bu konuda ciddi sorun var. Bununla ilgili çözüm öneriliyor ama tartışılmıyor. Bence bu konuda da herhalde samiyet yok. Yüzde 10 gerçekten yüksek. Çok ciddi bir rakam değerlendirme dışı kalıyor. Bu insanların oyları Meclise yansımıyor."

Cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisini kesilmesi

Kılıç, Cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisinin kesilmesinin, anayasal bir hüküm olduğunu söyledi.

Bunu ortadan kaldırmak için anayasayı değiştirmek gerektiğini ifade eden Kılıç, "Şimdi büyük bir dert sardı bizi. Endişe içindeyiz. Yarın Cumhurbaşkanını halk seçecek. Yanında da çok güçlü bir hükümet var. Bunlar başlayacak kavga etmeye. Ne yapacağız? Parlamanter sistem gibi gözüküyor ama yapılacak şey çok açık. Eğer siz anayasayı değiştiremiyorsanız, yarı başkanlık veya başkanlık sistemine geçemiyorsanız, yapılacak bir tek şey var. Cumhurbaşkanının yetkilerini sembolik hale getirmektir. Bunu getirmediğiniz sürece bu kavga kaçınılmazdır. Bu kavga halk seçtiğinden dolayı değil. Sebep cumhurbaşkanının yetkilerinin çok olması. Onun için yetkilerini sembolik hale getirirsek kavga ve gürültüyü en aza indiririz" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Tutuklu milletvekilleri

TBMM'ye başörtüsüyle girme konusunda Meclisin tutumunu takdirle karşıladığını ve alkışladığını ancak bir konuda da bir ayıbın olduğunu, bu ayıbın da temizlenmesi gerektiğini dile getirdi.

Bu konuda daha önce hiç konuşmadığını ifade eden Kılıç, şunları kaydetti:

"8-9 tane seçilen milletvekili hapiste. Gerçi bir kısmı artık hükümlü hale geldi herhalde... Tahmin ediyorum ama. Bu insanlar seçimlere girdiler. Eğer siz bu insanları parlamentoya getirip çalıştıramayacaksanız bunları seçime niye soktunuz. Seçime sokmasaydınız ya... Arkadaşlar bu insanların arkasında hiçbirinin düşüncesine katılmıyorum, katıldığım için söylemiyorum ama ben fikir namusu taşıyan bir bir insan olarak bir başkasının özgürlük sorununa sahip çıkıyorum. O insanın özgürlük yükünü, hak ihlalinin meydana getirdiği yükü paylaşmak istiyorum burada. Bu milletvekillerinin arkasında belki 1 milyona yakın insan var. Oy verdi bunlara. Eğer bunların her birinin 100 bin oy aldığını düşünecek olursanız şu kadar insan Mecliste temsil edilmiyor. Bunların ifade özgürlükleri ortadan kaldırılmış. Bırakın, milletvekilini, 1 milyon insan şu anda Mecliste temsil edilmiyor. Edilmesi gerektiği halde... Baraj aşılmış, bütün şartlar oluşturulmuş ve milletvekili seçilmiş ama temsil edilmiyor. Benim için bu 1 milyon insanın ifade özgürlüğü önemli. O 8 tanesi için söylemiyorum yani. Arkasında temsil ettiği insanlar için söylüyorum. Bu insanlar temsil edilmelidir. Bunu yargı çözemedi. Çok söyledik çok şeyler çıktı ama çözemedik maalesef. Çözülemedi. Bu parlamentonun çok rahat çözebileceği bir sorun. Parlamento, başörtüsünde nasıl ki milletvekillerinin insan onuruna sahip çıktıysa burada da aynı şekilde o insanların onuruna sahip çıkması gerekir. Çünkü kendi içlerinden birileri bunlar. Efendim, bu insanlar dışarı çıkarsa suçsuz mu? Hayır. Tutukluluğun sona ermesi o insanın suçsuz olduğu anlamına gelmez arkadaşlar. Onlarca yol, metot var. O tedbirlerden birini uygulayarak dışarıdan yargılanmak üzere çıkaracaksınız ama parlamentoda görevini yapacak. Bunu beceremedik. Parlamentodaki partiler acil bir şekilde bu konuyu ele almalı. Onlarca denetim usulü ve tedbirler var. Bu tedbirleri uygulamak ve dışarıdan yargılanmaları devam ettirmek suretiyle bunların tahliyesi sağlanmaladır."

Reklam
Reklam

Kılıç, bu kişiler hakkında hüküm kesinleştiği takdirde söylenecek bir sözün olmadığını, Meclisten alınıp cezaevine konacağını dile getirdi.

Bu kişilerin; kaçma ihtimali, delilleri yok etme ve değiştirme gibi ceza hukukunun malum hükümleri nedeniyle tutuklu olduğunu anlatan Kılıç, "Şu ana kadar deliller toplandı. Yıllar geçti aradan, yapılması gerekenler herhalde yapıldı. Artık bunların tutukluluklarının devamını gerektirecek bir şey de yok aslında. Yargımıza talimat vererek temennide bulunmak istemiyorum ama bunun çözüm yeri bence parlamentoydu. İddia ediyorum, tek cümlelik bir yasa maddesiyle çok rahat çözebilirlerdi, çözmediler. Ben demokrasi adına bunu çok önemsiyorum. Ben de düşüncelerine katılmıyorum ama... Ünlü düşünür Voltaire, 'Düşüncene katılmıyorum ama hakkını ve özgürlüğünü sen ölünceye kadar savunacağım' diyor. Ben bunu söylüyorum" ifadelerini kullandı.

MYNET'DEKİ TÜM HABERLER İÇİN TIKLAYIN!