Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç Manisa’da Konferans Verdi (2)

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “Düşüncelerin beyinlerde, inançların kalplerde kilitli olduğu dönemler yaşadık. Devletin bir...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “Düşüncelerin beyinlerde, inançların kalplerde kilitli olduğu dönemler yaşadık. Devletin bir özelliği olan laiklik ilkesini bireye ve topluma uyguladık. Bireyin hayatına müdahale ettik” dedi.

Manisa Barosu tarafından Belediye Kültür Sitesi Lale Salonu’nda düzenlenen "Anayasal Haklar ve Hürriyetler" konulu konferansta konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, önemli açıklamalarda bulundu. Kılıç, “Aslında söylemeden geçemeyeceğim. Bizler aslında anayasa gibi bir yargı organının, bir 'hakem' organının başındayız. Bir şeyler söylerken kafamda bin türlü sansürle söylemeye çalışıyorum. Ola ki bu maçı idare ederken taraflardan birisiyle yakınlığımız hissedilebilir. Ola ki bu hissiyatın arkasından maçı seyredenler sahaya inebilir. İşte bu hissiyatın içerisinde mayın tarlasında gezen birisi gibi o mayınlara basmadan sizlere bir şeyler ifade edebileceğiz. Ama bazen inanın iç dünyamızda yaşadığımız o kadar çok şeyler var ki, bazen aklıma geldikçe kimyam bozuluyor ve o mayınlara basa basa gitmek zorunda kalıyorsunuz. İşte geçmişte yaşananları biraz düşündüğünüz zaman hepimiz şahit olduk. Düşüncelerin beyinlerde, inançların kalplerde kilitli olduğu dönemler yaşadık. Ve devletin bir özelliği olan laiklik ilkesini bireye ve topluma uyguladık. Bireyin hayatına müdahale ettik. Toplumun hayatına müdahale ettik. Oysa okullarımızda okutulan bu ilke böyle söylemiyordu. Bu ilke bunların teminatıydı. Bu ilke bunların rahatça yaşanmasını temin etmek amacıyla konulmuştu. Ama böyle olmadı. Türkiye'de böyle olmadı. Bütünleştirmek, bir milletin değerlerini ve farklılıklarını bütünleştirmek amacıyla konulan bir ilke maalesef ayrışmanın aracı haline geldi” dedi.

Reklam
Reklam

“FARKLILIKLAR ARASINDA DİYALOĞU KURABİLİRSEK O ZAMAN UZLAŞMA ZEMİNİNİ YAKALAYABİLİRİZ”

Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnsanlık onurunda Yaradan’ın izleri ve işaretleri var. Bu kadar kutsal ve kimse dokunamaz. Dokunmaması gerekir, dokunursa zalimlik yapmış olur. Biz zalimliği adaletsizlik olarak nitelendiriyoruz. Hangi yerde olursa olsun, kim olursa olsun eğer birisi adaletsizlik yapıyorsa o zalimlik yapıyordur. 1071’deki Alpaslan’ın vezirliğini yapmış biri diyor ki, ‘Bir devlet küfür ile ayakta kalabilir ama zalimlikle asla ayakta kalamaz’ diyor. İşte o zalimliğin karşısında olabilecek tek bir şey var; o da adil olmak. Eğer bir devlet adil davranmıyorsa o devlet ayakta kalamaz. İster bakkal olalım, ister manav olalım, ister vali, cumhurbaşkanı olalım herkesin yapacağı tek şey var, adil olmak. Adalet bu kadar önemli. Adaleti sadece mahkeme başkanından, savcısından beklemeyin. Herkes adil olmak zorunda. Bu ülkeyi sonsuza kadar götürmek istiyorsak adil olmak zorundayız. Dün yapılan yanlışlıkları bugün onları örnek almayacağız. Renk, ırk, mezhep hiçbir farklılık gözetmeksizin herkese karşı adil olmaktan başka çaremiz yok. Bu farklılıklar bizim zenginliğimizdir. 7 milyar insanın hiçbiri birine benzemiyor. Bu kadar farklılık var. Tabi ki 7 milyar insan varsa 7 milyar düşünce, 7 milyar inanç vardır. İnsanın dışındaki varlıklarda da aynı şeyler vardır. Milyonlarca çiçek ve ağaçlar. Yaradan bilmiyor muydu ki, herkesi aynı inançlara, aynı düşüncelere tabii olan tek tip insan şekliyle yaratmasını. Farklılık Allah’ın lütfüdür, bir güzelliktir ve zenginliktir. Bunu reddedemeyiz. Farklılıkları böyle görmek zorundayız. İşte o zaman o farklılıklar arasında o diyaloğu, işte o zaman o uzlaşma zeminini yakalayabiliriz. Farklılıkları başka şekilde değerlendirirsek bir yere varamayız. Bütün inançları ve renkleri, ne kadar farklılık varsa hepsini bağrına basıyorum ve hiçbir ayrım gözetmiyorum. Ben bütün insanlığa karşı adil olmak zorundayım. Konuşacak çok şey var. Patika yoldan giderek size bir şey anlatmaya çalışıyorum” şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

YENİ ANAYASA YAPIM SÜRECİ

Yeni anayasa süreci hakkında da konuşan Kılıç, "Bugün yaşadığımız sorunlarla ilgili bir noktaya temas edeceğim. Aslında anayasalar ya da yasalar bu günkü sorunlara baktığımız zaman bu sorunların iki kaynağını görüyorsunuz. Birincisi, anayasa ve yasaların doğrudan yazılı belgelerden kaynaklanan sorunlar, bir de bunları uygulayan arkadaşlarımızın çıkardığı sorunlar. İki sorun var. Şimdi zannediliyor ki yeni anayasa çıkarıldığı zaman her şey güllük gülistanlık olacak. Değil. Eğer bunu uygulayacak olan insanlarımız o kalitede, o güzellikte, o dürüstlükte değilse hangi mükemmel anayasayı, hangi mükemmel yasayı yaparsanız yapın bu sorunlardan kurtulamazsınız. Çünkü bu yasanın ya da anayasanın içini dolduracak olan insanlar işte biraz önce söylediğimiz yasamanın, yürütmenin, yargının değerli mensuplarıdır. Eğer bunların içi evrensel değerlerle bütün dünyanın kabul ettiği ve doğuştan sahip olduğumuz o haklara zede vermeden, o hakları ötelemeden eğer bunların içini dolduramazsanız yandığınız gündür. En mükemmel anayasayı dahi yapsanız ondan sonuç alamazsınız. Ama en kötü yasanız da olsa, en kötü anayasanız da olsa eğer bunu yapan arkadaşlarımız bunun içini dolduran insanlar dürüst yorum ilkesine bağlı kalarak iyi doldurabilirse problem fazla çıkmazdı. İşte şu anda yeni bir anayasa yapılıyor. Bence çok güzel bir nokta, 4 parti eşit üye vererek komisyon oluşturuyor. Bu komisyonun çalışma şartlarına baktığınızda pekte mutlu olamıyorsunuz maalesef. 140 civarında madde incelediklerini söylüyorlar ama bunların 30 tanesinde birlik yakaladıklarında, diğerlerini daha sonra görüşeceklerini ifade ediyorlar. Ne büyük heyecanla yola çıkmıştık dimi. Türkiye’nin sivil toplum örgütleri ve Türk halkı bu anayasa sürecine destek verdi. Sivil toplum örgütlerinin hepsini yürekten kutluyorum. O kadar güzel çalışmalar yaptılar ki. Hazırladıkları önerileri Meclis’e götürdüler. Şuanda hepsi komisyonun önünde. Aynı gayreti, aynı azmi yaptıkları çalışmaların sonucuna baktığınız zaman maalesef göremiyorum, üzülüyorum. Çok güzel bir ivme yakalandı. Bu ivmeyi başarıyla sonuçlandırmak zorundayız. Yapamazsak, bu demek değildir ki dünya batacak. Bu ülke yine yoluna devam edecektir. Ama halkımızı 2011 seçimlerinden sonra çok ayaklandırdılar. Siyasetçilerimiz bunu ortaya koydular. Türkiye’nin anayasa geleneğine baktığınız zaman halkın dahil olduğu bir anayasa göremiyorsunuz. Alkışlayacağımız belki sadece 1921 Anayasası’dır. 1921 Anayasası haricinde maalesef diğerlerinde halkı göremiyorsunuz, oysa anayasa yapmak halkın hakkıdır. Anayasalarımızı yöneticilerimiz yaptı, devlet adamları yaptı ve devletin kutsandığı, devletin ön plana çıktığı, bireyin ikinci plana atıldığı, bireyin çok önemsenmediği bir anayasa yapıldı. 2011 yılından sonra yeni bir anayasanın sevdasına düştük. Temenni ediyor ve umuyorum ki bu ülke halkının katıldığı bir çalışma ile bu anayasa taçlansın” dedi.

Reklam
Reklam

“BU DEVLETE DÜŞMAN İNSAN YETİŞTİRMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY YAPMADIK”

1990-2000 yılları arasında 19 partinin kapatıldığını hatırlatan Kılıç, şunları söyledi:

“Anayasaların kendisinden ve bunları uygulayan insanların çıkardığı sorunlardan bahsettik. Geçmişte bunu uygulayan insanları, bunun içini doldurmaya çalışan insanlar içini yanlış doldurdu. Evrensel değerlerle doldurmak yerine başka münahazaralar, seçkinlere, vesayet sahiplerinin haklarını güvence altına almaya çalışan anayasa yaptılar. Bu ülke çok şey yaşadı. Kendi kurumumdan bahsediyorum, 1990-2000 yılları arasında 19 partinin kapatılmasına karar verdik. Ondan sonraki süreçte Meclis’in çok büyük bir çoğunluğunun, 410 milletvekilinin arzu ettiği, inandığı bir yasayı bu kurum ortadan kaldırdı. Milletin iradesinin üstünde olduğu bir iradeyi gösterdi. Böyle mi olması gerekiyordu, asla. Ve bizler yargı olarak bu milleti hizaya getirmeye çalıştık. Ama hizaya getiremedik. Olmazdı da zaten. Çünkü o dediğimiz insanlık onuru buna engeldir. Maalesef yaşananları hepimiz biliyoruz. Yavrularımıza yapılan o zulümleri, eğitim haklarının ellerinden alınması, ikna odalarının kurulması, bir kimlikle ikna odasına girenlerin arka kapıdan başka bir kimlikle çıktığını, onurlarının zedelendiği, kırıldığına hepimiz şahit olduk. Değer miydi? Ne oldu, ne kazandık, neyi hallettik? Bugün milli gelirin 30 bin dolar olması gerekirken, 3 binlerde gezinip durduk. Bu devlete düşman insan yetiştirmekten başka bir şey yapamadık. Çünkü hakları, özgürlükleri gasp edildi. Çift kimlikli insanlar meydana getirdik. İnsan onuruna yapılan bu zulümler hiçbir zaman onurlandırmaz, geleceğe de taşımaz. Bu yüzden diyorum insanlık onuru çok önemli. Bundan sonra bu tür yanlışlıklara düşmeyeceğiz Bir mahkeme düşünün ki normal şartlarda koca koca partilerin kapatılmasına sebep gösterdiler. Bu partiler kapatıldı, sonuçta ne oldu? Demek ki insanların düşünceleri ile inançları ile bireysel özgürlükleriyle oynamak insanı iflah etmiyor. Bugün geldiğimiz noktada oturup kara kara düşünüyoruz. Keşke yapmasaydık diyoruz. 2000’li yıllardan sonra artık bu noktadan sonra düşünce ve inançlar değişmiştir. Artık yepyeni bir Anayasa Mahkemesi var. Şiddete ve teröre bulaşmadığı sürece her insanın her şeyi söyleyebileceğini kabul eden bir Anayasa Mahkemesi var.”

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: