Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Türk yargısının bir zaafı olduğunu belirterek, "O da son zamanlarda giderek medyatik olmasıdır. Medyatik yargı, yargının kendisine zarar verir" dedi.
Muhalefetin karşı çıktığı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın Meclis Anayasa Komisyonu'ndaki görüşmelerine başlandı. AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu başkanlığında toplanan komisyonda tasarı hakkında bilgi veren Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Çiçek, Anayasa Mahkemelerinin demokratik, hukuk devletlerinde ne kadar önemli olduğunu herkesin kabul ettiğini söyledi. Anayasa'da yazdığı gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik, laik, hukuk devleti
olduğunu vurgulayan Çiçek, bu niteliklerin değiştirilemeyeceğini, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini söyledi. Anayasa'da yazılmasa dahi bu ilkelerin çağdaş, modern devletin vazgeçilmeyecek nitelikleri olduğunu vurgulayan Çiçek, hukuk devletinin önemli teminatlarından birinin de Anayasal yargı olduğunu dile getirdi. Çiçek, gerek Anayasa'nın belirlediği kural ve ilkelerin yasama tasarruflarıyla ihlal edilmemesi, gerekse Anayasa'nın temel hak ve özgürlükler bölümünde zikredilen temel hak ve
özgürlüklerin teminat altına alınabilmesi bakımından Anayasa Mahkemesi'ne ihtiyaç olduğunun bütün dünyada kabul edildiğini söyledi. 12 Eylül 2010'da yapılan Anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi'nin yapısında, görevlerinde ve yargılama usullerinde önemli değişiklikler getirildiğini ifade eden Çiçek, Anayasa Mahkemesi'nin kabul edilen bu değişiklik çerçevesinde görevlerini yapabilmesi, kendisine bu değişiklikle verilen görevleri vakit geçirmeden yerine getirebilmesi bakımından kapsamlı bir yasaya ihtiyaç
olduğunu dile getirdi. Çiçek, bu tasarının önemli bir tasarı olduğunu belirterek, bir alt komisyon kurulmasını önemli gördüğünü söyledi.
CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, konuşmasının ardından Çiçek'e bir soru yöneltti. Mengü'nün, 'Tasarıyı hazırlayanlar Anayasa Mahkemesi bürokratları mı yoksa Adalet Bakanlığı bürokratları mı?' sorusuna Çiçek, "Kanun tasarı ve tekliflerinin nasıl hazırlandığı usul ve esaslara bağlanmıştır. Kanun tasarısı Adalet Bakanlığı'ndan hükümete geliyor. Tabiatıyla Adalet Bakanlığı bu çalışmaları yaparken birçok hukuk çevresinden istifade edebilir. Etti demiyorum, edebilir. O illa Anayasa Mahkemesi bürokratıdır
veya hukuk fakültesi öğretim üyesidir değil. Huzurunuza mümkün olduğu kadar iyi bir tasarı getirebilme noktasında kısıtlayıcı bir hüküm de yok. Herkes herkesten istifade eder. Sizlerin de katkısı bunu daha iyi bir noktaya getirecektir" karşılığını verdi.
KART: "YARGI MEKANİZMASI ANAYASA MAHKEMESİ'NE BOĞDURULMAK İSTENİYOR"
Komisyonda söz alan CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, düzenleme için, "Demokrasi ve hukukun katline nihai darbeyi vurmak için getirilmiş bir tasarı" yorumunu yaptı. Rejimi teknik olarak faşist bir yapıya dönüştürme sürecinin nihai aşamasıyla karşı karşıya olduklarını dile getiren Kart, Meclis'e sunulan bu tasarılarla tüm yargı mekanizmasının Anayasa Mahkemesi'ne boğdurulmak ve hegamonyasına sokulmak istendiğini öne sürdü. Yargıtay ve Danıştay'ın Anayasa Mahkemesi aracılığıyla etkisiz kılınmak
istendiğini belirten Kart, hükümetin hukuk ve demokrasiye nihai darbeyi vurmayı amaçladığını söyledi.
CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise, bu tasarının düpedüz Anayasa Mahkemesi bürokratlarınca hazırlanmış bir tasarı olduğunu öne sürerek, özellikle parasal konularda olmayacak düzeyde talepkar bir düzenleme olduğunu belirtti. Anayasa değişikliğinde verilmeyen yetkileri Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın kendisi için istediğini belirten Mengü, yargının bir fren olduğunu, bu tasarılarla bütün fren sisteminin çökertildiğini dile getirdi. Anayasa Mahkemesi'ne bir senato işlevi verildiğini öne süren Mengü,
tasarının Alt Komisyon'da düzeltilmesinin de mümkün olmadığını savundu. Mengü, "Bu tasarı bir ucube. Çekilip ciddi hukukçular tarafından yeniden yazılması lazım" diye konuştu.
MHP Konya Milletvekili Faruk Bal ise, Türkiye'nin parlamenter demokratik sistemin genlerini bozan bir yapılaşmaya doğru gittiğini öne sürdü. Bal, yasama organının hukukla denetlenemez hale gelmesi halinde denetlenemez bir gücün diktaya dönüşeceği uyarısında bulundu.
GÖK: "TÜRKİYE'Yİ KAOSA SÜRÜKLÜYORSUNUZ"
CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, tasarıyla ilgili siyasi iktidara sert eleştirilerde bulundu. "Hiç lafı eveleyip gevelemeyelim. Şubat ayı operasyon ayıdır. Yargıtay, Danıştay, HSYK, Anayasa Mahkemesi Kanunları, operasyon ayıdır" diye konuşan Gök, bütün kavganın 2011 seçimlerinin ardından yapılması planlanan yeni Anayasa'nın 4. maddesi üzerinde düğümlendiğini öne sürdü. Bunun bir karşı devrim süreci olduğunu, halka sokak sokak direnme hakkı doğacağını dile getiren Gök, "Siz Türkiye'yi kaosa
sürüklüyorsunuz. Öze gelin, yiğitçe konuşun, mertçe söyleyin. Size bir tavsiye, oturun Atatürk'ün Bursa nutkunu okuyun. Sonra okumadık demeyin. Bu bir dikta yapılanmasıdır. Bu bir faşist yapılanmadır. Recep Tayyip Erdoğan'ın devlet başkanı olmasından sonra bütün yargıyı kendine bağlayarak Hitlervari rejim arayışıdır. Mücadelemizi parlamentoda da dışarıda da sonuna kadar yapacağız" şeklinde konuştu.
AK Parti milletvekilleri Gök'ün sözlerine tepki gösterirken, AK Parti Çanakkale Milletvekili Mehmet Daniş, 'Senin yerin Silivri'ye kadardır' diye bağırdı. "Bu kadar yrn tasarısı Adalet Bakanlıüzsüzlük olmaz" diye laf atan AK Parti milletvekillerine, 'Yüzsüz olan sizsiniz' karşılığını veren Gök, Hitler'in de seçimle geldiğini söyledi. AK Parti Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt ise komisyon başkanı Kuzu'ya, 'Bunlara her gün slogan attırıyorsunuz' tepkisini göstererek, "Böyle bir terbiyesizlik olmaz"
dedi. Gök ise Kurt'a, "Terbiyesizlik deme, bu ülkeyi savunmak bizim görevimizdir. Bizim yerimiz her yerdir" sözleriyle cevap verdi.
ÇİÇEK: "ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE EVET DİYENLERİ BİZİM ÜZERİMİZDEN SUÇLUYORLAR"
İsa Gök ve CHP'li milletvekilleri salondan ayrılırken, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de yaşanan tartışmalarla ilgili bir değerlendirme yaptı. Çok sağlıklı bir ortamda müzakere yapmadıklarını ifade eden Çiçek, "Herkesin ne söyleyeceğini benim tayin etmem doğru değil ama bir kısım hukuk adamlarının da neyi nasıl konuşacağını başkasının onaylama görevi yok. Öyle anlaşılıyor ki CHP'li arkadaşlarımıza göre bu ülkede kim ne konuşacaksa CHP'li arkadaşlarımızdan, bazılarından en azından onay
alması gerekiyor. Onun onaylamadığı her düşünce yanlış, her düşünce hukuk dışı. İdeolojik olarak olaylara baktığımızda kullanılabilecek bir dil, faşistlik vesaire. Bunları söylerken faşist bir üslup içinde söylenirse kişi kendisini tarif etmiş olur. Bunları yakıştıramam" şeklinde konuştu.
Bugün burada söylenen hususların hepsinin 12 Eylül öncesi Anayasa Komisyonu'nda ve Genel Kurul'da söylendiğini, CHP milletvekillerinin söylediği her düşüncenin de kamuoyunda ayrıntılı şekilde açıklandığını anlatan Çiçek, "Türkiye'de yargı millet adına bu görevi yapar. Biz de millet adına yasama görevini yapıyoruz. İyi de biz bu tartışmaların hepsini millete götürdük. 12 Eylül'de bu iddiaların doğru olmadığına vatandaş karar verdi. Hem millet adına yasama görevi yapacağız, hem de milletin kabul ettiği
metni, ilkeyi 'Türkiye faşizme gidiyor, diktatörlüğe gidiyor' diye bizim üzerimizden bu Anayasa değişikliğine evet diyenleri de suçlamış olacağız. Bu çok doğru değil. Bunu çok etik de bulmuyorum. Siyaseten de yanlıştır. Millet kabul ettikten sonra herkesin milleti hesaba alması lazım. Milleti hesaba almıyor da başka türlü şeyleri söylüyorsak halen demokrasiyi yeteri kadar özümseyememişiz demektir. Millete rağmen halen bir kısım düzenlemeler isteniyorsa çok doğru değil" değerlendirmesini yaptı.
"SUÇLAYICI İFADELER DOĞRU DEĞİL"
Bu tasarının eksiklikleri olabileceğini belirten Çiçek, bunları birlikte düzeltebileceklerini ifade etti. Teorik olarak demokrasilerde Anayasa Mahkemesi'nin önemli olduğunu söylediklerine işaret eden Çiçek, mevcut Anayasa Mahkemesi'nin doğrularının da, yanlışlarının da olduğunu, toplumun bunları zaten tartıştığını belirtti. Çiçek şunları kaydetti:
"Bizim görevimiz mevcut Anayasa Mahkemesi'nin, orada görev yapanların varsa yanlışlıkları, bunları savunmak değil. Ortada bir metin var. Düzgün bir Anayasa Mahkemesi işleyişi getirelim, Anayasa'nın ve milletin verdiği talimat doğrultusunda iyi bir düzenleme yapalım. Türk yargısının bir zaafı var. O da son zamanlarda giderek medyatik olmasıdır. Çok uzun zamandan beri. Medyatik yargı, yargının kendisine zarar verir. Elbette birey olarak herkesin konuşma hakkı vardır ama belli görevleri yapanların da nerede
nasıl konuşacağını iyi tayin etmeleri gerekir. Aksi takdirde hem kendilerini, hem de temsil ettikleri kurumları ve en başta da yargıyı tartışmaya açarlar. Biz buna baştan beri hep itiraz ettik. Yargı olarak 'biz filancanın önünü kesemedik', 'filanca bize yardımcı olmadı' diye açıklamalar yapılmıştır. Yargının görevi falancanın siyasi hayatının önünü tıkamak değil, iktidar olmasını, siyasete girmesini engellemek değildir. Hakkı, hukuku teslim etmektir. Soyut kuralı somut olaya uygulamaktır. Bunun dışında
başka bir görevi yoktur. Yerindelik demetimi içinde bulunamaz, yerindelik anlamına gelecek kararları veremez. Verirse ne olur, yaparsa ne olur, konuşursa ne olur? İşte geldiğimiz bu tartışma çıkar. Artık Türkiye açık toplumdur. Herkesin yaptıklarına da, yapacaklarına da, söylediklerine de, söyleyeceklerine de dikkat etmesi gerekir. Bu çerçeve içinde bu müzakere yapabilirsek iyi bir Anayasa Mahkemesi teşkilat yasasını yapmış olacağız. Suçlayıcı ifadeler çok doğru olmuyor."
Tasarının tümü üzerindeki görüşmelerin ardından tasarı Alt Komisyon'a havale edildi.