Anayasa Mahkemesi (AYM), yapıların depreme dayanıklılığının sahibinin sorumluluğunda olmasını öngören yasal düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğuna hükmederek iptaline karar verdi.
Resmi Gazete'nin yer alan karara göre, Danıştay 6. Dairesi, 3194 sayılı İmar Kanunu'na eklenen geçici 16. maddede yer alan "yapı kayıt belgesi verilen yapının depreme dayanaklılığı hususunun malikin sorumluluğunda olduğu" hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürerek, iptali için Yüksek Mahkeme'ye başvurdu.
Başvuruda, yapıların depreme dayanaklılığı konusunda sorumluluğun yapı malikine bırakılmasının devletin pozitif yükümlülükleriyle bağdaşmadığı ileri sürüldü.
Başvuruyu inceleyen AYM, oy birliğiyle söz konusu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi.
AYM'nin kararında, yapı kayıt belgesinin, yapı sahibinin beyanı üzerine idare tarafından herhangi bir denetim yapılmadan düzenlendiği, kayıt altına alınan yapıların mevcut imar mevzuatına uygun olup olmadığına ilişkin bir tespit yapılmadığı belirtildi.
Söz konusu uygulama nedeniyle imar mevzuatına aykırı yapılara da yapı kayıt belgesinin verilmesi mümkün olduğuna işaret edilen kararda, "İdare yapı kayıt belgesi verdiği anda yapının depreme dayanıklı olup olmadığı yönünden denetim yapamamış olsa bile yaşam hakkının korunması ödevinin devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün bir gereği olduğu anlaşılan denetim sorumluluğunun bütünüyle ortadan kalktığı söylenemez. İdarenin bu yükümlülüğü, yapı kayıt belgesinin düzenlenmesinden sonraki dönemde de devam etmektedir." değerlendirmesine yer verildi.
Yasal düzenlemenin, olası bir depremde meydana gelebilecek zararların tazmini adına idare aleyhine açılacak davalarda lehe karar alma ihtimalini ortadan kaldırdığı belirtilen kararda, şu tespitler yer aldı:
"Kuralla imar mevzuatına aykırı yapının depreme dayanıklılığının malikin sorumluluğunda olduğu belirtilerek idarenin gözetim ve denetim yükümlülüğünün devam ettiği bir konuda idare aleyhine tazminata hükmedilmesinin önlenmesinin Anayasa'nın 40. maddesiyle güvence altına alınan etkili başvuru hakkının gerekleriyle uyumlu olmadığı değerlendirilmiştir. Bu yönüyle kural, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkıyla bağdaşmamaktadır."
(AA)