Ankara Garı önünde 102 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili 36 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, müştekiler, yakınları, tutuklu sanıklar ve avukatları ile çok sayıda müşteki avukatı katıldı.
Duruşmaya verilen öğle arasının ardından, gelen bilgi ve belgeler ile gizli tanık "Piramit"in ifadeleriyle ilgili sanıklar ve avukatlarına söz verildi.
Sanık Erman Ekici, terör örgütü içinde "Ebu Talha" kod adını kullandığına dair hiç bir delil bulunmadığını iddia etti. Terör örgütü DEAŞ bayrağı sallarken görüntülendiğinin söylendiğini belirten Ekici, "Elimde salladığım bayrak üzerinde 'La ilahe illallah' yazılı bayrak. IŞİD'in bayrağı farklıdır." savunmasını yaptı.
Sanık Nihat Ürkmez de terör örgütü üyesi olmadığını ileri sürerek, aleyhinde hiçbir delil bulunmadığını iddia etti.
Sanıklardan Abdülmuttalip Demir, DEAŞ'ın Gaziantep emiri olduğu belirtilen canlı bomba Yunus Durmaz ile fotoğrafları nedeniyle suçlandığını savunarak, kayınbiraderi olan Durmaz ile ailevi ilişkisi dışında bağının bulunmadığını öne sürdü.
Canlı bombaları Ankara'ya getiren araca eskortluk yapan sanık Yakup Şahin, hakkındaki HTS kayıtlarını kabul etmedi. Şahin'in, Kur'an-ı Kerim'den ayet okuyarak, "Buradaki insanlar bizi yargılarken bizden çok İslam'ı esir etmeye çalışıyorlar" şeklindeki sözlerine izleyiciler tepki gösterdi.
Yunus Durmaz ve Halil İbrahim Durgun ile hazırlık toplantısı yaparak eylemi planladığı belirlenen "Muhammed Fatih" kod adlı sanık Talha Güneş de aleyhinde 5 tanık beyanı bulunduğunu belirterek, ifadeleri reddetti. Güneş, tanıklardan üçünün polislerin hazırladığı ifadeye imza attığını, kalan ikisinin de işkence altında ifade verdiklerini savundu.
Mühimmat ve patlayıcı taşıdığı, DEAŞ'ın sınırdan gelen militanlarına lojistik destek sağladığı belirtilen sanık Hüseyin Tunç, hakkındaki HTS kayıtlarını ve gizli tanık "Piramit"in kendisi hakkındaki beyanlarını kabul etmedi.
Sanık Metin Akaltın da terör örgütü DEAŞ üyesi olduğu ve kod isim kullandığı iddialarını reddederek, iftiraya uğradığını öne sürdü. Akaltın, örgüt üyeleriyle fotoğraflarının bulunduğunun iddia edildiğini belirterek, kimlerle görüntüsünün çıktığından habersiz olduğunu savundu.
Sanık İbrahim Halil Alçay, "Ebu Huzeyfe" kod adını kullandığı iddiasını reddederek, oğlunun adının Huzeyfe olduğunu bildikleri için bu kod adını kendisine yakıştırdıklarını ileri sürdü.
DEAŞ üyesi canlı bomba Yunus Durmaz ile irtibatlı olduğu belirlenen ve evinde yapılan aramada ele geçirilen dijital materyallerde örgüt üyeleriyle ellerinde DEAŞ bayraklı fotoğrafları bulunan sanık Yakup Karaoğlu da hakkındaki iddiaları reddetti.
Karaoğlu'nun, "Evet IŞİD katliam yaptı fakat birileri de çıksın yatağında yatarken şehit edilen polisleri söylesin. 40 yıllık bebek katilleri hala İmralı'da yatıyor, ben terör örgütlerinin içine konuluyorum. Ben evet şeriat istiyorum, Allah'ın kanunlarının geçerli olmasını istiyorum. Beni bunlarla yargılayın. Terörist değilim, terör örgütü üyesi değilim. Benim söylemlerim IŞİD'in söylemlerine benziyor olabilir." şeklindeki savunması da izleyiciler tarafından tepkiyle karşılandı
Aramalarda ele geçen fotoğrafların 2011'deki bir düğünde çekildiğini, bu yıllarda terör örgütü DEAŞ'ın var olmadığını ileri süren Karaoğlu, fotoğraflardaki bayrağın ne olduğunu bilmediğini iddia etti.
- "Özür dileyeceğim bir ortam yok"
Sanık Karaoğlu, "Özür dilemek isterdim fakat özür dileyeceğim bir ortam yok. Terör örgütü üyesi değilim, esnafım. Çevremde devrimci olarak bilinmem, miting miting gezmem. Tek derdim evime ekmek götürmek. Sayın hakim, size ettiğiniz yemini hatırlatıyorum, her ne kadar suçluları cezalandırmakla mükellefseniz mağdur olmuş suçsuzların haklarını korumakla da mükellefsiniz." diye konuştu. Daha sonra söz alan sanık Mehmedin Baraç ise hiçbir şekilde milletine ihanet etmediğini, Bingöl'de milliyetçi kimliği yüzünden PKK'lılar tarafından sevilmeyen biri olduğunu söyledi. Bu sözler sonrasında izleyenler sanığa tepki gösterdi.
Baraç, müşteki avukatlarının maddi gerçeğe ulaşmaya çalıştığına inanmadığını ifade ederek, DEAŞ'ın Gaziantep emiri canlı bomba Yunus Durmaz'dan elde edilen dijital materyallerde DEAŞ ve PYD arasında birçok anlaşma bulunduğunu, bunların duruşmada hiç gündeme gelmediğini söyledi.
Gar saldırısından önce "patlamalar olacak" şeklinde mesajlar paylaşıldığını, bu mesajları paylaşanlar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ifade eden Baraç, "Ben bir tahminde bulunsam yarın 'bomba patlayacak' derim, bunlar 'bombalar' diyor, biliyorlar. Bu kadar pervasız, alçak olunamaz. En azından buraya gelirsin, 'vallahi bilmiyordum' dersin." dedi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, sanığı "Savcılık takipsizlik vermiş, bitirmiş. Seninle ilgili iddialara savunma yap." diyerek uyardı. Baraç ise yargılama sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve askere hakaret edildiğini savundu. Başkan Giray, "Sorumlular cezasını çeker. Sen yaparsan sen de çekersin, davayı provoke etme. Seni uyardım, seninle ilgili iddia neyse ona cevap ver." dedi.
Baraç'ın, "Leşlere şehit, askere ölü diyorlar." sözleri üzerine bir müşteki avukatı Kazım Bayraktar, "Kimsenin, ölen kimseye 'leş' deme hakkı yok. Bu ülkede hangi örgütten olursa olsun cenazeye 'leş' diyene cevap verilir. Hiçbir cenazeye 'leş' diyemezsin." ifadelerini kullandı. Baraç da bu sözlere, "Bütün terör örgütlerinin ölüsü leştir." karşılığını verdi.
Baraç'ın sözleri sonrasında salondaki izleyiciler yerlerinden kalkarak sanığa tepki gösterdi. Gerginliğin artması üzerine Mahkeme Başkanı Giray, duruşmaya ara verdi.
Ara sonrasında savunmasına devam eden Baraç, iddianamede saldırıya katıldığına dair delil bulunmadığının belirtildiğini öne sürerek, "Ben bu makamda birisi olsam istihbaratın beni bilmemesi imkansız olurdu." diye konuştu.
Sanık Abdülhamit Boz da fikrini beğenmediği bir terör örgütü üyeliğinden yargılandığını, hakkında delil bulunmadığını, isim benzerliğinden dolayı 14 aydır tutuklu olduğunu savundu. İddianamede bahsedilen kişinin 2 çocuğunun olduğunun belirtildiğini, kendisinin ise 7 çocuk sahibi olduğunu ifade eden Boz, tahliyesini istedi.
- "Çıkınca da Allah izin verirse birbirimize gidip geleceğiz" Sanık Resul Demir ise suçsuz olduğunu savunarak, dosyaya gelen HTS kayıtları ve diğer delillerden bir sonuç çıkmayınca, diğer sanıklarla birbirlerine gidip gelmekle suçlandıklarını öne sürdü. Demir, "Birbirimize gittik, geldik. Çıkınca da Allah izin verirse birbirimize gidip geleceğiz. Gidince yemek de yiyoruz, ot değiliz, yemekle besleniyoruz. Laf kalabalığıyla sizi etkilemeye çalışmaları boş bir hayalden ibaret." ifadelerini kullandı. Gizli tanık "Piramit"in ifadelerini eleştiren Demir, tanığın mahkemede ifade vermesini istedi. Canlı bomba eylemcilerini Gaziantep'ten Ankara'ya getirdiği belirtilen Halil İbrahim Durgun'un olay tarihindeki eşi Esin Altıntuğ da suçlamaları reddetti. Eşinin yaptığı yanlıştan kendisinin sorumlu tutulmaması gerektiğini belirten Altıntuğ, Durgun'un kendini patlattığı Gaziantep'teki evde birlikte yakalanarak tutuklandığı Hatice Akaltın'ı suçladı.
Akaltın'ın, koğuşta birlikte kaldığı kişilere olaydan 3 gün önce Türkiye'ye geldiklerini söylediğini, cezaevinden çıkınca burada tanıştığı kişileri Suriye'ye götürmeyi teklif ettiğini ileri süren Altıntuğ, devletin üniter yapısını, toplumun bekasını sarsacak hiçbir örgütle ilgisinin bulunmadığını, olayda hiçbir katkısının olmadığını savundu.
Sanık Hatice Akaltın ise Altıntuğ'un sözlerini kabul etmedi. Altıntuğ'un birilerinin üzerine oynamak için hesaplar yaptığını, intikam peşinde olduğunu, iftira attığını öne sürdü.
Sanık savunmalarının ardından söz alan müşteki avukatı Tugay Bek, tehdit edildikleri gerekçesiyle bazı sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Duruşmaya verilen aranın ardından Mahkeme Başkanı Selfet Giray, ara kararı okudu.
Buna göre, müşteki avukatlarının bazı kamu görevlilerinin tanık olarak dinlenmesi talebi reddedildi. Tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi. Duruşma 22-23 Kasım 2017'ye ertelendi.