Cumhuriyet yıllarının Anadolu kasabası, Atatürk'ün başkent ilan etmesiyle birlikte gelişti, büyüdü ve bugün 5 milyon nüfusla mega bir metropol haline geldi. Oldukça mütevazi bir şehir olan Ankara'yı keşfetmek için üç gününüzü ayırmanız yeterli olacaktır. Peki bu 3 günlük tatilde nerelere gidilir ve nasıl keyifli bir zaman geçirilir?
Ankara turumuzun ilk gününde tarihte yolculuğa çıkıyoruz. Ziyaret edeceğimiz müzeler, Anadolu'nun binlerce yıllık medeniyet serüvenini gözler önüne seriyor;
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara gezilecek yerler listemizdeki en önemli müzelerden biri. Ankara'nın Altındağ ilçesinde bulunan müze, İsviçre'nin Lozan şehrinde 68 müze arasında birinci seçilerek, Avrupa'da 'Yılın Müzesi' ünvanını aldı.
Müzede, Paleolitik Çağ'dan günümüze kronolojik sıra ile sergilenen eşsiz koleksiyonlar bulunuyor. Ayrıca Medeniyetler Müzesi, Cumhuriyet'in ilk müze binası.
Dillere pelesenk olmuş 'Ankara'nın denizi yok abi!' sözlerine aldırış etmeden gezi turumuza tam gaz devam ediyoruz. Birçok kişinin haberinin bile olmadığı, başkentin ortasında bulunan Gordion Antik Kent'teyiz..
Tarihe meraklı olanların mutlaka uğraması gereken bir diğer yer ise; Gordion Antik kenti. Gordion, Ankara’nın Polatlı ilçesine 29 km uzaklıkta. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan kent, daha çok Frigler'in başkenti olmasıyla bilinmekte. Adını da Frig kralından almış olan bu antik kentin yerleşim yeri olarak ne zaman kullanılmaya başlandığı bilinmemekte.
Antik kentin kapısı devasa büyüklükte ancak günümüze kadar sadece 9 metrelik bir kısmı ulaşmış. Yapılan arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkan eserlerin batı kültürüne ait olduğu belirlenmiş.
Ankara'da ikinci güne, yine tarihe göz atarak başlıyoruz. Ama bu seferki gezi biraz buruk, biraz soğuk ve hatta ürpertici. Türk siyasi ve edebi hayatında önemli bir yere sahip olan Ulucanlar Cezaevi'ndeyiz...
2006 yılında kapatılıp müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevi, tarihin izlerini çok net bir şekilde gözler önüne seriyor. Bütün yaşanmışlıklarıyla beraber ziyaretçilerini karşılayan Ulucanlar, sizi Türkiye'nin yakın tarihine doğru yolculuğa çıkaracak. Kabul edelim, bu ziyaret biraz tüyler ürpertici. (İdam cezalarının gerçekleştirildiği dar ağacı da sergilenmekte.)
'Sıkıcı şehir Ankara' klişesinin dışına çıktık öyle değil mi :) ? Şimdi biraz dinlenmek ve temiz havayı içimize çekip huzura varmak için Seğmenler'e doğru yola çıkıyoruz.
Yeşilin 50 tonunu burada bulabilirsiniz. Devasa büyüklükteki Seğmenler Parkı, gençlerin gözde mekanı. Bahar aylarında ziyaretçi sayısının arttığı parkın müdavimlerinin arasında birbirinden güzel evcil hayvanlar da bulunuyor.
Seğmenler; eşit bir cömertlikte tüm canlıları bağrına basıyor. Ankara turunda Seğmenler'e uğrayıp dinlenmenin keyfini çıkarın ve derin bir huzura dalın...
Başta da belirtmiştim; Ankara bilinenin aksine canlı, samimi ve oldukça sıcak bir kent. Bu sözlerimi somutlaştıracak bir diğer yer ise tabii ki Kuğulu Park. Küçük ama oldukça güzel olan Kuğulu, Ankara'nın simgesi olmuş durumda.
Burası, dört mevsim de muazzamdır ancak kış döneminde başka bir güzelliğe bürünür. Ankara'ya kar yağdığı vakit Kuğulu Park tıpkı kartpostallardaki görüntülere döner...
Tarihe yolculuğun ardından Ankara'nın bir içim su parklarında ruhumuzu dinlendirdik. Şimdiyse birbirinden güzel mekan ve restoranlarda oturup hoş sohbetler edeceğimiz başkentin muazzam caddelerindeyiz. 7. cadde, Tunalı Hilmi, Karanfil sokak, Bestekar sokak ve Yüksek caddesi.. Tatilin son gününü Ankara'nın meşhur caddelerinde, tabiri caizse 'aylak aylak' gezerek değerlendiriyoruz. Bahsettiğimiz yerler içerisinde 7. cadde, Ankara'nın Bağdat caddesi olarak anılıyor. Ayrıca kafe ve restoranların dışında, caddelerde bulunan birçok mağazadan alışveriş yapabilirsiniz.
Gezimizin son gününde, Mustafa Kemal Atatürk'ün Anıttepe'de bulunan anıt mezarındayız. İçeride oldukça yoğun bir kitle var. Öğreniyoruz ki sadece bu güne has değil hemen hemen her gün bu yoğunluğa sahipmiş Anıtkabir. Atatürk'ün kabrini ziyaret ettikten sonra, burada sergilenen kişisel eşyalarını da görüyoruz. Bilmeyenler için söyleyelim; Atatürk'ün silah arkadaşı olan İsmet İnönü'nün kabri de burada.
Anıtkabir'e girişte herhangi bir ücret ve park parası ödemiyorsunuz. Fotoğraflarda görmeye alışkın olduğumuz Anıtkabir gerçekten bir mimari harikası, gözlerimizi alamıyoruz. Hele ki gezi sırasında askerlerin nöbet değişimine denk geldiyseniz çok şanslısınız! Gerçekten izlemeye değer bir an...