Onur Burçak Belli
BBC Türkçe
İran'la Türkiye arasında Suriye konusunda yaşanan uzlaşmazlık, Tahran'dan gelen ve Ankara'ya uyarı içeren açıklamaların ardından gerilime dönüştü.
Tansiyonu arttıran son gelişme, Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi'nin hafta başında Ankara'yı ziyaretinin hemen öncesinde İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi'nin "[ABD ile hareket etmeye devam ederse] Suriye'den sonra sıra Türkiye'ye gelecek" sözleri oldu.
İki ülke arasında 1990'larda gergin olan ilişkiler Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesinin ardından uyguladığı yeni dış politika stratejisi açılımıyla yumuşama sürecine girmiş, iki ülke arasında özellikle sınır ticareti ve doğalgaz anlaşmalarına dayalı ticari işbirliği genişlemeye başlamıştı.
Türkiye, diplomatik alanda da İran'ın nükleer programı nedeniyle çok taraflı müzakere sürecinde tutulabilmesi için de önemli çaba harcamıştı.
Ancak hem Suriye'de yaşanan gelişmeler hem de Irak'la Türkiye arasında tırmanan gerilim Tahran ile Ankara ilişkilerine de yansıdı.
Ayrıca Türkiye'nin ABD'nin NATO şemsiyesi altında yaşama geçirdiği füze kalkanı projesinde yer almayı kabul etmesi de Tahran'ı bir yandan tedirgin ederken, diğer yandan da öfkelendiriyor.
BBC Farsça Servisi'nin Politika Editörü Enayet Fani, Türkiye'nin Suriye ile ilgili tutumu ve muhaliflere verdiği açık desteğin İran tarafından tehdit olarak görüldüğü görüşünde.
Fani'ye göre, bu sadece Suriye'nin İran için bir müttefik olmadığı bir Orta Doğu'da kendisi için dünyanın daha zor bir yer olacağını düşünmesinden kaynaklanmayabilir.
Yani İran'ın, Türkiye'nin Suriyeli muhaliflere olduğu gibi, İranlı muhaliflere de alan sağlayabileceğinden endişelenmesi de olası.
"İki ülke arasındaki tüm bu fikir ayrılıkları sert çatışmalarla sonuçlanabilir" diyor Fani.
Örneğin geçen hafta İstanbul'da gerçekleştirilen ve İran'dan da akademisyenlerin katılması beklenen İran Araştırmaları Konferansı öncesinde İran'ın Dini Lideri Hameney'e yakınlığıyla bilinen Kayhan gazetesi, konferansı "muhalefet toplantısı" olarak niteledi.
Fani, gazetenin konferansa dair yorumlarının İran'dan katılması beklenenlerin gitmesini engellediğini belirtiyor.
Aynı gazete, 2002'de AKP'nin yönetime gelmesini "İslamcılar kazandı" ifadeleriyle kutlamıştı.
Tarihsel rekabet
Fani'ye göre, gerilimin bölgesel rekabet boyutunu da göz ardı etmemek gerekir.
İran tecrit olmaya devam ettikçe, bölgenin büyük devleti olma arzusunun tehdit altında olduğunu hissediyor ve dönemin yükselen Türkiye'sine tepki duyuyor görüşünde Fani.
BBC Farsça uzmanı, "İran ve Türkiye ne kadar yakınlaşsalar da rakip olduklarını unutmazlar, değerlendirirken de unutmamak gerekir" diyor.
Salihi ziyaretinin amacı bir süre önce Suriye'de silahlı muhalifler tarafından esir alınan İranlıların kurtarılması için Türkiye'den yardım istemekti.
Bir süre önce 48 İranlı, Şam yakınlarında muhalifler tarafından Cumhuriyet Muhafızları üyesi oldukları iddiasıyla esir alınmıştı.
Dün de İran yönetimi aralarından bazılarının emekli Cumhuriyet Muhafızları olduğunu kabul eden bir açıklama yaptı.
Yardım sözüyle beraber Türk hükümet yetkililerinin sert cevaplarını da alan Salihi, hiç yorum yapmadan Türkiye'den ayrıldı.
Ancak Firuzabadi'nin açıklamaları ve Salihi'nin Türkiye ziyaretiyle eş zamanlı olarak Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Said Celili, Şam'da Devlet Başkanı Beşar Esad ile devlet televizyonlarında göründü.
Kimi gözlemcilere göre, tüm bu gelişmeler İran, Türkiye ilişkilerinin nereye evrildiğine dair soru işaretlerini gündeme getirdiği gibi ipuçları da barındırıyor.
Fani "İran bölgedeki nüfuzunu giderek Türkiye'ye kaptırıyor. Bugün Türkiye, Orta Doğu için daha etkin bir rol model. Mısır'da devrim de bu savla uyumlu olarak sonuçlandı" diyor.
Karşılıklı çıkarlar ve sempati
Dört yıl boyunca BBC Farsça Servisi'nin Türkiye muhabiri olarak çalışan Nefise Kohnavard ise iki ülkenin karşıklıklı ekonomik çıkarlarının, gerilimin kontrol altında tutulmasını sağlayabileceğine dikkat çekiyor.
Kohnavard "Türkiye'nin özellikle doğalgaz anlaşmaları nedeniyle İran'a ihtiyacı var. İran ise daha fazla tecrit edilmek istemiyor. Ancak özellikle Suriye konusundaki son gelişmelerle birlikte durum kontrolden çıkmış görünüyor" diyor.
İran Türkiye'nin Rusya ve Irak'tan sonra 3. büyük doğalgaz sağlayıcısı ve 2011'in ilk çeyreğinde Türkiye'nin toplam petrol ithalatının yüzde 30'u İran'dan sağlandı.
Bu arada İran'da başkanlık seçimleri yaklaşıyor ve hükümet bir önceki dönemde muhalifleriyle uzun süren ve kanlı geçen çatışmalar yaşadı.
Enayet Fani, İran'ın kendi varlığının garantilenmesi koşuluyla muhalefete yer açma planları tasarladığını düşünüyor.
Hem Kohnavard hem de Fani İran halkının çoğunluğunun hâlâ Türkiye'ye sempatiyle yaklaştığını düşünüyor.
Kohnavard "Halkın mezhepsel kaygıları yok. Aksine Türkiye'de de İslamcı bir hükümet olduğu halde İran'la karşılaştırıldığında daha demokratik ve özgür bir ülke olmasını İran'a model olabilecek gibi algılıyor" diyor.
Fani de nüfusunun yüzde 70'i 35 yaşın altında olan İran'da halkın Türkiye'yi, devrimden önce kendilerinin de sahip olduğu özgürlükleri buldukları yer olarak gördüklerini belirtiyor.
İran'dan Türkiye'ye gelen turist sayısındaki artışı da halkın eskiye özlemine bağlıyor.
2010 senesinde Türkiye'yi ziyaret eden İranlı turist sayısının 2,7 milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam 2008'de sadece bir milyondu.