'Anne olma çılgınlığı' giderek artıyor

İSTANBUL (İHA) - VKV Amerikan Hastanesi Psikoloji Bölümü'nden Psikolog Aslı Akkan, gelişen tıbbi imkanlar sonucunda kadınların da herşeye rağmen anne olma isteğinin arttığını belirterek, "Çeşitli yollarla çocuk sahibi olma şansının da artmasıyla "mommy madness" yani "anne olma çılgınlığı" eğilimi de baş gösteriyor" dedi.

Çiftlere anne ve baba olarak mevcut durumlarının dışında yeni bir statü kazandırması, çocuk sahibi olma isteğini arttırıyor. VKV Amerikan Hastanesi Psikoloji Bölümü'nden Psikolog Aslı Akkan, çoğalıp genlerini nesilden nesile taşımanın, her canlının olduğu gibi insanın da evrimsel bir ihtiyacı olduğunu söyledi. Özellikle günümüzde, çocuk sahibi olmanın sadece bu evrimsel kodların getirdiği bir gereklilik olmadığının altını çizen Akkan, "Çocuk sahibi olmak kişilere yeni kimlikler, title'lar ve sosyal statü değişiklikleri kazandırmaktadır. Çocukla birlikte birey sadece eş, arkadaş, çalışan, sporcu, öğretmen, doktor vs. olmayıp "anne" ya da "baba" kimliğine bürünmektedir. Benzer kimlikler de o benzer kimlikteki diğer kişilerle ortak paydalar/paylaşımlar yaratmakta ve yeni sosyal düzenlemelerin beraberinde gelmesine yol açmaktadır. Sosyolojik açısının yanı sıra, çocuk sahibi olmak bireylerin karakter özelliklerine bağlı ihtiyaçlarını da karşılamalarını sağlayacaktır. Örneğin bağımlı kişilik yapısına sahip bir birey bu özelliğinin sonucu oluşan "sürekli onanma ve sevilme ihtiyacını" çocuğu üzerinden sağlayabileceğine inanabilir. Ya da mükemmeliyetçilik özellikleri yoğun olan, hayatını hep "meli/malı" lar üzerinden yöneten bir kişi "toplumun bir parçası olmak adına çocuk sahibi olunmalıdır" inancıyla çocuk sahibi olmayı daha da isteyecektir" dedi.

Reklam
Reklam

Akkan, 'Tüp bebek yöntemlerinin yaygınlaşması 'anne olma çılgınlığını' ne kadar arttırdı?' sorusu üzerine, "Gelişen tıbbi imkanlar doğal olarak eskiden çocuk sahibi olma olasılığı olmayan kişilerin de artık bir şansının olmasına yol açtı. Bu da daha fazla kişinin anne baba olmasına neden oldu. Tüp bebek yönteminin getirdiği kolaylıklar sayesinde sadece infertilite sorunu olan bireyler değil, aslında kimi zaman riskli grupta olarak görülebilecek belli yaşın üstündeki kişiler de anne baba olabilme
olasılıklarını fark ettiler" diye konuştu.

Çoğalmanın evrimsel bir içgüdü olduğunu belirten Akkan, bunun şu sıralar artışında evrimin rolünün ise sosyolojinin konusu olduğunu söyledi. 21. yüzyılda anneliğin eskiye oranla çok daha zor olduğunun altını çizen Akkan, "Eskiden kadının rolleri arasında "çalışan kadın" rolü yoktu veya çok daha az yer kaplıyordu. Şimdi ise çalışan kadın anne oluyor. Gün içindeki zamanı çalışmayan annelerle aynı, 24 saat, ancak görev tanımı artıyor. Ayrıca bilinçli olmak adına her gün artan "annelik" le ilgili kitaplar, programlar, bilgiler kadının annelik deki rolünü daha da zorlaştırıyor(beklenti artıyor). Toplum ve kişi "anne"nin üzerine her gün daha fazla yük koyuyor. Eğer kişi de mükemmeliyetçi bir yapıya sahipse bu rolü tüm yanlarıyla benimsemek zorunda hissediyor. Fakat bu her zaman mümkün olmuyor. Kapasiteden fazlası istenmiş olabiliyor. Kişi yapamayınca ya pes edip suçluluk duyuyor ya da pes etmemeliyim diye ısrar ederek kendini tükenmişlik hatta depresyon sürecinde buluyor" açıklamasında bulundu.

Reklam
Reklam