MUHARREM CİN - Kütahya'da yaşayan üçüncü kuşak çini ustası 47 yaşındaki Pembe Gül Karagöz, anneannesi ve annesinden miras çiniciliği kurs eğitmenliği yaparak genç nesillere aktarıyor.
Çini ustası anneannesi ve annesinin yönlendirmesiyle 10 yaşında çiniciliği öğrenmeye başlayan Kültür ve Turizm Bakanlığı çini sanatçısı Karagöz, 1981 yılından bu yana içinde olduğu sanatı severek yapıyor.
"Bir insanı anlatan en güzel sanat dallarından biri" olarak nitelendirdiği çiniciliği çalıştığı bir atölyede pekiştiren ve oradan emekli olduktan sonra kurs eğitmeni olan Karagöz, bu sanatı genç nesillere öğretiyor.
"Çini benim gözümün nuru. Çini benim için aşktır, sonsuzluktur." diyen Karagöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, üçüncü kuşak olarak çini sanatını sürdürdüğünü söyledi.
Karagöz, 2015 yılında emekli olduktan sonra çini öğretmenliğine başladığını ve İŞKUR'un farklı illerde açtığı kurslarda bu sanatı meraklılarına öğrettiğini belirterek, "Anneannem ve annemden miras bir sanat. Onlardan da çok şey öğrendim. Bugüne kadar 3 bin 680 kursiyere çini sanatını öğrettim. Genç nesillere aktarıyoruz, geleceğin ustalarını yetiştiriyoruz." ifadesini kullandı.
- "Elimize tahta temizlik fırçası verirlerdi"
Eskiden çini sanatına başlayacak kişilerin ciddi şekilde sınandığını anlatan Karagöz, şöyle devam etti:
"Bizi çini eğitimine aldıklarında elimize tahta temizlik fırçası verirlerdi. 15 gün boyunca yerleri fırçalardık. Çok kızardık ama bunun bir sebebi olduğunu öğrendik. Fırça yaptırarak hem sabrımızı ölçmüşler hem de fırça kullanarak bileğimizin güçlenmesini ve çini yaparken de fırçaya daha iyi hakim olmamızı sağlıyorlarmış. 15 gün süre sonunda iyi fırça yaptıysak bir üst kademeye geçiyormuşuz."
- Bir motif bir sure
Karagöz, daha sonra çiniye başlayan çırağın bir ustaya zimmetlendiğini belirterek, "Çini ustası, her gün bir çiçek deseni öğretirken yanında bir de sure öğretirdi. Bütün sureleri tamamladıktan sonra bütün motifleri de öğrenmiş olunuyordu. Bir sonraki aşama ise ustan ile namaz kılıyorsun. Ustan yattığında yatıyorsun, kalktığında kalkıyorsun. Çini öğrenirken yemek yapmayı, el işi yapmayı, oturup kalkmayı, kimlerle nasıl konuşulması gerektiğini öğreniyorsun. Kısacası çini sanatını öğrenirken hayatı da öğreniyorsun." diye konuştu.
Ustasının sofrasını kurup topladığını anlatan Karagöz, "Ustam 'Tamam, yemeğini yiyebilirsin' dediğinde ben o zaman yiyebilirdim. Aksi takdirde yiyemezsin. Ustan hasbelkader unuttu, o gün açsındır. Hadis, fıkıh ve Kur'an öğrendik." dedi.
Çini sanatının bir insanı anlattığını dile getiren Karagöz, "Çini aslında bir insanı anlatıyor. Bir insan gibi çininin hamuru da topraktan geliyor. Yoğruluyor, şekillendiriliyor, desenlendiriliyor ve sırlanıyor. İnsanın hayatta piştiği gibi fırına veriliyor ve pişiriliyor." değerlendirmesinde bulundu.