"Ben o sözü, büyük oğlum askerlik yaşına gelmiş bir anne olduğum için söyledim. Birçok insanın hislerine tercüman olduğumu biliyorum. Tanımadığım insanlardan destek maili aldım, söyleyemediklerimizi sen söyledin dediler.. Birçok SMS geldi, annelerin böyle bir hissiyatı varken buna tepkisiz kalamayız"
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Akşam gazetesinden Levent Ertem'in sorularını yanıtladı:
TÜSİAD nasıl bir Türkiye istiyor, neler değişsin diyor, birkaç ana başlıkta kısaca özetler misiniz?
Başkan olduğumda ilk konuşmamda biliyorsunuz demokrasi açığına vurgu yapmış, demokrasi açığı kapanmadan bütçe açıklarının da kapanmayacağını söylemiştim. Bugün anayasa tartışmalarında da sorunların çözüm yeri Meclis'te de ana sorun Türkiye'nin tam olarak bir parlamenter rejime sahip olmaması. Siyasi partiler kanunu öyle bir şekilde yapılmış ki hesap verme sistemi sadece lidere göre kurulmuş. Seçilen milletvekilleri öncelikle kendilerini lidere ya da yakın çevresine beğendirme çabası içinde. Biz bu sistemin yanlış olduğunu söylüyoruz. Milletvekillerinin kendini lidere değil seçmene beğendirmesi gerekiyor. Liderlerin kadrosu ile meclis oluşuyor. Hepsi için antidemokratiktir diyemem ama partilerin hiç birinde işleyen parti içi demokrasi yok.
Biz TÜSİAD olarak bu seçim sisteminin değişmesi gereği üzerinde çok duruyoruz. Türkiye gibi çeşitli renkleri olan bir ülkenin bölgesel farklılıkları parlamentoya baraj sistemiyle yansımıyor. Bugün yüzde 10'un demokratik bir baraj olduğunu da söyleyemeyiz. Bunları aşmış bir parlamento silbaştan anayasa yapabilir.
Türkiye'de kişisel hak ve özgürlüklerin artık Batı standartlarında yaşanması lazım. Bunun için geç bile kaldık.
ADALET sisteminin çabuklaşması ve iyi işlemesi gerekiyor. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının artık tam olarak sağlanmasını istiyoruz.
BAĞIMSIZ kurulların hepsi, mesela Merkez Bankası'nın özerkliği korunmalı siyasi ve popülist baskıların olmadığı bir ortamda çalışması gerekli. Büroksinin de hür olması çok önemli.
Belediyelerin artık Ankara'dan gelecek ödenekle değil biraz kendi içinde verimli çalışacağı bir sistemle yönetilmesi gerekiyor.
Eğitim sistemimizin biraz daha analitik olması bir ihtiyaç. Tek tip insan yerine düşünce özgürlüğü olan gençler yetiştirecek bir yapıya ihtiyaç var. Her yıl yüz binlerce çocuk sınavlara giriyor. Bu da yaratıcılığın önünde engel. Meslek liselerinin meslek erbapları yetiştirmesi gerekiyor. Türkiye'nin rekabetçi olması için meslek eğitiminin küçük yaşta verilmesi şart.
Ve de tabii ki tam anlamıyla bağımsız bir medya istiyoruz. Gelişmiş bir demokrasi için olmazsa olmaz şart...
Şehit cenazelerinin geldiği bir günde 'Ben oğlumu bu ortamda askere göndermek istemiyorum' diye bir çıkış yaptınız. Bu sözünüze nasıl tepkiler aldınız?
Büyük oğlum 'Benim adıma niye konuşuyorsun' dedi... Küçüğü daha çok küçük olduğu için tepki vermedi. Ben o sözü, büyük oğlum askerlik yaşına gelmiş bir anne olduğum için söyledim. Biraz aslında kişisel bir tepki koydum. Ama birçok annenin aslında aynı kaygıyı duyduğunu biliyorum. Çocuğumuz seyahate giderken bile kaygılanıyoruz. Böyle şehitler verdiğimiz bir ortamda benimki de son derece duygusal bir çıkıştı. Birçok insanın hislerine tercüman olduğumu biliyorum. Tanımadığım insanlardan destek maili aldım, söyleyemediklerimizi sen söyledin dediler.. Birçok SMS geldi, annelerin böyle bir hissiyatı varken buna tepkisiz kalamayız. Askerlik yapmak yanlış bir şeydir demek istemem ama artık bu terörü kanıksamamak lazım, bu hissiyatı artık terörün çözümüne kanalize etmemiz gerekir diye kalbime dokunan bir mesaj vermeye çalıştım.
TÜSİAD niye bu kadar çok demokrasiye vurgu yapıyor. İşadamları için demokrasi daha çok mu kar getirir?
Bakın artık dünyada işadamlarının kısa vadede köşe dönme devri bitti. Tamamıyla hedeflerini elde ettikleri karlar üzerine kurma dönemi geride kaldı. Tabii ki işadamı için kar etmek de önemli ama şirketlerin değerini sadece elde ettikleri karlar belirlemiyor. Şirketler, kurumsal sosyal sorumlulukları, yaptıkları projeler, ürettikleri değerler, sadece hissedarlarına değil tüm insanlara verdiği katkı ile ölçülüyorlar. Bir de tabii iş dünyası için hesap verme adabı yüksek, temsil adaleti olan bir ortam gerekli. Bu da sadece demokrasilerde var. Bu olmadan büyüme ve istikrar yakalamak çok zor. Bu nedenle de bugün dünyada totaliter kapitalist rejimlerin büyüsüne kapılmamak lazım. Ayrıca birilerine kar ve rant getiren bir iş diğerlerine zarar veriyor olabilir. Demokrasi de bunun da denetlenmesi ve uzlaşı ile çözümlenmesi mümkündür.
TÜSİAD yönetimi olarak en çok hangi konuda eleştirildiniz?
Açık açık şu ana kadar hiçbir konuda tepki almadım. Ya da en azından bana söylemediler. Ama Türkiye'de bir sıkıntı var ve seçildiğimiz günden beri de bize 'acaba ondan mı bundan mı' diye bakıyorlar. 'O taraftan mı bu taraftan mı' kaygısı ile bizi kategorize etme ihtiyacı duyuyorlar. Bu çok tehlikeli bir şey. Yalnızca TÜSİAD için değil toplum için tehlikeli bir şey. Demokrasi kültürümüz tam olsa aslında bu da olmaz. Biz ilkeli ve kurumsal duruşu olan bir kurumuz. Kişilerle bir işimiz olamaz. Konjoktürel bir duruşla sivil toplum örgütü olunamaz. Beğendiğimiz şeyleri söylüyoruz. Beğenmediklerimizi eleştiriyoruz. Bölünmüş bir topluma gittiğimiz için de itiraz ettiklerimiz de biraz kategorize ediliyor. Bu anlamda da bölünmüş bir toplumuz.