Antibiyotik direnci nedeniyle enfeksiyonlar tehdit olmayı sürdürecek

SBÜ Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Seçil Günher Arıca: - "Günümüzde giderek artan antibiyotik direncine bağlı olarak yeniden önem kazanan enfeksiyon hastalıklarının gelecek 20 yıl içinde halk sağlığını olumsuz etkilemeye devam edeceği tahmin ediliyor" - "Antibiyotik kullanımı nedeniyle gelişen antibiyotik direnci önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkıyor" - "Vatandaşların gereksiz antibiyotik kullanmaması ve Sağlık Bakanlığı'nca uygulanan aşı programına uyması, özellikle gelecek nesillerin sağlığını koruma noktasında büyük bir önem taşıyor"

İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Seçil Günher Arıca, günümüzde giderek artan antibiyotik direncine bağlı olarak yeniden önem kazanan enfeksiyon hastalıklarının, gelecek 20 yıl içinde halk sağlığını olumsuz etkilemeye devam edeceğinin tahmin edildiğini bildirdi.

Halk Sağlığı Haftası kapsamında, AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Arıca, enfeksiyon hastalıklarının, insanlık için her zaman sorun oluşturduğunu ve oluşturmaya devam edeceğini ifade etti.

Reklam
Reklam

Prof. Dr. Arıca, "Günümüzde giderek artan antibiyotik direncine bağlı olarak, yeniden önem kazanan enfeksiyon hastalıklarının, gelecek 20 yıl içinde halk sağlığını olumsuz etkilemeye devam edeceği tahmin ediliyor.
Mevsimsel iklim koşulları, biyolojik ve ekolojik şartlar, vücudun yaşı ve bağışıklık durumu enfeksiyonların görülme sıklığını etkileyebilmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Günümüzde görülme sıklığı artan ya da azalan hastalıklara ilişkin bilgi veren Arıca, antibiyotiklerin bulunması ve diğer etkenlerle birlikte bakteriyel hastalıklarda bir azalma olduğunu ancak cinsel yolla bulaşan sorunlarda artış görüldüğünü anlattı.

- "Halk sağlığını korumanın yolu kişisel hijyenden geçiyor"

Arıca, özellikle hava yoluyla bulaşan grip, nezle gibi hastalıklarda hijyenin önemine değinerek, özellikle el temizliğine, sıvı sabun ve kağıt havlu kullanımına özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Arıca, "El yıkama, enfeksiyon hastalıklarıyla mücadelede en önemli konular arasında yer alıyor. El yıkama alışkanlığının artırılması ve buna özen gösterilmesi çok önemli. Kısaca, halk sağlığını korumanın yolu, kişisel hijyene dikkat etmekten geçiyor." diye konuştu.

Reklam
Reklam

Enfeksiyon hastalıklarından korunmada aşının önemine anlatarak, aşı reddinin sadece bireyleri değil, toplum sağlığını tehdit ettiğini vurgulayan Arıca, gereksiz yere, viral kökenli enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımı nedeniyle gelişen antibiyotik direncinin de önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşılarına çıktığını söyledi.

Prof. Dr. Seçil Günher Arıca, aşılama ve antibiyotik direncine yönelik vatandaşların bilinçli olması gerektiğini belirterek, "Halkın aşı ve antibiyotik direncine yönelik daha fazla bilinçlendirilmesi gerekiyor. Özellikle vatandaşların gereksiz antibiyotik kullanmaması ve Sağlık Bakanlığı'nca uygulanan aşı programına uyması, özellikle gelecek nesillerin sağlığını koruma noktasında büyük bir önem taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.

- Toplumların sağlığını en çok bu enfeksiyon hastalıkları etkiliyor

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Seçil Günher Arıca, dünyada ve Türkiye'de toplum sağlığını en çok etkileyen bulaşıcı hastalıklara ilişkin ise şu bilgileri verdi:

Reklam
Reklam

"Tüberküloz (Verem): Tüberküloz, insandan insana hava yoluyla bulaşan, öncelikle akciğerlerde olmak üzere tüm organlarda görülebilen bulaşıcı bir hastalıktır.
Son verilere göre, dünyada, 140 bini çocuk olmak üzere 1,5 milyon kişi hastalık nedeniyle öldü. Erken tanı, doğru ilaç ve düzenli tedaviyle tamamen iyileşebilen verem hastalığı, dünya genelinde en çok öldüren ilk 10 hastalık arasında yer almaktadır.
Ülkemizdeki son verilere göre yeni tanı konulan hasta sayısı 13 bin civarında ve olgu hızı yüz bin nüfusta 18'dir. Yaklaşık 13 yıl önce yani 2005'teki olgu hızı yüz bin nüfusta 26'dır ve bu veriler ülkemizde hasta sayısının giderek azaldığını göstermektedir.

Şarbon: Şarbon bakteriyel bir hastalıktır. Türkiye'de özellikle geleneksel hayvancılığın yapıldığı alanlarda bilinen bir durumdur. Daha çok ot yiyen hayvanlardan insanlara temas yolu ile geçen ve kimi zaman ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır. Dünya genelinde henüz ortadan kalkmasa da şarbon vakaları hızla azalmaktadır.

Hepatit B: Hepatit B, halk arasında sarılık olarak bilinir. Hepatit B virüsü karaciğer iltihaplanmasına yol açarak sarılık meydana getirmektedir.
Hastalık Türkiye'de değişik bölgelerde, değişik sıklıkta görülmektedir. Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde enfeksiyon sıklığı yaklaşık yüzde 10, batı bölgelerinde ise yüzde 5 civarındadır. Ülkemizdeki ortalama sıklığı da yüzde 7-8'dir. Türkiye'de yaklaşık 3,5 milyon Hepatit B hastası vardır. Dünyada ise bu sayı yaklaşık 350-400 milyondur.
Hepatit B geçiren erişkin yaş grubu hastaların yüzde 90'ı kendiliğinden iyileşebilir. Ancak Hepatit B ile enfekte olan bebeklerin yüzde 90'ı, çocukların yüzde 30-60'ı ve erişkinlerin yüzde 5'i Hepatit B enfeksiyonunu yenemez ve kronik olarak devam eder. Ülkemizde siroz ve karaciğer kanserinin en sık nedeni Hepatit B virüsüdür.

Reklam
Reklam

Hepatit C: Hepatit C, karaciğer yetmezliğine bağlı ölüme yol açabilen ve ciddi bulaşma riski olan hastalıklardan biridir. Tüm dünyada 170-200 milyon kişinin mücadele ettiği önemli bir sağlık sorunudur. Türkiye'de ise yaklaşık her 100 kişiden biri yani yaklaşık 800 bin kişinin Hepatit C hastası olduğu tahmin ediliyor. Hepatit C, tedavi edilmediği takdirde siroz ve karaciğer kanserine neden olabiliyor. Ancak erken tanı konulup, zamanında tedavi edildiğinde siroz riski ortadan kaldırılabiliyor.

Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Hepatit B Virüsü enfeksiyonu açısından orta endemisite bölgesinde yer alırken, Hepatit C Virüsü açısından düşük endemisite bölgesindedir.

AIDS: Yüzyılın en korkutucu hastalıklarından olan AIDS, uzun yıllar süren tıbbi çalışmalar sonucunda önemli oranda geriletilse de tamamen yok edilebilmiş değil. Türkiye'de ise son yıllarda HIV taşıyıcılarının sayısında önemli artış yaşanıyor.
Birleşmiş Milletler'in AIDS ile mücadele kuruluşu UNAIDS'in 2015 raporuna göre, dünya genelinde 36,9 milyon kişi HIV virüsü taşıyor. Ancak 17,1 milyon kişinin HIV virüsü taşımasına rağmen durumun farkında bile olmadıkları tahmin ediliyor. Bunun yanında, 22 milyon HIV taşıyıcısının tedaviye erişimi bulunmuyor ve bunların 1,8 milyonunu çocuklar oluşturuyor.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı'nın güncel verilerine göre 15 bin 54 kişinin HIV virüsü taşıdığı ve AIDS'li hasta sayısının ise bin 590 olduğu tahmin ediliyor. Hastalık korunmasız cinsel ilişki ile bulaşıyor. Kan ve kan ürünleriyle bulaşma ve anneden bebeğe bulaşma da olabiliyor. Virüs normal toplum içerisinde konuşmakla, oturup kalkmakla, çocukların beraber oyun oynamasıyla, tokalaşmakla günlük faaliyetler içinde kişiler arasında bulaşmaz. Bu kişileri dışlamaya toplum içerinde uzaklaştırmaya gerek yoktur. Aynı okul kullanılabilir, kişiler çalışmaya iş yerlerinde devam edebilirler.

Reklam
Reklam

Sıtma: Sıtma hastalığının hem dünyada hem de ülkemizde sıklığı gittikçe azalmıştır. Şu an ülkemizde görülen sıtma vakalarının yüzde 91'i Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde olup, en son 2014'te görülen toplam vaka sayısı 233'tür. Ülkemizde, dünyada sıtmanın yoğun olarak görüldüğü bölgelerine (Afrika, Uzakdoğu, Güney Amerika) gidip dönen kişilerin mutlaka izlenmesi, şüpheli durumlarda hemen hekime başvurması erken teşhis ve tedavi için önemlidir."