Timsahlar oldukça korkunç olmasıyla bilinen hayvanlardır. Aç kaldıklarında yavrularını bile yiyen timsahlar son derece acımasız olmalarıyla bilinirler. Vahşi doğa belgesellerinin baş kahramanı olan timsahlar aynı zamanda Antik Mısır’da günümüze kadar ulaşan bir deyiminde ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. Sahte gözyaşları dökmek anlamına gelen deyim, 14. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Bu deyim birçok dilde ve kültürde kullanılıyor.
Eski Mısır’da bilim henüz bu kadar gelişmemişken timsahların gözyaşı dökmesinin nedeninin avlarını kendilerine çekmek ya da üzüntülerini göstermek olduğu düşünülüyordu. Timsahlar sadece avlandıklarında değil zaman zaman kuruyan gözlerini nemlendirmek amacıyla ıslatıyorlar.
Nil Nehri’nin çevresinde yaşayan ya da çalışan insanların günün herhangi bir saatinde timsah saldırılarına maruz kalabilirdi. Eski Mısır inancına göre Sobek adında olan Mısır tanrısı timsah şeklindeydi ve bu nedenle timsah kutsal kabul ediliyordu. Eski Mısırlıların tanrılarını kutsal sayarak mumyaladıkları düşünülürse timsahlar da mumyalanabilirdi. 5 yıl önce bulunan 2500 yıllık timsah mumyası da bunu destekliyor. Eski Mısır’da timsaha saygı ve kutsallıktan doğan bu deyim halen yaygın olarak kullanılıyor.
Antik Yunan tarihçisi Plutarch’ın yazıları bu deyimin yüzyıllar boyunca Orta Çağ’a kadar timsahların bulunmadığı ülkelerde bile varlığını sürdürdüğünü gösteriyor. Bu deyim 14. yüzyılda bir şövalyenin dünya çapındaki maceraları anlatan kitabında The Travels of Sir John Mandeville’de ve ayrıca William Shakespeare’in Othello ve Antony and Cleopatra oyunlarında geçiyor. Günümüzde artık timsahların üzülerek ağlamadığını biliyoruz ama bu köklü deyim Eski Mısır anlayışını yansıtarak kullanılmaya devam ediyor.