İsrail seçimlerinin sonuçlarını, 1993 barış sürecinin başlamasından bu yana Filistinliler belirliyor. İntihar saldırıları sağın güçlenmesine hizmet ederken, Filistin tarafının sessizliği solun işine yarıyor. Bunun farkında olan Filistinliler, İsrail halkını barış sürecini ilerletecek bir hükümet seçmeye çağırıyor. Öte yandan, sağcı Likud Partisi'nin güçlenmesini önlemek amacıyla Arafat'ın Fetih örgütü, radikal Hamas örgütünden İsrail seçimleri sona erinceye kadar intihar saldırılarını durdurmasını talep etti. Filistinli kaynaklar Hamas'ın bu talebe olumlu yanıt vereceğini fakat, örgütün Gazze Şeridi ile Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcileri hedefleyen saldırılarını sürdüreceğini öne sürdü.
İsrail'de seçimlerin 28 Ocak tarihinde yapılması planlanıyor. Ancak bazı partiler ülkenin içinde bulunduğu krizi öne sürerek seçimlerin 14 Ocak tarihine alınmasını istiyor, diğerleri hazırlanmak için yeterli zamanları olmadığı gerekçesiyle seçimlerin 11 Şubat tarihine ertelenmesinde ısrar ediyor.
Başbakan Şaron da, Likud Partisi Genel Başkanlığı'na adaylığını koyan Dışişleri Bakanı Binyamin Netanyahu'ya hazırlanacak zaman kalmaması için seçimlerin 14 Ocak'ta ve parti içi seçimlerin de Kasım ayı sonunda yapılmasını arzu ediyor.
Yapılan en son kamuoyu yoklamaları Şaron'un parti seçmenlerinin yüzde 44'ünün ve Netanyahu'nun da yüzde 38'inin desteğini aldığını gösteriyor. Kararsız olan yüzde 18'lik grup ise parti genel başkanlığına ve başbakalık adaylığına kimin oynayacağını belirleyecek.
Netanyahu, aşırı sağcıların oylarını kendisine çekmek amacıyla Şaron'u Filistin tarafına ve özellikle Arafat'a yumuşak davranmakla suçluyor. Netanyahu, İsrail televizyonuna yaptığı açıklamalarda Arafat'ın sürülmesi gerektiğini bir kez daha tekrarladı. Arafat'ın ABD'nin Irak operasyonu sırasında sürülmesi gerektiğini söyleyen Neyanyahu "Arafat'ın sürülmesi için en uygun zaman Saddam Hüseyin'in atıldığı zaman. Ben bunun mümkün olduğunu düşünüyorum" dedi.
Arafat ise Netanyahu'ya, "Kimse beni anayurdumdan atamaz. Yaser Arafat ile uğraştıklarını unutmasınlar" diye konuştu.
Şaron, başbakanlığı döneminde Arafat'ın Filistin topraklarından sürülmesi konusunu sık sık gündeme getirmiş fakat başta ABD olmak üzere dünyadan aldığı sert tepkiler sonucunda bu arzusunu yerine getirmemişti. İsrail'in Arafat'a karşı attığı her sert adım, Filistin liderinin hem halkı arasında hem de dünyada daha güçlenmesiyle sonuçlandı.
Arafat'ın, Ocak seçimlerinden de zaferle çıkması ve Filistin yönetimi başkanlığı görevini sürdürmesi bekleniyor. Fetih örgütü parlamenterlerinin bir süre Arafat'ın sembolik cumhurbaşkanı olması ve Filistin kabinesine başbakan ataması, yönetimde reformlara gidilmesi talepleri liderin yeni kabinesini onaylatması ile birlikte gündemden düştü. Arafat'ın gelecek seçimlerden sonra da Filistin tek lideri olarak kalacağından ise kimsenin kuşkusu yok.
Diğer taraftan Şaron başbakanlık koltuğuna yeniden kavuşmak için kısa fakat zorlu bir mücadeleye girdi. Şaron öncelikle Netanyahu ile Likud Partisi'nin Genel Başkanlığı için, sonra da İşçi Partisi'nin 19 Kasım tarihinde seçilecek yeni genel başkanı ile başbakanlık için mücadele edecek.
Arafat, 1993 Oslo barış anlaşmalarından beri koltuğundan kıpırdamazken, İsrail 5 başbakan değiştirdi. Arafat, Oslo barış anlaşmasını dönemin İşçi partisi lideri ve Başbakanı Yitzhak Rabin ile imzaladı. Rabin'in aşırı sağcı bir genç tarafından 4 Kasım 1995'te öldürülmesinden sonra geçici başbakanlığa Şimon Peres getirildi. 1996 yılı başındaki intihar saldırıları 1996 seçimlerini Peres'in kaybetmesine ve Likud Partisi Genel Başkanı Binyamin Netanyahu'nun kazanmasına yaradı.
İsrail 1999'da bir kez daha seçimlere gitti. Bu kez, Netanyahu başbakanlık koltuğunu İşçi Partisi'nin yeni Genel Başkanı Ehud Barak'a bırakmak zorunda kaldı. Barak tüm geleceğini Filistinliler ile nihai barış getirmek üzerine kurdu. Ancak Camp David zirvesinin başarısızlıkla sonuçlanması Barak'ın politik hayatını da bitirdi. Barak, başbakan olduktan 1.5 sene sonra ülke başbakanlık seçimlerine gitti. Seçimleri ezici bir oy farkıyla Netanyahu'nun yerine Likud Partisi Genel Başkanı olan Şaron kazandı. Şaron'un kurduğu milli birlik hükümetinin ömrü ise 20 ay oldu.
İstatistikler, İsrail halkının son 10 yılda beş kez seçimlere gittiğini gösterdi. Politik uzmanlar, 2003 yılı başında yapılacak seçimlerden de uzun ömürlü bir hükümet çıkmayacağı ve Arafat'ın karşına farklı başbakanlar çıkacağı değerlendirmesinde bulundu. İsrail halkının yaklaşık her iki yılda bir seçim sandığına gitmesi, belki de demokrasinin de pahalı bir bedeli olduğunun bir göstergesi.