Arap Baharı'ndan terör örgütü DEAŞ'ın pençesine

Mısır’da 25 Ocak Devrimi ile başlayan demokratikleşme, özgürlük ve şeffaflık süreci 3 Temmuz 2013’teki askeri darbenin ardından kesintiye uğradı - Devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in son 10 yılında kısmi demokrasi ile birlikte göreceli de olsa özgürlük ve fikir hürriyeti tanınan Mısır’da, özellikle gençler askeri darbe sonrası önemli ölçüde karamsarlığa kapıldı - Arap Baharı’nın başladığı, daha sonra sonbahara çevrildiği, 2013 yılının ilk yarısına kadar Mısır’da ciddi oranda özgür düşünce ve demokrasi yanlısı bir gençlik vardı. Yüz milyondan fazla nüfusun çoğunluğu gençlerden oluşan ülkede, hayalleri suya düşen bazı gençler kendilerini DEAŞ’ın pençesinde buldu

KAHİRE (AA) - RABEA ABU ZAMİL/ AYDOĞAN KALABALIK - Mısır’da 25 Ocak Devrimi ile başlayan demokratikleşme, özgürlük ve şeffaflık süreci 3 Temmuz 2013’teki askeri darbenin ardından kesintiye uğradı.

Devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in son 10 yılında kısmi demokrasi ile birlikte göreceli de olsa özgürlük ve fikir hürriyeti tanınan Mısır’da, özellikle gençler askeri darbe sonrası önemli ölçüde karamsarlığa kapıldı.

Bu süreçte yaşanan intihar olayları, genç kızlar için içine düştükleri buhrandan çıkış yolu olarak yorumlandı. Erkeklerin imdadına ise "kurtarıcı" gibi algılanan terör örgütü DEAŞ yetişti. Terör örgütü DEAŞ'ın Sünni-Şii çatışması gölgesinde Haziran 2014'te Irak'ın Musul kentini ele geçirmesi, özellikle de Sünni gençler için bir çıkış noktası olarak görüldü.

Reklam
Reklam

Eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in kızı Rad Hüseyin dahi DEAŞ'ın Musul'u almasına destek verdi.

Sünniler nezdinde de örgüt bir müddet kabul görür gibi oldu. Ancak İngiliz asıllı DEAŞ militanının bir Amerikalıyı kameraların önünde öldürmesinin ardından, "İngiliz anahtarına" dönen DEAŞ, kime hizmet ettiği belirlenemeyen, efendilerine dahi yük olmaya başlayan ve tasfiye edilmesi gereken bir yapıya dönüştü.

- Mısırlı gençlerin DEAŞ’a katılımı

Arap Baharı’nın başladığı, daha sonra sonbahara çevrildiği, 2013 yılının ilk yarısına kadar Mısır’da ciddi oranda özgür düşünce ve demokrasi yanlısı bir gençlik vardı. Yüz milyondan fazla nüfusun çoğunluğu gençlerden oluşan ülkede, hayalleri suya düşen bazı gençler kendilerini DEAŞ’ın pençesinde buldu.

Bunun en önemli örneklerinden biri de Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) yöneticilerinden İbrahim ed-Dib’in oğlu Ömer’in 11 Şubat'ta yayınlanan video görüntüleri oldu.

Ömer görüntüde, "örgütün sözde lideri Ebubekir el-Bağdadi’ye biat ediyor, İhvan’ın barışçıl tutumunu eleştiriyor. DEAŞ’ın fikri yapısı ve mücadele şeklinin doğru yolda olduğunu" iddia ediyordu.

Reklam
Reklam

Bunun üzerine bir açıklama yapan baba İbrahim ed-Dib, "Oğlunun devrim ile başlayan hayallerinin darbe ve sonrasında çalındığını, onun genç kurbanlarından sadece birisi olduğunu" söyledi.

Mısır’da rejim yanlıları ise bu görüntüleri fırsata çevirip "DEAŞ aslında diğer terör örgütü İhvan’dan besleniyor" şeklinde iddialarda bulundu.

Mısırlı insan hakları savunucularından hukukçu Dalya Ziyade’nin ifadesine göre, ülkede 400 civarında genç DEAŞ’a katıldı.

- Liberal gençler de DEAŞ’a katıldı

Babası Mısır ordusunda subay olan ve soyadı kamuoyuna açıklanmayan Amr'ın da 2015 yılındaki bir saldırıyla ilgili görüntüleri yayınlandı.

Amr ve yanındaki DEAŞ militanları Sina Yarımadası’nda yargıçların kaldığı bir otele bombalı saldırı düzenlemiş ve saldırı sonucu 3 polis ve 2 yargıç hayatını kaybetmişti.

Amr, Mısırlı liberal görüşlü lider Muhammed el-Baradey’i destekliyordu. Ancak ümitleri suya düşünce o da karamsarlığa kapılarak DEAŞ’ın tuzağına düşen kurbanlardan biri haline geldi.

2013 yılından bu yana Mısır’da "Hasm Hareketi" ve “Liva es-Sevra” adında, silahlı direnişi esas alan iki örgüt daha ortaya açıktı. Son dönemde adından pek fazla söz edilmeyen bu iki grubun, İhvan’dan ayrılan “aktif mücadele yanlısı gençler” olduğu konuşuluyor.

Reklam
Reklam

Mısır’da İslami çevrelerin yanı sıra liberal kesimlerin de DEAŞ türü şiddet yanlısı örgütlere sempati duymalarının ve bu örgütlere katılmalarının 5 esas nedeni olduğu üzerinde duruluyor.

- Siyasi ve toplumsal baskılar

Birincisi, Mısır’da son yıllarda yaşanan siyasi ve toplumsal baskıların DEAŞ türü şiddet yanlısı hareketlerin toplumda zemin bulmasını kolaylaştırması. AA’ya konuşan terör uzmanı Ahmed Mevlana, Arap Baharı ülkelerinde siyaset yapma yollarının tıkanmasının ve artan baskıların gençlerin bu tür cemaatlere eğilimini hızlandırdığını dile getirdi.

Mısırlı hukukçu İzzet Guneym de siyasi çıkış noktalarının kapatılması ve sosyal kurumların çalışamaz hale getirilmesinin şiddete eğilimi artırdığı kanaatinde.

- Karanlık zindanlar

İkinci sebep olarak uzmanlar hapishanelerdeki insanlık dışı hayat şartları ve buralarda yaşanan acıların bu tür örgütlere katılımı artırdığını ifade ediyor. Buna delil olarak da son iki yılda yaşanan bazı terör saldırılarının faillerinin eski mahkumlar olması gösteriliyor.

Reklam
Reklam

- İslami hareketlerin zayıflatılması

Şiddet yanlısı örgütlere katılımın bir diğer sebebi ise İslami hareketlerin zayıflatılması ve faaliyet yapamaz hale getirilmesi. Bu uygulama, toplumda boşluklar oluşmasına neden oldu. Bu boşluğu da haliyle rejimlere karşı sert söylemler geliştiren örgütler doldurdu.

Mısır’ın Sina Yarımadası’nda "Selefi” hareketlerin zayıflamasının, Sina Vilayeti gibi silahlı grupların türemesine neden olduğu kanaati Mısır sokağında oldukça yaygın.

- Maceracı karakterler ver gençlik heyecanı

Dördüncü sebep olarak İslam dünyasında yer alan küçük ve pasif cemaatlere yakın, dini kaygıları olan hareketli ve maceraperest karakterdeki gençlerin şiddet yanlısı örgütlere katılması görülüyor.

Mısırlı akademisyen Said Sadık, DEAŞ’a katılanların yaşlarının 14 ile 28 arasında değiştiğini hatırlatarak, bu yaşların delikanlılık ve maceraperestliğin en üst seviyeye çıktığı gençlik yılları olduğuna dikkati çekiyor.

Sadık, bu tür örgütlerin gençlere daha fazla hitap ettiğini düşünüyor.

- Bölgesel şartlar

Reklam
Reklam

Beşinci sebep ise bölgenin içinde bulunduğu istikrarsızlık ortamı, bazı Ortadoğu ülkelerinde yaşanan iç savaşlar ve rejimlerin baskısının şiddeti artırması. Irak’ta son yıllarda yaşanan istikrarsızlık ve Suriye’deki iç savaş DEAŞ’ı besleyen iki önemli unsur olarak öne çıkıyor.

Mısırlı uzmanlar, DEAŞ’ın Sina Yarımadası’nda vilayet kurduğunu açıklamasının o bölgede yaşananlarla doğru orantılı olduğunu belirtiyor.

Güvenlik nedeniyle insanların evlerinden göç ettirilmesi ve bedevilerin yaşadıkları yerlerde yapılan uygulamalar bölgenin teröre elverişli hale gelmesine zemin hazırladı.

Uzmanlar, Sina Yarımadası’nda DEAŞ unsurlarının var olduğunu, ancak Irak ve Suriye’de örgütün mevzi kaybetmesi ve Mısır silahlı kuvvetlerinin bölgedeki operasyonlarının DEAŞ’ın “Sina Vilayeti” iddiasını sonlandıracağını öngörüyor.

Anahtar Kelimeler: