Geçtiğimiz günlerde, devam eden restorasyon çalışmaları esnasında ortaya çıkan bizans mezarları dikkatleri tekrar Arap Camii'ne çekti...
Arap Camii tarihi ve yapısıyla büyük öneme sahip. İstanbul'da ilk ezan sesinin yükseldiği yer olan bu cami, 717 yılında yapıldı ve İstanbul’un ilk camii olma özelliğini de taşımakta.
İstanbul Galata semti Kalyon Caddesi'nde bulunan cami, Hristiyanlar tarafından San Paolo kilisesi olarak bilinmektedir.
Galata kentsel dokusunda beton bloklar arasında, sivri külahlı hayli yüksek kare biçimli kulesiyle hala fark edilebilen Arap Camii; fetih öncesinden kalan İstanbul'un tek Gotik kilisesidir.
Rivayete göre 717 yılında İstanbul'u fethetmek için gelen Müslüman Arap ordularındaki Bin Abdülmelik isimli komutan, Bizans semalarında ezan sesinin yükseldiği bir cami yaptırmak ister Ve yaptırdığı bu camiye Arap Camii adını verir...
Hicri 95 Senesinin Zilhicce ayında 15 Ağustos 717’e Mesleme Bin Abdülmelik; Karadan bir ordu, denizden kuvvetli bir donanma ile Bizans’ı kuşatmıştır.
Muhasara bir yıl kadar devam etmiş ancak Constantinopol alınamaz. Ama Galata zaptedilmiş ve fethedilir.
Kumandan Mesleme ve İmparator Leon arasında varılan bir anlaşma sonucu Arap mescidi inşaa edilir ve ibadete açılır.
7 yıl kadar İstanbul’da kalmış olan Arap Müslüman orduları ibadetini burada yapmıştır.
Daha sonra Şam'da çıkan bir isyan üzerine Arap ordusunun Şam’a gitmesiyle, Dominiken Papaz ve Rahipleri burayı kilise haline getirmiştir.
Şimdi minare olarak kullanılan çan kulesini de bu esnada ilave etmişlerdir.
1453 İstanbul’un fethinden sonra kilise camiye çevrilerek öndeki mihrap ve minber ilave edilmiş ve Osmanlı kayıtlarında yine Arap Mescidi ismini almıştır.
Dördüncü Haçlı Seferi'nde Kudüs yerine Konstantinopolis'i ele geçirmeyi amaçlayan Katolikler, 1200'lerin başlarında Pavlus'a adadıkları bir kiliseyi ve yanına Dominiken mezhebine bağlı bir manastırı Galata'da yaptırmışlardır.
Papaların da yakın ilgisini çeken bu manastır ve kilise, bir süre sonra mezhebin kurucusu olan "San Domeniko"nun adının da eklenmesiyle tanınır.
San Paolo ve San Domeniko 1475'te Fatih, kiliseyi camiye çevirerek vakfına katmıştır. Yirmi yıl sonra da, İspanya'dan çıkartılan Endülüs Arapları'nın bir kısmının, çevredeki mahallelere yerleştirilmesiyle cami, "Arap Camii" olarak tanınır.
Caminin Araplara mal edilmesinin bir nedeni de, minareye çevrilen eski çan kulesinin 714'te Şam'da yaptırılan ünlü Emeviye Camii'nin özgün minaresini çağrıştırmasıdır.
III. Mehmet ve I. Mahmut'un annesi Saliha Sultan ve II. Mahmut'un kızı Adile Sultan değişik dönemlerde camiyi onartmış; hünkar mahfili, sebil, çeşme, şadırvan gibi öğeler ekletmişlerdir.
Özellikle Saliha Sultan'ın yaptırdığı onarımdan sonra caminin iç düzeni, mahfillerin, mihrabın barok ahşap tasarımlarıyla hayli değişmiş, tiyatral bir görümün egemen olmuştur.
1913-1919 yılları arasındaki kapsamlı onarım sonucu yapı yeniden büyük bir değişime uğrar: Avlu duvarı yıkılır, Cami genişletilerek yeniden yaptırılır. "Arabesk" bir son cemaat mahalli ekletilir.
Döşeme altında kalan yüzü aşkın Latin soylusunun mezar taşları müzeye taşıtılırken, mihrabın yanındaki "Mesleme'nin Çilehanesi", "Arap Baba Merkadi" ve çevrede sahabelere ait oldukları ileri sürülen birkaç kabir de Arap kimliğini daha güçlendirerek vurgular.
Yapı her ne kadar büyük ölçüde İslamlaşmış (Osmanlılaşmış) ise de, dikkatli bir göz, çok az da olsa Gotik geçmişini belgeleyen birtakım mimarî ögeleri fark edebilir.