Arınç Deniz Feneri davasını değerlendirdi

ANKARA (A.A) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Almanya'daki "Deniz Feneri davasıyla" ilgili olarak, "Böyle bir olayın Türkiye ile bağlantısı bir yargı kararıyla tespit edilirse onu Türkiye'ye yansıması mutlaka olacaktır" dedi.

Haber Türk televizyonundaki "Teke Tek" programında soruları yanıtlayan Arınç, "Olay neresinden bakarsanız bakın çok acı bir olaydır. Suç olmaktan da öte gerçekten ahlak dışı bir harekettir" dedi. "Bunu kabul etmenin mümkün olmadığını" ifade eden Arınç, "Merhamet saikiyle insanlardan para toplayacaksınız. Haklı bir şöhreti olan bir derneğin ismini kullanacaksınız. Ondan sonra o paraları bir şekilde iç edeceksiniz veya birilerine havale edeceksiniz. Bu hiçbir zaman, hiçbir insanın insani duruşu itibariye kabul edebileceği bir hareket değildir" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Bu konuyla ilgili olarak "Üç beş edepsizin işidir" demediğini anlatan Arınç, "(Çok ahlak dışı bir harekettir, suç olmasa bile mutlaka takibi gerekir. Üç beş edepsizin işi değil. Suç olmasa bile bu bir edepsizliktir, ahlak dışı bir olaydır) dedim. Dolayısıyla üç beş kişiye havale ederek (hadi edepsiz) diyerek olayı küçültmüyorum" diye konuştu.Arınç, şunları kaydetti:"Bu kararın Türkiye;ye getirilmesi, oradaki deillerin incelenmesi ve (Türkiye ile bağlantısı var) dendiğinde hangi isimler varsa onların soruşturulması Türk adaletinin de işidir. Bu konuda Adalet Bakanlığı harekete geçti. Ben Mehmet Ali Şahin'i çok eskiden tanırım ve en az kendim kadar dürüst bilirim. Burada kimseyi kuşatıcı, himaye edici bir tavrı olmamıştır.Özelikle sayın Baykal ve arkadaşları, bu konunun özel takipçileri gibi, yani hukuk içerisinde bu takibi yapmalarını da çok doğru buluyorum.""Gecikme olup olmadığının soruşturmayla ortaya çıkacağını" ifade eden Arınç, "Benim bildiğim bir kanaattir. Sayın Şahin ve Ergin de bu konuda bilerek savsaklama yapabilecek insanlar değillerdir. Ama bu kanaattir. Bu kanaatin aksine bir şey ortaya çıkarsa bunu da kabullenmek durumundayız" dedi."Ergenekon" soruşturması ile ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine 25 yıl ceza avukatlığı yaptığını belirten Arınç, "Ergenekon" isminin kullanılmasını eleştirdi.

Reklam
Reklam

"Belki bir araya gelen kişiler bazı emellerini gerçekleştirmek için bir örgüt kurmuşlarsa ve ismini de böyle koymuşlarsa yargı süreci o isimle devam ediyor" diye düşünülebileceğini ifade eden Arınç, "Ama özellikle Türklerin kendi mitolojisi içindeki önemli bir ritüel, argüman olan bir Ergenekon konusunun darbecilerle ve suç örgütleriyle adlandırılması hoş bir şey değil" diye konuştu.

Arınç, şöyle konuştu:"Eylemleri itibariyle ceza alacak olanlar vardır veya çok iddialı bir şekilde gazetelere yansımış olmalarına rağmen delil olmamasına rağmen beraat edecek olanlar vardır. Bunların çok titizlikle inceleneceğine ve inanıyorum ki makul bir sürede bu davanın sonuçlandıracağına güvenim var. Bu nedenle yargı sürecini dikkatle sükunetle takip etmemiz lazım."Arınç, komutanların kendisini topluca ziyaret ettiğini, kendisinin de başta Hilmi Özkök olmak üzere onları ziyarete gittiğini belirterek, "Daha sonra da çok karşı karşıya geldik. Doğrusu beni çok sevdiğini söyleyemem. Kendisinden çok fazla hoşlanmamıştım. Ama görevimiz gereğimiz ciddi olmak mecburiyetindeydik" dedi.

Reklam
Reklam

Bülent Arınç, "Daha Eruygur iyileşmedi. Birlikte yaşadığımız olayları anlatacağım çok şey var dediniz? Neydi onlar" sorusu üzerine, Manisa'da annesinin evinin aranmak istenmesine ilişkin süreci anlattı.Kendisinin Meclis Başkanı seçilmesinden sekiz ay sonra olayın yaşandığını belirten Arınç, "Öncesinde de var, birtakım Jandarma istihbaratının bizimle ilgili çalışmalar yaptığını ben biliyordum. Sayın Abdullah Gül'le ilgili olarak da, benimle ilgili olarak da Tayyip Bey'le ilgili olarak da özel çalışmalar yaptıklarını biz biliyorduk. Biz uyumuyoruz. Biz bazı şeyleri biliyoruz ama görevimiz gereği biz bunları bir yerde konuşmayız bir yerde söylemeyiz. Bir yerde bunun dedikodusunu yapmayız. Bunu kendi içimizde çözmeye çalışırız diye düşündüm" dedi.Arınç, Türkan Saylan'ın evinin aranmak istediğinin hatırlatılması ve "Annenize yapılmasını istemediğiniz, ya da başka bir eski tanıdığa uygulanmasını istemediğiniz bir karineyi Türkan Saylan'a neden çok görüyorlar?" sorusu üzerine şunları kaydetti:"Bu konuda, sanıyorum sadece Saylan değil, şu anda tutuklamaları da gerçekleşmiş olan 4 veya 5 rektörle ilgili olarak da bunları konuşabiliriz. Yani Mehmet Haberal bilinmeyen bir insan değil. Toplumda çok saygın bir insan. Bunlarda gözaltına alındılar ve sonra tutuklandılar.Yani birisinin yaşı itibariyle bizim ceza hukukumuzda (ona şöyle bir muamele, buna böyle bir muamele yapalım) şeklinde bir ayrımcılık söz konusu değil. Ancak infazı halinde, cezanın çektirilmesi noktasında daha sonradan çıktı biliyorsunuz evinde veya gözetim altında çektirilebiliyor. Burada bir suç ihbarıyla karşılaşan güvenlik güçleri ve buna lüzum gören savcı ve hakimin kararıyla bir insan evinden alınmışsa ona bizim söyleyebileceğimiz çok fazla bir şey olmaz."Bülent Arınç, Fatih Altaylı'nın "Saylan'ın cenazesine devlet erkanından
neden kimsenin katılmadığı?" sorusunu da şöyle yanıtladı:"Sayın Cumhurbaşkanı bir taziye mesajı yayımladı. Sayın Cumhurbaşkanının bir kişiyle temsil edilmiş olmamasının sebeplerini bilemem. Özellikle Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu'nun bir hanımefendi, bilim kadını olarak, eğitim hizmetlerine gönül vermiş bir insanın cenaze töreninde bulunması çok doğal olurdu. Çokta iyi olurdu. Bu hangi sebeple gerçekleşmedi bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı da katılamamış. Bunların da katılması iyi olurdu. Binlerce insanın büyük bir üzüntüyle cenazesini takip ettiği bir hanımefendiye karşı en azından görevimizi yerine getirmemiz lazım."

Reklam
Reklam