Arınç, “Partinin kendi iç dinamikleriyle ve bugünkü şartların zorlamasıyla alınmış hukuki bir karardır” dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, A Haber canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı seçimi sonuçlarını değerlendiren Arınç, sonuçların kendileri için çok büyük bir başarı olduğunu söyledi.
Arınç, "Hiç bir mazerete gerek yok. AK Partinin adayı seçilmiş, Demirtaş oyunu yükseltmiş, kaybeden İhsanoğlu ve onu destekleyen liderler olmuştur" dedi.
Partide ortak karar alındığını belirten Arınç, “28 Ağustos'ta Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan mazbatasını alacak, Parlamento'ya gelecek, and içecek, Köşke çıkacak, devir teslim olacak ve görevine başlayacak. Bunu hepimiz kabul ettik” diye konuştu.
Bülent Arınç, "28'ine kadar görev süresi devam edecekse, bundan bir gün evvel genel başkanlık boşalacağı için 27 Ağustos'ta büyük kongrenin tarihi de tespit edilmiş oldu" dedi.
Tek maddelik yapılacak kongrede genel başkan seçiminin yapılacağını kaydeden Arınç, genel başkan ve başbakanın aynı sıfatta birleşmesi gerektiği kanısına da vardıklarını bildirdi.
Bülent Arınç, kongrede seçilecek genel başkanın istişarelerle ortaya konulacağını belirterek, şunları kaydetti:
"Bunun dışında da bir genel başkan adayı olması siyasetin bir gereğidir. Çıkarsa tüzüğümüzdeki hükümlere göre delegelerin en az yüzde 20'sinin teklif etmesi lazım. Milyonda bir, binde bir, yüzde bir ihtimal de olsa bir başkasının genel başkan adayı olması da mümkündür, muhtemeldir. Kendi iç yapımıza dönük söylüyorum ki, bu istişareler sonucunda bir adayın üzerinde ittifak edilirse o arkadaşımız 27 Ağustos günü genel başkan adaylığını açıklayacaktır ve delegelerimizin büyük bir kısmı o aday üzerinde ittifak edecektir.
27'sinde genel başkan olan kişi de zannediyorum ki 28'indeki devir teslimden sonra, zannediyorum ki 30 Ağustos'u da geçirmiş olacağız, Sayın Başbakanımız Cumhurbaşkanı olacak ve o genel başkana hükümeti kurma görevi verecek, Başbakanlık görevi o şahsın üzerinde birleşecek. Bugün yazılan çizilen isimlerin içinden birisi de olabilir, tamamen farklı bir isim de olabilir. Bu parti teşkilatlarımızın geniş yapacağı gerçek istişareler sonucu belirlenebilecek bir kişi olacağını tahmin ediyorum."
Arınç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün tekrar siyasete devam etmesinin, siyasi bir aktör olarak Türkiye'ye yararlı hizmetler yapmasını gönülden arzu ettiğini dile getirerek, şöyle konuştu:
"Peki bu siyaseti nerede yapacak? Elbette hepimiz, 'AK Parti'de başımızın üstünde yeri vardır' diyerek, partiye kendilerini davet ettik. O da her zaman güvendiğimiz gibi başka yerlere gözünü bile çevirmeden 'geleceğim yer AK Partidir' dedi ve bu kararını ifade etti. 'Gelecek ama siz kongre yapıyorsunuz.' Ne yapalım, siyasetin gereği bu. Yapmasak olur mu, yapacağız. 28'inde görev bitecekse, siyasette devamlılık esastır. Boşluk kabul etmez.
Şöyle de düşünebiliriz, 'Sayın Gül kongrede genel başkan olsun.' İyi ama bunun pratik bir faydası yok. Genel Başkan olacak, Başbakan olamayacak. Çünkü milletvekili değil. Ne zaman milletvekili olabilir, matematik hesaplara göre, şimdilik 2015 Haziran'ına kadar olamaz.
Bayburt, Gümüşhane modeli var, bunların hepsi zaman içinde ihtiyaçlara göre uygulanmış formüllerdir. Siirt seçimleri iptal edilmesiydi Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi mümkün olmayacaktı. Şu anda iptal edilen bir seçim olmadığına göre ancak tek milletvekili olan bir ilde, milletvekilinin ayrılmasıyla belli süre sonra seçim yapmak mümkün olabilir. Ama böyle zorlama bir formülü Sayın Cumhurbaşkanımız Gül kabul eder mi, parti böyle bir formüle sıcak bakar mı, bunun tartışmasını yapmak lazım. Bu tartışmaya da gerek yok.
En kolayını söylüyorum, Sayın Gül dönme ihtimali olduktan sonra biz kongreyi yapsaydık ve oy birliğiyle kendisini de genel başkan seçmiş olsaydık, başbakan olması mümkün değildi. Bu Anayasa gereği. Dolayısıyla Sayın Başbakanımız Erdoğan da MKYK üyeleri de şimdilik seçilen genel başkanın başbakan olması ve bunun partiye devamlılık, süreklilik, istikrar kazandıracağı noktasında birleştiler. Bu Sayın Abdullah Gül'e karşı alınmış bir karar değildir. Partinin kendi iç dinamikleriyle ve bugünkü şartların zorlamasıyla alınmış hukuki bir karardır.
Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanımızın bundan dolayı üzüleceğini tahmin etmem. Arkadaşlarımız da bunu ona karşı yapılmış bir eylem ve karar olarak da lütfen değerlendirmesinler."