Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Taksim Gezi Parkı ile ilgili mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararını isabetli bulduğunu söyledi. 6. İdare Mahkemesi’nin yapılaşmanın durdurulmasına karar verdiğini hatırlatan Arınç, “Mahkeme kararının infazı sırasında en azından bütün faaliyetler durdurularak bir sükunet döneminde belediye ve Kültür Bakanlığı veya bu işte sorumlu birimlerin İstanbul halkına bir borcu var. O borç da şudur: -Biz Taksim'i yayalaştırma çalışmaları içinde Gezi Parkı'nda şunu yapmak istiyoruz. Ağaç katliamı yapmayacağız. Park olacak. Buradan söküleceklerin başka yerde hayat bulacağının teminatını veriyoruz. Sizin duyarlılığınızı paylaşıyoruz. Olan bitenlerden özür diliyoruz- denmesinde toplumsal barış açısından büyük fayda olduğunu düşünüyorum.” dedi.
[
AK Parti Bursa İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında Taksim Gezi Parkı’ndaki olayları değerlendiren Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yeşil alanlara önem verilmesi gerektiğini belirterek, çevreye duyarlı bir hükümet, bir belediyecilik anlayışının o şehrin akciğerleri gibi insanların rahat ve huzur bulabileceği, oksijen kaynaklarına ihtiyaç olduğunu kabul edeceğini ve kendilerinin de buna uzak olmadığını dile getirdi.
‘Orman ve su işleri’ adında bir bakanlık kuran hükümet olarak orman aşığı, çevre dostu bir bakanı bakanlığa getirdiklerini anlatan Arınç, şunları söyledi: “Bugüne kadar yaptığı değerli hizmetleri biliyoruz. Bu gezi parkında ne yapılacağı tartışma konusu. Parkta ağaçların kesilmesi tartışma konusu. Sözle olmaktan çıktı, oradaki çalışmaların engellenmesi noktasına geldi. Bunların içinde çevreye duyarlı insanların olduğunu kabul etmeliyiz. Kimisi sanatçı, kimisi halktan insanlarımız, kimisi yazarlar, çizerler, İstanbul’un önemli yeşil alanının bir AVM’ye dönüştürülmesine veya betonlaşmaya dönüşmesine karşı çıktı. Bunu takdirle karşılamak gerekir, buna kimsenin itirazı olmaz. Fakat fiili engel olma noktası bu samimi ve duyarlı insanlar arasına karışan bazıları tarafından hükümeti protestoya veya polisle çatışmaya kadar vardı. Bu da yanlış noktalardan birisi. Keşke, çevreye duyarlılık pasif mukavemette veya insanların sağlığına zarar verebilecek noktaya gelmeseydi. Duyarlı insanların gösterecekleri tepkiler de hukuk devletine, güvenlik güçlerine bir fiili saldırıya dönüşmesiydi. Dünkü görüntüler, kötü ve zor görüntülerdi. Bu gösteriler sırasında zarar gören çevreye duyarlı insanlarımız vardır. Onlar adına çok üzüldüğümü, ifade etmek isterim. Maalesef aralarına katılan provokatörlerin meseleyi farklı noktaya çekmek istemeleriyle istenmeyen görüntüler meydan gelmiştir. Polisi, ‘aşırı kuvvet kullandı’ diye suçlayabilirsiniz ama bu gerçekçi olmaz, polis görevlidir, aldığı talimatları yerine getirmekle sorumludur.” Başbakan Yardımcısı Arınç, İçişleri Bakanlığı’nın olaylar sırasında aşırı bir şiddet kullanılıp kullanılmadığını veya samimi insanlara bir zarar verilip verilmediğini teftiş veya bir soruşturma başlatmak suretiyle araştırma noktasına geldiğini söyledi.
‘OLAN BİTENDEN ÖZÜR DİLİYORUM’
İstanbul 6'ncı İdare Mahkemesi’nin acilen verdiği bir kararla parktaki yapılaşmanın yürütmesinin durdurduğunu hatırlatan Arınç, kararı yerinde ve isabetli bulduğunu kaydetti. İdarenin bu mahkeme kararına uymak zorunda olduğuna dikkat çeken Arınç şöyle devam etti: “En azından burada ne yapılıyor, ne yapılmak isteniyor, topluma en güzel şekliyle anlatılmalıdır. Her kafadan bir ses çıkmamalıdır. Buraya AVM mi yapılacak, yoksa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın ifade ettiği gibi yol genişletme çalışmaları mı yapılacak? Yoksa başka bir şey mi yapılacak? Orman Bakanımızın ifade ettiği gibi 3-5 ağacın ortadan kaldırılacak olması doğrudur da bunun yerine binlerce ağaç mı dikilecektir? Bu yeşillendirme çalışması nerede yapılacaktır? Bu konuların rahat, geniş ve huzurlu bir biçimde insanların ikna edilerek anlatılması lazım. 'Biz burada AVM istemiyoruz' diyenlere biber gazı sıkmak yerine, 'Biz burada şunu yapmak istiyoruz, siz yanılıyorsunuz, işin aslında doğrusu budur' diyerek ikna edici çalışmalar yapılmasında şahsen fayda görüyorum. Bugüne kadar yaşanan yaşandı ama şimdi bir mahkeme kararının infazı sırasında en azından bütün faaliyetler durdurularak bir sükunet döneminde Belediye, Kültür Bakanlığı veya bu işte sorumlu olan birimlerin, İstanbul halkına bir borcu var. O borç da şudur; (Biz Taksim'in yayalaştırma çalışmaları içerisinde Gezi Parkı'nda şunu yapmak istiyoruz, bunu yaparken ağaç katliamı yapmayacağız, burada tekrar park olmaya devam edecek veya buradan sökülecek ağaçların bir başka yerde hayat bulacağının size teminatını veriyorum, sizin duyarlılığınızı paylaşıyorum, bu paylaştığımız konuda olan bitenlerden de özür diliyorum) demesinde, toplumsal barış açısından büyük fayda olduğunu düşünüyorum.”
Bu tür olaylarda tahrikçi insanlar olabileceğini savunan Bülent Arınç, samimi insanların muhtemel ağaç katliamında aynı şekilde tepki vereceğini söyledi. Arınç, “Hepimiz, yeşile karşı duyarlılık içerisinde olmalıyız. Ama aramıza katılabilecek bazıları kontrol edilemez noktaya geldiğinde samimi duygularımızı tüketebilirler. Onlara karşı da duyarlı olmamız lazım.” dedi.
ZOR GEÇİNEN İNSANLARIZ
Dün Ankara’dan Bursa’ya geldiği esnada, oğlunun Taksim’de yapılacak AVM’ye oğlunun ortak olduğuna yönelik birilerinin twit attığı haberini aldığını anlatan Bülent Arınç şunları kaydetti: “Fevkalade üzüldüm ve rahatsız oldum. Bu büyük bir alçaklıktır. Ne yazık ki internet sınırsız olduğu kadar sorumsuz bir alan haline geldi. Güya oraya yapılacak AVM’de benim oğlumun da ortaklığı varmışta biz o yüzden tepki gösteriyormuşuz. Bundan daha büyük iftira, daha büyük ahlaksızlık düşünemiyorum. Gerçi cevabını verdik. İnternet dünyasında bu tür yalan ve iftiralarla insanların samimi duygularını tahrip etmeye çalışanları huzurunuzda kınıyorum. Benim bir oğlum var. Bir firmada ücretli olarak çalışıyor. Onun maaşından başka geliri yok. İftiharımızdır, yaşantımız bellidir. Helalden kazandığımız maaşla hayatımızı devam ettiriyoruz. Ayın sonunu zor getiren insanlarız. Oğluma maddi katkı sağlamak zorundayım. Bütün bunları iyi niyetli insanları tahrik etmek için yapıyorlar. Bu alçakça tweetlerden birisi şudur; Sağlık Bakanı ambulansları geri çekmiş, yaralanan zor durumda kalanları ambulansa almamışlar. Bundan daha çirkin, ahlak dışı bir şey olabilir mi? Bizim ambulanslarımız, helikopter uçaklarımız 24 saat hazır beklerken Sağlık Bakanı adına yapılan tweet ve açıklama, insanların tepkisini çekebilir.&autoplay=1" width="640" scrolling="No" height="360" frameborder="0" id="mynetVideoEmbed"
Yapılanın yanlış olması halinde yanlıştan dönüleceğini belirten Başbakan Yardımcısı Arınç, “Yapılan bir yanlışlık varsa bu yanlışlıktan dönülür. Yanlış anlama varsa izah edilir ama bunu fırsat bilerek hükümeti yıpratmak amacıyla saf ve iyi niyetli insanları tahrik etmeye çalışanlara karşı hepimizin uyanık olması lazım. Çünkü bu tür olaylar başka başka yerlerde başka başka türlü de planlanabilir. Türkiye artık provokasyonlara açık bir memleket haline getirilmek isteniyor. Reyhanlı'da yaşanan da budur, Cilvegözü'nde olan da budur. Birtakım haberlerin arka planında birtakım istihbarat örgütlerinin, birtakım ajan provokatörlerinin olduğunu bilmeliyiz. Milletimizin sağduyusuna güveniyoruz. Milletimizin bu konularda daha büyük hassasiyet göstereceğine de inanıyoruz.” şeklinde konuştu.
ÜSLUP ÇOK ÖNEMLİ
Üslubun insan hayatındaki önemine de değinen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “Üslup çok önemlidir. ‘Üslub-u beyan, aynıyla insan’ derler eskiler. Bir insanın üslubu neyse insanlığı da odur. Herkes önce kendine bakarak bu üslubun ne olduğunu açıkça bilmelidir. Bizim her olaydaki üslubumuzun da yapıcı olmasında fayda var. Gezi Parkı’nda keşke uyarıcılık yapılabilseydi. İnsanlara işin gerçeği anlatılabilseydi insanlar tartaklanmak yerine, ‘yanlış yapıyorsunuz, işin doğrusu budur, polisle çatışmayın denildi mi bilmiyorum. Ama denilseydi bu noktaya gelmeyecekti.” diye konuştu.
(CİHAN)