ANKARA (İHA) - TBMM Başkanı Bülent Arınç, siyasi bir partinin genel başkanlığını, ülkenin başbakanlığını yapmış 65 yaşının üstündeki bir kişinin üstelik hayat arkadaşı eşini kaybetmenin ve sağlığının yerinde olmayışı nedenleri de göz önünde bulundurularak ceza verilmesini ahlaken ve vicdanen doğru bulmadığını söyledi.
Arınç, "Ceza İnfaz Kanunu'nun 110. maddesinde yaşla ilgili hüküm konulurken 65 yaş hükümlüsü için aranmayanların, daha yaşlı olan 75 ve 80 yaşındaki hükümlüler için kademele olarak birbirinden ayrı 2 şart istemesini doğrusu çok da adil bulmuyorum. Ceza ayrı, hukuk ayrıdır. Ceza suçun karşılığıdır. Hukuk ise tazminatı alacağı zarar ziyanı talep etmektir. 'sen bu cezayı ödemezsen cezayı evinde çekemezsin' demenin bir mantığını doğrusu ben çok fazla bulamıyorum" dedi.
TBMM Başkanı Arınç, TBMM'de gazetecilerin Erbakan'ın cezasıyla ilgili sorularını cevaplandırdı. "Sayın Erbakan'ın sağlığını büyük ölçüde kaybettiği, özellikle Allah (CC) rahmet etsin, çok yakın zamanda eşini de kaybetmiş olması sebebiyle büyük bir maddi ve manevi yıkım içinde olduğunu medyadan izleyenler rahatlıkla söyleyebilmektedir. İşin bir insani boyutu, bir de hukuki boyutu vardır" diyen Arınç, şöyle konuştu:
"İnsani boyutu şudur: Yıllarca Türkiye'ye siyasette, bilim sahasında hizmet etmiş, bir partinin genel başkanlığını yapmış, başbakanlık yapmış, hükümetlerde bulunmuş, yararlı hizmetleri görülmüş bir siyasetçinin böyle bir muameleyle karşılaşması, hayattaki en büyük dayanağı olan eşini kaybettikten, sağlığını büyük ölçüde kaybettikten sonra demir parmaklıklar arkasına girecek olması, eminim ki hepimizin vicdanını yaralamaktadır.
Bir ikinci konu ise işin hukuki boyutudur. Ceza İnfaz Kanunu'nun 110. maddesinde yaşla ilgili hüküm konulurken, 65 yaş hükümlüsü için aranmayanların, daha yaşlı olan 75 ve 80 yaşındaki hükümlüler için kademeli olarak birbirinden ayrı 2 şart olarak istenmesini doğrusu çok adaletli bulmuyorum. Kaldı ki, bir kamu zararı doğmuşsa ki bunu Hazine Muhekamat Müdürlüğü, Maliye ayrıca hukuk davası açmak suretiyle ki açmışlardır, o dava da sona ulaşmak üzeredir. Sayın Erbakan'ın tüm gayri menkulleri üzerinde de bu alacağın karşılanması amacıyla ihtiyati tedbir kararları bulunmaktadır. Dolayısıyla 'ceza davasında şunu ödersen evinde cezanı çekeceksin' gibi ikinci bir şart konması yine adalet tekniğine uymamaktadır. Ceza ayrıdır, hukuk ayrıdır. Ceza, suçun karşılığıdır. Hukuk ise tazminatı alacağı zarar ziyanı talep etmektir. Sayın Erbakan ve arkadaşları hakkında alacak davası mevcut olduğuna göre, bilirkişi incelemesi safhasında ve karar noktasına çok yaklaştığımız bir zamanda malları üzerinde de tedbir olduğuna göre ikinci defa 'sen bu cezayı ödemezsen cezayı evinde çekemezsin' demenin bir mantığını doğrusu ben çok fazla adil bulamıyorum."
Arınç kendisinin bu konuda yapabileceği çok şey olmadığını; ancak milletvekilleriyle görüştüğünü ve bir yasa teklifi hazırlanarak Ceza İnfaz Kanunu'nun 110. maddesinde bir değişiklik yapılabileceğini belirterek, "Bu konuda yapabileceğim çok fazla bir şey yok. Bütün mesele siyasi partilerimizin milletvekili arkadaşlarımızın işin bu yönüne de dikkat etmek üzere bu adaletsizliği giderecek bir kanun teklifini Meclis'imize sunmaları gerekmektedir. Ben size söylediklerimi Meclis'te bazı arkadaşlarımıza ifade ettim. 'Konu üzerinde çalışın inceleme yapın eğer siz de burada bir kanuna, adalete, hukuka, vicdana aykırılık görüyorsanız 80 yaşına gelmiş bir değerli siyasetçiyi, kanunun da tanıdığı bu haktan mahrum etmeyelim, süratle bir kanun teklifini Meclis'imize getirin, eğer Genel Kurul kabul ederse bu sıkıntıyı bir an evvel aşmış olalım diye söyledim. Bunu açıklıkla itiraf ediyorum. Buna Meclis'in başkanı olarak da, bir insan olarak da vicdanen, hukuken mecbur olduğumu ifade etmek istiyorum. Ama karar milletvekillerimizindir, siyasi partilerindir. Onların başka teklifleri olursa onu da değerlendiririz."