Arnavut, Bulgar, Selanik Göçmenlerini Biliyoruz, Peki Florina Göçmenleri?

Nerelisin sorusunun bitmek tükenmek bilmediği bir ülkede , bu soruya cevap verdiğimde şaşkın bakışlara maruz kalıyorsam Artık Florina'yı anlatma vakti çoktan gelmiştir. Gelin Florina neresi bakalım!

Florina

Florina,Yunanistan'ın Batı Makedonya coğrafyasında yer alan bir şehirdir. Yunanistan'ın kuzeyinde yer alır. Yunanistan’ın Batı Makedonya bölgesinde, aynı adı taşıyan ilin merkezi olan küçük bir şehirdir. Kent merkezinin nüfusu 11.200’dür. Makedonya sınırına 13 km. uzaklıktadır. 1387 yılı civarında Karaferye ve Vodina ile birlikte Osmanlılar'ın hâkimiyetine geçmiştir.

Florina’yı gezen Evliya Çelebi şu bilgileri vermektedir:

“Şehir, geniş bir vadi içinde kurulmuş olup, o kadar gelişmiş değildir. Altı mahallesi vardır. Tekke Mahallesi, Kara Ahmed Ağa Mahallesi ve Şeyh Mahallesi meşhurdur. Binbeşyüz kiremit ile örtülü, bağ ve bahçeli, kâgir bina evleri var, ama seyrektir. Bunlardan Kara Ahmed Ağa, Bostancı Mehmed Ağa ve Şeyhi Efendi Sarayları mâmûrdur. On yedi mihrabı vardır. Çarşı içindeki caminin cemaati boldur. Kara Ahmed Ağa hânesinin yolu üzerindeki cami de ferâhtır. Üç aded medresesi, bir Halvetî Tekkesi vardır. Sıbyan mektebi yedi adettir. Bunlardan hayır sahibi Kara Ahmed Mektebi büyük olup, evkâfı yoktur; iki aded hamamı vardır, çarşı içindeki hamamın çok eski olduğunu söylerler. İki aded büyük hanı, yüz kadar dükkânı olup, her esnaftan bulu-nur. Bedestanı yoktur. Buranın da kebabı meşhurdur. Öknarlı gömlek bezi de beğenilir” (V, 1966, s.395-396).

Reklam
Reklam

Fransız seyyah François Pouqueville 1815’te Florina’yı ziyaretinde, çoğunluğu Türkler'e ait olan 700 hâne ve zengin bir pazarın olduğundan bahsetmektedir (Pouqueville, 1826). Kamusu’la’lam’da, Florina’da XIX.y.y. sonlarında yedi cami, iki tekke, bir medrese, bir rüştiye, bir ibtidâî mektebi, beş Müslüman, iki Yunan ve bir Bulgar Mektebi, iki kilise, 300 dükkân, ondokuz han ve bir hamamın bulunduğunu belirtmektedir (V, 314).

Reklam
Reklam

Tarihte Florina

Kaymakam Tahsin Bey de buradaki Türkler hakkında şu bilgileri vermektedir:

“Florina halkının gayet dürüst, saygılı ve fedakâr insanlar olduklarını gördüm. Pıtırak İsmail ve Haşim Ağalar, Halit Efendi, Yeşil Hasan, Hacı Cafer, Yusuf ve Vasfi Bey’ler gerçekten gayretli, önemli kişilerdi. Benim Florina’daki başarılarım, bu adlarını sıraladığım eşrâfın yardımlarıyla olmuştur. Onları kardeş gibi severdim. Zavallılar” (Uzer, 1999, s.206).

Birinci Balkan Savaşı sırasında Sırp ordu- su Florina’yı ele geçirir (21 Kasım 1912). Ancak Sırplar kısa bir süre sonra şehri Yunanlılar tarafından alınan Gevgeli Tren İstasyonu'yla değiştirirler. Balkan Sa-vaşları ile I. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında daha çok tütün yetiştiriciliği ile geçinen Türk ahali bölgeden ayrılır ve büyük bir kısmı Türkiye’ye göç eder. Florina doğumlu yazarımız Necati Cumalı, “Makedonya 1900” kitabında Florina’dan ayrılma öyküsünü şu şekilde kaleme alır:

Reklam
Reklam

“Babamı, birlikte olduğumuz yıllarda değil, hep yaşadıkça, onun yaşına geldikçe anladım. Kurtuluş Savaşı’nın haberlerini hep Kur’an okuyarak, dua ederek izledi. Savaşın kazanılmasından neler bekledi- ğini hiçbir zaman açık açık söylemedi. Fakat Florina’nın, Selâniğin bütün o camili, bağdâdî evli, Müslüman Makedonya topraklarının Osmanlılardan kopması,çok değil daha on yıllık hikâyeydi. Yunanlıların eline geçmiş bile olsa Florina’yı Osmanlı kasabası görüyordu hâlâ. Tam, kendi bildiğinden başka doğru tanımayan, dik kafalı Rumelilerdendi o. Yenilgiyi hiçbir zaman kabullenmemişti. Lozan Antlaşması imzalanıp da, Batı Trakya Türkleri olarak bizlerin Batı Anadolu Rumları ile yer değiştireceğimiz duyulunca inanmak istemedi. “Olmaz öyle şey!” diyordu. Haber kesinlik kazanınca “Ben Florina’dan ayrılmam” diye tutturdu. Yola çıktık. Babam Selâniğe kadar ağzını açmadı. Trenin penceresinden Makedonya topraklarına, dağlara taşlara baktı durdu. Meşe ağacından yüksek arkalıklı bir koltuğu vardı. Selânik’te vapura bineceğimiz gün, yolculukla ilgili işlemleri tamamlarken, yorulmasın diye, gümrüğün rıhtıma inen merdivenleri önünde, koltuğuna oturtmuştuk onu. Koltuğunda yine öyle dalgın, tek söz etmeden bekliyordu. Vapura geçeceğimiz sırada birden, gerisinde, iki eliyle kavradı rıhtım merdiveninin parmaklıklarını. Doksanüç yaşındaydı. Hâlâ güçlü kuvvetliydi. Ben Fehim Çavuş, Salih Bey, ellerini çözemedik bir türlü parmaklıklardan. “Benim yerim Florina. Ölülerimi kimsesiz bırakamam! Toprağımı bırakamam! Siz gidin, bindirin beni trene, Florina’ya geri döneyim, Florina’da öleyim…”Vapur kalktı kalkacak, söz anlamıyordu. Zorlukla, sonunda üç kişi koltuğu ile yerden havalandırdık, ayırdık ellerini parmaklıklardan. Ayırdık ama ayaklarına felç inmişti. Vapura, koltuğunda, elden ayaktan kesilmiş olarak bindi. Aklı yerindeydi, eskisi gibi rahat konuşuyordu. Göçmen olarak Urla’ya yerleştik. Urla’da üç yıl yatağında sılasını yaşadı. Baktığı yerden gözlerini ayırmadan sık sık dalar giderdi. Arada, kendini tutamadığı sıralarda “Ah, Florina’yı bırakmayacaktım. Florina’da ölecektim!” dedikçe, artık gölgelenmeye başlayan bakışlarında, cins atlar gibi, geniş sağrılı dik omuzlu dağlarının izdüşümleriyle Makedonya göklerinin ışığı yansır, yüzü bulutlardan sıyrılmış gibi aydınlanırdı” (Cumalı, 1976, s.33-34).

Reklam
Reklam

Lozan Antlaşması’ndan sonra Anadolu’dan gelen birçok Rum, Türkler'den kalan evlere yerleştirilir. Günümüzde Florina’da yaşayan Yunanlılar'ın çoğu, Anadolu’dan Lozan Antlaşması sonrası mübadele ile gönderilen Rumlar'dan oluşmaktadır. Florina’daki Müslüman ahali de Türkiye’de İzmir, Balıkesir, Manisa, Samsun, Sivas, Nevşehir ve Adana gibi şehirlere yerleşmişlerdir. Mübadeleden sonra şehirdeki Osmanlı yapıları zamanla yıkılır, Müslüman mezarlığı ortadan kaldırılır. Bugün Florina’da ayakta kalan eserler; M 878 (Haziran 1473) tarihli vakfiyesi bulunan Gazi Evrenos Bey’in oğlu Yakub Bey’in yaptırdığı caminin minare kaidesi, bir hamam, Hükümet Konağı, türbe olması muhtemel bir yapı kalıntısı ile birkaç eski evdir.

Reklam
Reklam

Florina’daki Türk evleri çoğunlukla iki katlıdır. Alt katlarda tütün depolanır, üst katta ise gündelik hayat sürdürülürdü. Günümüzde bir kısmı yıkılmış ve yıkılmak üzere olan bu evler, Gazi (Gazi Yakup) Mahallesi, şimdiki ismiyle Yazi Mahallesi’ndedir. 1977’de belediyenin mülkiyetine geçen evlerin bazıları sahipleri tarafından restore edilmiş olup, bazıları ise restore edilmeyi beklemektedir.