Yeniçağ gazetesi yazarı Arslan Bulut, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bindiği dalı kestiğini iddia ettiği yazısında dikkat çeken tespitlerde bulundu.
İşte ses getirecek o yazı;
"Tayyip Erdoğan, bindiği dalı kesiyor! Şeker fabrikalarını satmaya kalkışmak, sadece pancar üreticisinin ve bu fabrikalarda çalışanların değil, bütün Türkiye'nin aleyhinedir! Hayvancılığı ve tütün üretimini büyük ölçüde yok ettikleri gibi şimdi küresel şirketlerin çıkarlarını korumak için "atanan" Amerikan başkanlarının taleplerini yerine getiriyorlar. (Amerikan başkanlarını önce şirketler seçer, sonra halkın onayı sağlanır.)
Meral Akşener, şeker fabrikalarını satma kararının, Tillerson ile yapılan ve kayıt tutulmayan görüşmede alındığını iddia ediyor. Tayyip Erdoğan, bu konuda tek kelimelik bir açıklama yapmadı. Kararın arkasında duramıyor, bakanlarını veya parti yetkililerini konuşturuyor! Bu ülkede Tayyip Erdoğan'ın izni olmadan herhangi bir devlet malı satılabilir mi?"
Global hırsız istemiyoruz!"Taksiciler ile İnternet üzerinden lüks araç çağırma sistemi UBER arasındaki gerilim büyüyor. Konuyla ilgili bir davayı takip etmek için Çağlayan adliyesine gelen taksiciler burada pankartlar açarak eylem yaptı. Pankartlardan biri "Global hırsız istemiyoruz" şeklindeydi.
UBER sistemin arkasında yabancı bir şirket var... Peki ama haksızlığı bir Türk şirketi yapmış olsaydı, yerli hırsıza eyvallah mı denilecekti. Her neyse, artık taksiciliği de yabancılar mı yapacak? Bütün işler, yabancı tekellere devrediliyor. Bunun neresi millî ve yerli?
36 bin yardımcı doçente tenzili rütbe!
Tayyip Erdoğan, bir süre önce "yardımcı doçentliği kaldıracağız" dedi. 36 bin yardımcı doçent, "doktora öğretim üyesi" oldu. Yani 36 bin kişinin rütbesi düşürüldü! Bunların içinden sadece iktidara yakın olanlar, doçentliğe yükseltildi! Maksat da buydu herhalde. Üstelik geçmiş yıllarda FETÖ'nün çaldığı sorularla hazırlanarak yabancı dil sınavından yüksek not alanlar, doçent ve profesör olmuştu. Sınavdan geçer not alması gerekenlere ise düşük notlar verilmişti. Yani akademisyen dünyasında da bir yığın haksızlık, adaletsizlik var. Bunları telafi etmek varken, niçin yine aynı yollara başvuruluyor? Bunun neresi millî ve yerli?
Ege'deki Türk adaları niçin korunmadı?
Ünlü 6. Filo, yine gündemde. Rum yönetimi, sondaj için Doğu Akdeniz'e ExxonMobil'i davet etti. Daha önce İtalyanlar gelmiş, Türk deniz kuvvetleri tarafından kovalanmıştı. ExxonMobil ise yalnız gelmedi, 6. Filo'yu da peşine taktı öyle geldi.
ABD Savunma Bakanlığı, ABD 6. filosunun ExxonMobil şirketine koruma sağlayacağı iddialarının "asılsız" olduğunu, İsrail'de üç hafta sürecek planlı bir tatbikata katılmak için gönderildiğini açıkladı ama bu da Suriye'ye müdahale hazırlığı işareti gibi görülüyor.
Kıbrıs'ın güneyindeki deniz alanında tespit edilen petrol ve doğal gaz rezervinin 30 milyar varil ve yaklaşık 1,5 trilyon dolar değerinde olduğu açıklanmıştı
Türk Deniz Kuvvetleri, Yunanistan ve Rum kesiminin, Kıbrıs adasının güneyindeki enerji kaynaklarının bulunduğu alanlarda emrivaki yapmasına izin vermiyor!
İyi de aynı kuvvetler, 2004 yılından itibaren Ege'de Türk ilçeleri olan 18 adayı Yunanistan'ın işgal etmesine neden izin verdi? Bu işin arka planı neden açıklanamıyor?
Üstelik Erdoğan, Suriye sınırına da NATO'yu çağırıyor!
Millî ve yerlilik bunun neresinde?
Fırat'ın doğusu, terörist yatağı olarak kalacak mı?
AKP iktidarı, ABD'den, Menbiç'deki teröristlerin, Fırat'ın doğusunu geçmesini istedi: Onlar da kabul etti. Peki Fırat'ın doğusundaki 600 kilometrelik sınır boyunca kurulan terör devleti ne olacak? Bu politikanın neresi millî ve yerli?"