Açık konuşayım, bu görüşü ilk defa dile getirmiyorum. Bundan yıllar önce, Grand Theft Auto IV ilk çıktığı zamanlar bir oyun dergisinde çalışıyordum. O zaman PS3’üm yoktu henüz. Elde avuçta olan bilgisayarla, hüzünlü hüzünlü Everybody’s A Rat fragmanını döndürüyordum o zaman video formatı kare olan YouTube’da. Dev arzu nesnesiydi benim için GTA IV. Neticede San Andreas, gelmiş geçmiş en sevdiğim oyunlardan biriydi ve Rockstar beni hiç hayal kırıklığına uğratmamıştı.
O yüzden, kenarda köşede biriktirdiğim parayla bir Xbox 360 alınca, ilk yaptığım işlerden biri oldu GTA IV almak. Çok dev bir hevesle başladım. O zamanlar çok yaygın bir tasarım lisanı olmayan credits bilgilerinin oyun objelerinin kenarlarında çıkması bile inanılmaz etkilemişti beni. Sağlam ayakla başlamıştık yani GTA IV ile olan ilişkimize. Zaten oyunu oynarken, iyi yanlarını görmek daha ilk dakikadan mümkündü. Ragdoll fizikleri harika çalışıyordu, vuruş sistemi çok tatlı bir şekle sokulmuştu ve gerçekten yaşayan, nefes alan bir şehir vardı karşınızda.
Ama işte hayat, biraz ilerledikçe oyunun aksak tarafları çok belirginleşmeye başladı. Reddedemiyordum artık, benim gözümde tartışılmaz bazı günahları vardı. Ve ben, hayatımda ilk defa bir GTA oyununu yarısında bıraktım. Baya doluydum o zamanlar. Büyük hayal kırıklığı vardı benim için masada. Bir yere dışavurmak istedim, o zaman çalıştığım derginin eziş köşesinde yerimi ayırttım. Verdim veriştirdim oyuna. Bir A4 sayfası dolusu laf sıraladım.
Yazı olduğu gibi, beraberinde “sen oyunu anlamamışsın” yorumlarıyla birlikte geri döndü.
Sonrası işte GTA IV ile aramda olan fırtınalı aşk hikayesi. Bana büyüklerim tarafından söylenince, her ergen gibi ilk aşamada “Ne anlamaması ya!” diye çıkışıp, hırs yaptım oyuna. O Xbox, yanında GTA IV ile birlikte satıldı, yerine yanında GTA IV olmayan bir PS3 alındı. Ve her ergen gibi, büyüklerden gelen laf bir süre sonra “Lan acaba?” hüviyetine erişti. Gittim PS3 için aldım oyunu bu sefer de. Yalnız PS3 Amerika’dan, oyun Türkiye’dendi, bende bölge kilidini geçersiz kılacak bir HD TV yoktu. Bilgisayar da pert olduğundan, yine kaldı kenarda. Sonra bir HD monitör aldım, bu sefer GTA IV’ü artık görüşmediğim birinde bıraktığımı fark ettim. Yılmadım. Bu sefer de bir Steam indiriminden aldım, bir gün iyi bir PC’m olduğunda oynarım diye. İyi bir PC geçti elime. İndirdim. Bu sefer de kaderin cilvesi bana şu gerçekle geldi: GTA IV yeni PC’mle gelen işletim sistemi Windows 8’de çalışmıyordu.
Geçen Windows 10’a geçince, “artık bir çare bulmuşlardır herhalde?” diye düşündüm. Bulmuşlardı harbiden ve ben, çıkışından yedi yıl sonra ilk defa tekrar GTA IV oynayabildim. Kafamda hâlâ “Ben oyunu anlayamamış mıydım gerçekten?” sorusu vardı. Size şu an, şu sıcak pastırma yazından; oyunu yine yedi sene önce bıraktığım yerde bırakmış bir insan evladı olarak bildiriyorum. Yok efendim. Bir şeyi anlayamamış falan değilim ben. Sadece Grand Theft Auto IV iyi bir oyun değil.
Daha önce sözünü etmiştim, bir oyunu kötü saymak için eşiğim çok yüksektir. Yani hakikaten evladiyelik rezaletlere imza atması gerekir bir eserin benden “kötü” payesini alması için. Bunu evvelinde Dragon Age’i yazarken, “zannettiğiniz kadar kötü değil” diyerek izah etmiştim hatırlayacaksınız ki. Evet, bu bağlamda Grand Theft Auto IV de berbat bir oyun değil. Bazı artıları hakikaten var. Gerçekten de çok şahane bir ragdoll fiziği var, şehir çok parıltılı, Niko Bellic çok ilginç bir karakter…
Ama işte bu cümlenin sonuna ekleyebileceğimiz bir şey yok. Houser biraderlerin ilk özgün hikaye denemesi başarılı değil. Karakterler olmadık yerlerde çok ağır konularla ilgili monologlara girebildiklerinden ve bir sahne sonra birisi bir diğerinin suratına osurmaya eş değer cıvıklıkta hareket ettiğinden tonlama paramparça kalıyor oyun boyunca. Niko hariç diğer karakterlerin arasında cevherler var, ama baktığınızda bir Cesar kadar, bir Tenpenny kadar, bir Truth kadar akılda kalıcı olanı yok. Şehrin güzelliği, arasına sıkıştığı iki oyunun (San Andreas ve GTA V) muhteşem dağ bayırları olmadığı için biraz noksan kalıyor. Ve yarabbim, oynanış gerçekten bir facia…
Vuruş mekanikleri iyi, güzel. GTA IV’ün çağı yakalayıp siper bazlı sisteme geçişi elbette doğru bir hamle. Yalnız bütün oyun bu mekanikten ibaret olunca tat çok seri bir şekilde kaçıyor işin içinden. San Andreas’ın, Vice City’nin o görev çeşitliliğini deli gibi arıyorsunuz, zira tek yaptığınız şey siper alıp adam vurmak ya da kovalamaca görevlerine iştirak etmek. Üstelik, GTA IV’ün San Andreas’a kıyasla geri adım gibi durduğu tek alan bu değil.
Özelleştirme gibi oyuna inanılmaz kıymet katan bir şey sadece iki tişört, bir takım elbiseye indirgenmiş. O geliştirilebilir yeteneklere elveda denmiş. Yan aktiviteler San Andreas’dan şaka sayılabilecek derecede kısılmışlar. Resmen o sınırsız eğlence sağlayan türlü zilyon görev, “E abi komedyen tuttuk?” düşüncesiyle şov izlemek, meme kesmek gibi aktiviteler için harcanmışlar. Bu da yukarıda söylediğimiz görev monotonluğuna bir kat daha monotonluk eklemiş.
Ve sürüş mekaniği… Allah’ım sürüş mekaniği. Yüzde yetmişi araba sırtında geçen bir oyunun bu kadar berbat viraj kontrolleri olamaz. Olmamalı. İnsanlık namına yapılmış bir ayıp yani benim bir GTA oyununda “ya şimdi viraj falan alamam” diyerek motosiklet kullanmaktan imtina eder duruma gelmem. Kim ayarını yaptı, kim kararını verdi bilmiyorum; ama sürüş mekaniklerinin de neye heba gittiği açık geliyor bana. Monoton görevler, daraltılmış özelleştirme ve vazgeçilmiş yan aktiviteleri doğuran şeyle aynı. Bir gerçekçilik aşkı. Rockstar, GTA IV’ü gerçekçi bir oyun yapmak istediği için; bilerek, isteyerek almış bu kararları. Ve yapabilecekleri en saçma hareketi yapmışlar. İşin acıklısı, bunu yedi yıl önce de görmek mümkündü. Sadece oyunların isimleriyle gelen gazlara kapılıp iş yapan oyuncu camiası görememişti bunu o vakit.
Bakın, yedi yıl sonra şu sohbet meclisindeyiz. Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, zaman kimi haklı çıkardı? GTA IV’ün bu gerçekçilik arzusu, istemeden cümlemize Saints Row diye bir seriyi bağışlamadı mı? Saints Row GTA GTA olmayı bırakınca, “Dur ben daha da GTA olacağım” diyerek çıkmadı mı zirveye? Peki Rockstar bir sonraki GTA’sında ne yaptı? Daha mı gerçekçi oldu, yoksa görev çeşitliliği, yan aktiviteler, özelleştirme ve yetenek sistemleri gibi yukarıda çıkmasını eksiklik olarak gördüğüm her şeyi tek tek geri mi getirdi GTA V için?
Peki o hâlde artık bu dava kapalı değil mi? Rakip GTA IV’ün yapamadığı şeyleri yaparak yer açmış kendine. Rockstar bir sonraki oyununda GTA IV’ün temsil ettiği şeylere ters gitme kararı almış. Bugün artık, lütfen toplu olarak GTA IV’ün iyi bir oyun olmadığını kabul edebilir miyiz? Bakın, Volition ve Rockstar da aynı fikirdeler. Gelin, ellerimizi kavuşturup şunu bir gerçek olarak yerleştirelim kolektif zihinlerimize artık. Hazır yeri gelmişken oyun camiasının hype yeme konusunda korkunç kusurlu olduğunu da kabullenirsek, bence o da aradan çıkmış olur. Ne dersiniz?