Aşırı kıllanmanın nedenleri ve tedavisi

Kıllanma özellikle kadınları rahatsız eden bir olgudur. Erkeksi kıllanma denilen, erkeklerde kılların çıktığı bölgelerde kadınlarda da kıllanmanın olması büyük sorundur.

İşte 10 soru ve yanıtıyla kıllanmanın nedenleri, çeşitleri ve tedavi yöntemleri.

1- Aşırı kıllanma ne demektir?

Aşırı kıllanma; hipertrikaz ve hirşutism biçiminde görülebilir.

Hipertrikaz vellus kıllarının (ince ayva tüyleri) terminal karakter almasıyla gider. Irksal, kişisel ve ailesel kıllanma farklılıkları nedeniyle normal ile ayırım zor olabilir.

Hirşutismus ise; kadınlarda ve çocuklarda erkek tipinde ve erkeksi dağılımda (sakal, bıyık, göğüsler ve karında) terminal kıl artışına verilen addır.

2- Nedenleri neler olabilir?

Reklam
Reklam

Hipertrikoz yerel ya da yaygın olarak benler üzerinde, travmatik olarak inflamasyonlarda, yerel kortikosteroid enjeksiyonlarında, bazı dermatozlarda ve ilaç yan etkisi olarak ortaya çıkabilir.

Erkeksi kıllanmanın en sık nedeni polikistik over sendromu (yumurtalıklarda çok sayıda kist ve kısırlıkla karakterli bir hastalık) dur. Ayrıca androjenlerin aşırı salındığı yumurtalık, böbrek üstü bezi ve beyinde hormon kontrolünü sağlayan bölgeler kaynaklı hastalıklarda ve ilaçlara bağlı olabilir. Ayrıca kıl folliküllerinin androjenlere aşırı yanıtına bağlanan nedeninin bulunamadığı hirşutism olguları da vardır.

3-Aşırı kıllanmanın tanısındaki önemli noktalar nelerdir ?

Hastanın yaşı, bu yakınmasının ne zamandır olduğu, birdenbire başlayıp başlamadığı, yerleşimi, ilaç kullanıp kullanmadığı, eşlik eden belirti ve bulguların (deri ve saç yağlanması, akne, menstrüel düzensizlik, saç dökülmesi, seste kalınlaşma, küçük göğüsler, susuz kalma, erken ergenlik, kas kütlesinde artma, libido artışı, klitoral hipertrofi), obezite ve diabetes mellitusun olup olmadığı da aşırı kıllanmanın tanısında göz önünde bulundurulur.

Reklam
Reklam

4-Tedavi ilkeleri ne olmalıdır?

Altta yatan bir hastalık saptandığında buna yönelik tedavi, ilgili klinik tarafından planlanmalıdır. Sadece uç-organ aşırı duyarlılığına bağlı hirşutismus, ırksal ya da ailesel hipertrikoz olguları kozmetik amaçla tedaviye alınır. Sistemik hastalığa bağlı durumlarda da istenmeyen kıllardan kurtulmak için sistemik tedavi yanında kozmetik yaklaşım da gereklidir.

5-Kozmetik amaçla hangi yöntemler kullanılabilir?

Hidrojen peroksit ile kılların rengi açılarak maskelenebilir ya da traş, cımbız, ağda, depilatuvar kremler, elektroliz (epilasyon) ve laser ile alınabilirler.

6- Bu yöntemlerin avantajları ve dezavantajları nelerdir? Nasıl ve ne miktarda uygulanır?

Hidrojen peroksitle kılların renginin açılması özellikle üst dudak ve kollardaki istenmeyen kıllarda uygulanır. 40 ml hidrojen peroksit ve 7 ml % 20'lik amonyaktan karıştırılarak solüsyon elde edilir, 5-10 dakika beklenir. Uygulaması ağrısızdır.Ama sık uygulama gerektirir, koyu deri rengi üzerinde kozmetik olarak uygun görünmeyebilir ve bazı kişilerde tahriş edici etkilere yol açabilir.

Reklam
Reklam

Traşlama, hem kılların kısa süre içinde büyümesi hem de cildi tahriş etme ve folikülite yol açma riski nedeniyle genellikle önerilmez.

Cımbız ya da mekanik cımbız görevi gören "epilady" benzeri araçlarla yapılan uygulama ağrılı, zaman alıcıdır ve kılların büyüme evreye girmesini sağladığı için etkisi yaklaşık 2-3 hafta sürer.

Ağda ile kılların yok edilmesinde ağrı ve kısa kılların alınmaması dezavantajlardır, yine kılların daha kısa sürede anajen evreye girmesi söz konusudur, irritasyon ve follikülit ile pseudofollikülit e (kıl kökü iltihabı ) yol açabilir.

Thioglikolat içeren depilatuvar kremler, kılın yanı sıra keratini de etkiledikleri için oldukça tahriş edicidir ve kılları deri düzeyinde temizledikleri için de etkileri kısa sürelidir.

7-Elektroliz yönteminin özellikleri nelerdir?

Elektroliz diğer yöntemlerden etkisinin kalıcı olması ile ayrılır. Yüksek frekanslı elektrokoagülasyon yoluyla etki eder. Bir iğne kıl köküne sokulur ve elektrod görevi görür. Tahrip edilen kıl cımbız yardımı ile çıkarılır. Pahalı ve zaman alıcı bir yöntem olmasının yanı sıra, deneyimli kişiler tarafından yapılması gerekir. Kılların yeniden çıkma oranı % 40 civarındadır. Uygulama sırasında ağrı olması, perifolliküler inflamasyon, skar, punktat hiperpigmentasyon ve seyrek olarak bakteriyel enfeksiyon istenmeyen yan etkilerdir. Enfeksiyon bulaşmasının önlenmesi için tek kullanımlık ya da kişiye özel iğneler kullanılmalıdır.
Genellikle elektroliz yerel ve kalın, kaba kılların yok edilmesi için kullanılabilir.

Reklam
Reklam

8- Epilasyon için kullanılan lazerin özellikleri nedir?

Lazer tek ve sabit dalga boyunda ışın üreten bir sistemdir. Çeşitli dalga boyları insan dokusunun içerdiği çeşitli bölümler içinde emilerek enerjilerini transfer eder ve bu alanı etkilerler. Epilasyon lazerlerinin dalga boyu kıla ve deriye rengini veren melanin tarafından emilir. Melanin kıl kökünde çok yoğun olarak bulunduğu için lazer ışını, kıl bölümünü harap eder. Lazer epilasyonda kıl kökünün tam olarak tahrip edilebilmesi için kılın anajen evrede olması gerekir. Bir bölgede kılların tümü tek seansta tahrip edilmez.

9- Lazer epilasyonun etkinliği ve yan etkileri nedir?

Lazer epilasyon açık tenli ve siyah kıllı kişilerde daha etkilidir. 2.ve 3.uygu/amalar uyku evresindeki kılların anajen evreye girmesinden sonra yapılır. Seanslar arası zaman yerleşim yerine ve diğer kişisel farklılıklara bağlı olarak 4-16 haftadır. Laser epilasyonun avantajları; zaman alıcı olmaması, % 30'un üzerinde kalıcı kıl kaybı olması ve yeniden çıkan kılların eskiye oranla daha ince, daha açık olması ve yavaş uzamasıdır.

Reklam
Reklam

Lazer uygulama öncesi ve uygulamanın bitimi sonrasında, 4-6 hafta süre ile yüksek etkenli güneşten koruyucu krem kullanılması önerilir.

10-Dezavantajları nelerdir?

Pahalı olması, kişisel kıl özelliklerine bağlı olarak (kılın rengi, kalınlığı, yerleşimi vb.) değişken yanıt alınması, uygulama sonrası kısa süreli ödem ve eritem ve uzun dönemde renk değişiklikleridir. Dermatolog ve plastik cerrah gibi deri konusunda uzman hekimler tarafından uygulanmalıdır çünkü uygulama yapılacak deri tipinin belirlenmesi, buna uygun enerjinin saptanması ve seansların hasta kontrollerindeki bulgularına göre ayarlanması gerekir.