Umut KARAKOYUN/İZMİR, (DHA)- İZMİR Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı’nda bulunan yırtıcılardan aslan, kaplan, sürüngenlerden piton gibi hayvanların bakıcıları, onları çocukları gibi görüyor. Tatile gittiklerinde bile onları çok özlediklerini söyleyen bakıcıları, aralarında özel bir bağın kurulduğunu anlatıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2008 yılında Çiğli’nin Sasalı Mahallesi’nde 425 bin metrekarelik alan üzerinde kurulan Doğal Yaşam Parkı’nın birbirinden sevimli hayvanları, ilgi görüyor. 130 türden bin 500 hayvanın bulunduğu parkta, sevimli dostların yanı sıra, görüntüleri ile ürküten hayvanlar da yer alıyor. Ziyaretçilerinin belli bir mesafeden görebildiği, görüntüleri ile ürküten bu yırtıcı hayvanların bakıcıları ise onlarla aralarındaki bağı anlattı. Doğal Yaşam Parkı’nda 8 yıldır yırtıcı hayvanlardan aslan, kaplan ve pumanın bakımını yapan Mustafa Kara (32), onları beslerken herhangi bir endişe yaşamadığını söyledi. Parkta bulunan biri Golyad, diğeri Tau adlı aslanları, haftanın 3 günü kırmızı et, diğer günlerde ise beyaz et ile besleyen Mustafa Kara, bu hayvanların çocukları gibi olduğunu söyledi. Kara, "Aslanları beslerken endişe ve korku yaşamıyorum. Ben hiçbir şekilde çocuklarımdan ayırmıyorum. İzne gittiğim zaman özlüyorum. Ona seslendiğimde bakıyor, kafasını kaldırıyor. Konuşamıyor, bir çocuk gibi. Bu işi isteyerek ve severek yapıyorum. Vahşi ama ben onları seviyorum. İnsanlar korkuyor, bana göre öyle değiller. Sesimize duyarlılar. Sevgi var, endişe ve korku yok" dedi. Kara, baktığı diğer yırtıcılara karşı da aynı özel duyguları taşıdığını ifade etti. ‘ÜRKÜTÜCÜ GÖRÜNTÜSÜNE ALDANMAYIN’ Doğal Yaşam Parkı’nın ürküten hayvan türlerinden bir diğeri de yılanlar. 13 ayrı türde 21 yılanın bulunduğu parkta, özellikle kafesli pitonlar, görüntüleri ile hem büyülüyor, hem de ürkütüyor. Sürüngenlerin bakıcısı İlker Ömer Ertop (38), yılanların içinde en büyüğünün 4,5 metre uzunluğundaki kafesli piton olduğunu, bunun da 7 metreye kadar uzayabileceğini söyledi. Afrika, Asya, Amazonlar gibi farklı ülkelerden getirilen sürüngenlerin, acıktıklarında hareketlenmeye başladığını ve kendilerinin de o zaman bu hayvanları beslediğini aktaran Ertop, "Yılanlara soğukkanlı hayvanlar diyoruz ve bunların soğuk hayvanlar olduğunu düşünürüz. Aslında, ortamın sıcaklığını alan hayvanlar. Hepsinin farklı karakterleri ve özellikleri var. Daha egzotikler, farklılar. Ürkütücü göründüklerine aldanmayın. İlginç geliyor bana. İki timsah var. Sanırım buradaki en tehlikeli hayvanlar timsahlar. Hareketsiz gibi görünüyorlar ama aniden çok hızlı hareket edebiliyorlar" diye konuştu. 6 AYLIKKEN GELDİLER, ŞİMDİ 18 YAŞINDALAR İzmir Doğal Yaşam Parkı’nın en heybetli sakinlerinden olan Cansu, Duygu, Winnie isimli boz ayıların bakıcısı Hüseyin Kovmaz (46) da hayvanlara alıştığını, onların da kendilerine alıştığını belirtti. Ayıların İzmir'e 6 aylıkken getirildiğini, şimdi ise 18 yaşına geldiklerini söyleyen Kovmaz, "Biz onları, onlar da bizi seviyor. Bu hayvanlar hem etçil, hem de otçul hayvanlar. Et ve meyve ile besliyoruz" dedi. Boz ayıların enerjilerinin kendilerini de etkilediğini kaydeden Hüseyin Kovmaz, "Uzaklaştığımda özlüyorum. Onları tıpkı ailem gibi görüyorum" diye konuştu. DOĞAL YAŞAM'IN EN SEVİMLİ DOSTLARI Doğal Yaşam Parkı’nın en sevimli dostlarından olan lemurlar ise beslenme saati geldiğinde parkın neşe kaynağı oluyor. Lemurların bakıcısı Erol Bektaş (46) 8 yıldır bu hayvanlara bakıyor. Lemuları beslemeye gittiği zaman onların hemen kapıya koştuğunu söyleyen Bektaş, "Beni gördüklerinde seviniyorlar, değişik değişik davranışlar sergiliyorlar. Hepsi çocuk gibi, çok severek bakıyorum" dedi. FİL AİLESİ BÜYÜYOR Parkın tek ailesi olan Asya fillerinden baba Winner ve anne Begümcan da Sasalı'da doğan yavruları İzmir ve Deniz ile son derece mutlu bir yaşam sürüyor. Fil ailesinin bakıcısı Serkan Öztanman (43) daha önce hayvanlara babası Bahattin Öztanman’ın baktığını, şimdi aynı işi kendisinin yaptığını anlattı. Fillerin çocuk gibi olduğunu aktaran Serkan Öztanman, "Benim bir kızım var. Açıkçası ondan daha fazla ilgileniyorum fillerle. İlgi, şefkat istiyorlar. İnsanlardan daha iyiler. İzne çıktığımız zaman aklımız burada kalıyor. Evladımız gibi. Filler seslere duyarlılar. Onların hareketlerinden ne yapmak istediklerini, ruhsal durumlarını anlayabiliyoruz. Aramızdaki iletişim sayesinde, birbirimizi anlıyoruz" diye konuştu.