Aso Eylül Ayı Meclis Toplantısı

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, “Boyuna seçim yapamayacağımıza göre, ülkemizde uzlaşma kültürünü geliştirmek,...

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, “Boyuna seçim yapamayacağımıza göre, ülkemizde uzlaşma kültürünü geliştirmek, bunun için de seçim propagandaları sırasında uzlaşmayı zorlaştıracak söylemlerden kaçınmak gerekmektedir” dedi.ASO Başkanı Özdebir, ASO’nun Eylül ayı Meclis toplantısında uzlaşma kültürüne, döviz kurlarındaki artışa, Tüketici Güven Endeksine dikkat çekti. Özdebir, yılın 2’nci çeyreğinde Türkiye ekonomisinin beklenenin üzerinde bir hızda yüzde büyüdüğünü hatırlatarak, birinci çeyreğe göre milli gelir artışının ise yüzde 1,3 olduğunu kaydetti. Özdebir, “Bu veriler ışığında yıllık büyümenin yüzde 3 civarında olması beklenmektedir. Sanayide temmuz ayı verileri kötü gelmiştir ama piyasada çarklar dönmeye devam etmektedir. Eylül ayında kapasite kullanımı yüzde 75,9 olarak Ağustosa göre 1,1 puan artış göstermiştir. İşsizlikteki artış ise devam etmektedir. İşsizlik, yüzde 9,6 olurken mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 10,4’ten 10,6’ya, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 12,3’ten 12,6’ya yükselmiştir. Gençler arasındaki işsizlikteki artış da devam etmektedir. Gençler arasında işsizlik Haziran’da yüzde 19’u aşmıştır” ifadelerini kullandı.Gelir artışındaki yavaşlamanın ve işsizlikteki artışın hanehalkının borçluluğunu da artırdığını kaydeden Özdebir, “Bankaların açtıkları tüketici ve konut kredilerinin toplamı 280 milyar liraya ulaşmıştır. Bunun yüzde 52’si ihtiyaç, yüzde 46’sı konut, yüzde 2’si taşıt kredilerinden oluşmaktadır. Bankalara tüketici ve konut kredisi borcu olanların sayısı 17,6 milyondur. Tüketim ve ihtiyaç kredisi borçlularının yüzde 88’ini ihtiyaç kredisi kullananlar oluşturmaktadır. Taşıt kredisi kullananların ortalama borçları 22 bin, konut kredisi kullananların ortalama borçları 71 bin, ihtiyaç kredilerinin ortalaması ise 9 bin 400 liradır. Bu veriler, konut ve ihtiyaç kredisi kullananların daha çok alt gelir grubundan geldiğini göstermektedir. Diğer yandan, içinde bulundukları maddi zorluklara rağmen düşük gelirliler borçlarına büyük sadakat göstermektedir.Tüketici ve konut kredilerinde idari ve kanuni takibe düşen kredi oranı sadece yüzde 3,1’dir. Bankaların yüksek faizli tüketici kredilerine yüklenmelerinin temel nedeni de bu sadakattir” şeklinde konuştu.Özdebir, ekonomide alacakların tahsilatında yaşanan sorunlar giderek arttığını belirterek, “Bu yılın ilk 8 ayında karşılıksız çek sayısında yüzde 21 artış olmuştur. 2014 yılında yazılan çeklerin yüzde 3’ü, karşılıksız çıkmış, bu çekler üzerinde yazılı miktar yaklaşık 20 milyar TL olmuştu. Bu yılın ilk 8 ayında karşılıksız çek oranı yüzde 21, üzerinde yazan tutarda ise yüzde 48,5 artış olmuştur. Karşılıksız çek oranındaki artışın yanı sıra çekte vade 3 ay iken bu süre 6 aya yükselmiştir. Vadelerin uzaması, sağlıklı firmaların nakit akışını olumsuz etkilemekte, piyasalardaki nakit sıkıntısını artırmaktadır” diye konuştu.Döviz kurlarındaki artışın döviz borcu olan firmaları zorladığını aktaran Özdebir, “Şirketlerin yurt dışından yaptıkları net borçlanma tutarı 170 milyar dolardır. Kurdaki her artış, şirketlerin borç yükünü de artırmaktadır. Kurlar yükseldikçe zaten çok az olan karlar erimekte, durgun ekonomik şartlarda borçları ödeyecek cirolara ulaşmak gittikçe zorlaşmaktadır. Eğer kurlardaki yükseliş devam ederse dış borcu olan firmaların ayakta kalması daha da zorlaşacaktır” dedi.Ekonomideki güven kaybının devam ettiğine işaret eden Özdebir, şunları kaydetti:“Tüketici Güven Endeksi Eylül ayında 2009 krizinden bu yana en düşük değerine, 58,5’e düşmüştür. Reel Kesim Güven Endeksi, 100’ün altına inerek 99,1 ile son üç yılın en kötü seviyesine inmiştir. Ekonomik Güven Endeksinde de son yılların en büyük düşüşü yaşanmıştır. Ekonomik Güven Endeksi bir önceki aya göre yüzde 16,7 azalmıştır. Küresel piyasalardaki dalgalanmalar da bizi olumsuz etkilemektedir. Yabancı sermayenin gelişen ülkelerden çekilme riski, bizim gibi dış borcu yüksek ülkeleri etkilemektedir. Bu olumsuz etkiyi kredi iflas sigortası (CDS) fiyatlarında görebiliriz. 2014 sonunda 154 düzeyindeki Türkiye CDS’i Eylül sonunda hem ekonomideki ve siyasetteki durum, hem de Brezilya’nın etkisiyle 324’e kadar yükselmiştir. Bu yükseliş Türkiye’nin dış borçlanma maliyetlerini de olumsuz etkileyecektir. Tüm bu gelişmeler, ekonomi ve siyasetteki belirsizlikler azalmadıkça ve güven artırıcı tedbirler alınmadıkça ekonomiye bakıştaki kötümserliğin devam edeceğini göstermektedir. İhracattaki olumsuz görünüm de devam etmektedir. Çevremizde savaşlar ve siyasi istikrarsızlık devam etmektedir. AB’deki ülkelerin neredeyse yarısı resesyona girmiştir. Dış pazarlarımızdaki bu olumsuz görünüm ihracatta daha bir süre sorun yaşayacağımızı göstermektedir.”İç pazarda canlanmanın öneminini altını çizen Özdebir, “İç talebin canlandırılması güven artırıcı tedbirlerin başında gelmektedir. Daha önce bu konuda bir önerim olmuştu. O önerimi tekrarlamak istiyorum. Bugün 200 bin emekli kredi kartı ve tüketici kredisi borcu nedeniyle bankalar nezdinde takibe düşmüş durumdadır. 36 ayla sınırlandırılmış olan yeniden yapılandırmada bankaların elini serbest bırakmak gerekir. Ekonomi yönetimi ve BDDK, kredi kartında taksit sınırlamasına giderek bankaların ve tüketicilerin elini kolunu bağlamıştı. Durgun ekonomik şartlarda bu kısıtlama kaldırılarak bankaların eli serbest bırakılmalıdır. Banka, müşteriye göre bu süreyi uzatabilmelidir. Süre uzatılırsa hem borcun geri ödenmesi kolaylaşacak, hem de iç talebi canlandıracak yeni bir harcama imkanı sağlanmış olacaktır. 2016 yılı bütçesinin en geç 17 Ekimde meclise sunulması gerekmektedir. Ancak, bütçenin meclisten geçmeme ihtimali oldukça yüksektir. Bütçe konusundaki bu belirsizlik de beklentileri olumsuz etkilemektedir” ifadelerini kullandı.Yeni bütçe için Bakanlıkların yapacakları harcamaları karşılamak için KDV, ÖTV artışından söz edildiğini söyleyen Özdebir, “Devlet kurumları lüks içinde yüzerken bu harcamaları kısmak yerine KDV, ÖTV artışı düşünülmektedir. Ankara’daki lüks binaların çoğu bakanlık binası oldu. Kamuda tasarruf sağlamak için araba alımlarına kısıtlamalar getirilmişti. Kamu kurumları ise artık araba almak yerine en lüks arabaları kiralamaya başladılar. Biz, bu lüksü karşılayacak kadar zengin değiliz. Zengin olsak bile bu kadar lüks israfa girer. Bizden kat kat zengin ülkelerde bizdeki lüks ve israf yoktur. O ülkelerde devlet vatandaşın parasını harcarken lüksü aklına bile getirmiyor. Kamuda bu lükse son verilmeli, harcamalar disiplin altına alınarak vatandaşın üzerindeki vergi yükünü azaltmak için çaba gösterilmelidir” diye konuştu.Seçimlere değinen Özdebir, “Bu seçimlerden, 7 Haziran seçimlerinden çok farklı bir sonucun çıkmama ihtimali bulunmaktadır. Bu durumda, seçimden sonra yeniden koalisyon arayışlarına tanık olacağız. Aslında ülkemizdeki politik yapı, bir sure daha ülkemizin koalisyonlarla yönetilme ihtimalini güçlendirmektedir. Boyuna seçim yapamayacağımıza göre, ülkemizde uzlaşma kültürünü geliştirmek, bunun için de seçim propagandaları sırasında uzlaşmayı zorlaştıracak söylemlerden kaçınmak gerekmektedir. Bu konuda tüm partilerin gerekli duyarlılığı göstermelerini bekliyoruz. Çünkü ekonominin bir an önce belirsizliklerin giderilmesine bunun için de bir hükümetin kurulmasına ihtiyacı vardır” değerlendirmesini yaptı.

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: