Atatürk hakkında şok iddia!

Mustafa Kemal’in halifeliği kaldırmadan önce Abdülmecid Efendi yerine daha uysal bir halife seçtirmek istemesinden, yeni Türkiye’yi İslam dünyasından koparmak fikrinde olmadığı, aksine yeni rejime İslam dünyası içinde yer aradığı anlaşılıyor.
Central Florida Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Özoğlu'nun Star gazetesine yazmış olduğu yazıya göre Atatürk'ün halifeliği ilga etmeden önce Kuzey Afrikalı Şeyh Ahmet el Sunusi'ye halifelik teklifinde bulundduğu belirtildi.

Amerikan diplomatlarının yazdıkları ve halka yıllardır açık olan belgelerde Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait pek çok önemli rapor ve istihbarat bilgileri var. “ABD Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin İçişleri ile İlgili Belgeler” başlığı altında tasnif edilen ve ABD’nin milli arşivlerinde araştırmacılara sunulan bu belgelerin içinde Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet dönemi hakkında binlerce ilginç bilgi bulunmakta. ABD arşivlerinde 867.00/1801 sayılı “Gizli” ibaresiyle 17 Haziran 1924’de gönderilen bir yazı, Mustafa Kemal Atatürk’ün 3 Mart 1924’de halifeliği kaldırmadan önce Halife Abdülmecit’i değiştirip yerine Kuzey Afrikalı Şeyh Ahmet el Sunusi’nin İslam Halifesi seçilmesine destek vermeyi teklif ettiğini iddia ediyor. ABD Yüksek Komiseri Amiral Mark L. Bristol tarafından Amerikan Dışişleri Bakanı’na (adı yazılmamış ama Charles E. Hughes olmalı) gönderilen raporda Amiral Bristol kendisine Şeyh Sunusi’nin özel sekreteri Osman Fahrettin tarafından İstanbul’daki büyükelçilik binasında bir ziyaret yapıldığını anlatıyor ve bu görüşmenin sonunda topladığı bilgileri aktarıyor.

Reklam
Reklam

İlgili kısmın tercümesi şöyle: “Geçenlerde Ahmet Şerif el Sunusi’nin özel sekreteri Osman Fahrettin Bey ile birkaç görüşme yaptım. Size “çok gizli” statüsünde gönderdiğim bu bilgiler Türkiye’deki politik ve dini konular üzerinedir. Çok iyi bilindiği gibi Şeyh Sunusi Türkiye’deki milliyetçi hareketin ilk aşamalarında bu hareketin dini konulardaki danışmanı olarak önemli roller oynadı. Saltanatın kaldırılmasını ve halifeliğin tamamen manevi bir alanda kalmasını onayladı. Aynı zamanda, İslam’ın Türkiye’deki modernleştirilmesi çabalarına sempati ile bakmaktaydı. Halifeliğin geçen Mart ayında kaldırılıp Abdülmecit’in sınır dışı edilmesinden kısa bir süre önce Mustafa Kemal Paşa Şeyh Sunusi’ye, eğer Türkiye dışında yaşamayı kabul ederse, halife olmasını destekleyeceğini söyledi. Bu teklifi şeyh reddetti ve Abdülmecit’in manevi kapasitede halife olarak İstanbul’da oturması taraftarı olduğunu açık bir şekilde izah etti. Bunun üzerine Ankara Şeyh Sunusi’ye verilen ödeneği iptal etti.”

Bu iddia eğer doğru ise ki doğru olma ihtimali kesinlikle var, Mustafa Kemal’in ilk tercihinin halifelik müessesesinin tamamen kaldırılmasından ziyade, Osmanlı hanedanı dışından daha uysal bir halife bulmak olduğunu düşünebiliriz. Abdülmecit’in Mustafa Kemal’i rahatsız edecek seviyede ruhani liderlikten daha fazlasını istediğini gösterir tavırlar içinde olduğunu biliyoruz. Bu yüzden Ankara’nın Abdülmecit’i değiştirmek istemesi anlaşılır bir şey. Ama Mustafa Kemal neden yeni halifelik için Osmanlı hanedanı dışından birisini seçti? Bu soruyu cevaplandırmak aslında çok zor olmamalı, tabii eğer ortaokul ve lisede öğrendiklerimizin ötesine geçersek. Yani Mustafa Kemal’in halifeliği kaldırmasının en önemli sebebinin “işlemez hale gelmiş bir müesseseyi ortadan kaldırmak” değil de Ankara’ya rakip olma potansiyeli olan Osmanlı hanedanını tamamen saf dışı bırakmak ihtimalini değerlendirirsek. İşte bu belgenin önemi böyle bir olasılığı tartışmaya açmasından kaynaklanıyor. Başka bir deyişle bu belgedeki olasılık bizi bu güne kadar öğrendiklerimize daha eleştirisel bakmaya zorluyor.

Reklam
Reklam

Dini olarak Türkiye içi ve dışındaki Müslümanlar arasında bir karizması olan Şeyh Sunusi, Kemalist hareketin bir sempatizanı ve hatta bu rapora göre maaşlı bir destekleyicisi olarak Ankara’nın düşündüğü yeni halife imajına uyuyor. Kökleri İstanbul’dan çok uzaklarda olan bu şeyhin İstanbul’da oturan Osmanlı hanedanı kadar yeni rejime tehdit oluşturması imkânsız. Fakat Ankara her ihtimale karşı Sunusi’nin Türkiye dışında yaşaması şartını koşuyor. Bu, o dönemdeki güç kavgası göz önüne alındığında, daha da anlaşılır hale geliyor. Yani bu raporda anlatılanlar o zamanın dinamikleri ile örtüşüyor. Yine de aşağıda değineceğim gibi bu tür belgelere eleştirisel bakma alışkanlığını edinmemiz lazım. Ben bu raporun ardından bu konuda başka bilginin olup olmadığını öğrenmek için sonraki yazışmalara daha bir alıcı gözüyle baktım. 867.00/1812 numaralı ve 26 Temmuz 1924 tarihli yine Bristol tarafından Dışişleri Bakanı’na gönderilen başka bir kriptoda şunlar kayıtlı: Fahrettin Bey’in anlattığına göre Mustafa Kemal Paşa dini konulardan dolayı Türkiye’de problemler çıkmasından tedirgin olduğu için Şeyh Sunusi’nin desteğini arıyor. Mustafa Kemal, Şeyh Sunusi’ye birkaç hafta önce şunu teklif etti: Eğer dini karizmanı kullanıp Türkiye’deki dinci unsurları yatıştırırsan, ben de Kahire’de yeni halifeyi seçmek için toplanacak olan Pan İslam Kongresi’ne bir heyet gönderip senin halife seçilmene yardım ederim. Eğer halife seçilirsen İstanbul’da ikametine de rıza gösteririm.

Reklam
Reklam

Burada halifelik makamına karşı olduğu iddia edilen Mustafa Kemal’in Kahire’ye delege gönderip yeni halifenin seçimlerini etkilemeye gücü olup olmadığı tartışılır ama iddia çok ilginç. Şeyh Sunusi’nin, halife seçilirse İstanbul’da oturmasına izin verileceği bilgisini şöyle anlayabiliriz. Mustafa Kemal İstanbul’da oturan bir halifeyi yurt dışında oturandan daha kolay kontrol edebileceğinin farkına varmış olabilir. Ankara’nın değişen tutumunu takip etmek açısından aynı konuda bir belge daha vermek zorundayım. 23 Ocak 1925 tarih ve 867.00.1837 sayılı bu belge ise Mustafa Kemal’in Pan İslam Konferansı’ndaki desteğini şu şarta bağlıyor: Şeyh bütün konuşmalarında Türkiye hakkında iyi konuşacak ve onun İslam dünyasındaki eski yerine yükselmesi için yardım edecek.


Bütün bunlardan Mustafa Kemal’in yeni Türkiye’yi İslam dünyasından koparmak fikrinde olmadığını aksine yeni rejime İslam dünyası içinde yer aradığını çıkarabiliriz. Tabii bütün bunları yeni rejime ve Ankara’nın iktidarına bir zarar gelmeyecek şekilde yapma arzusu da gayet açık olarak belli. Biliyoruz ki Kahire’deki Pan-İslam Konferansı bir halife seçemeden dağılıyor ve Türkiye’deki yeni rejimin sözünden çıkmayacak bir halifeye ihtiyacı kalmıyor. Bu konuda ABD arşivlerinde başka belgeler de var ama sözü uzatmamak için burada duracağım.

Reklam
Reklam

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Eğer doğru ise, bu bilgiler Mustafa Kemal’in halifelik konusundaki fikirlerinin bizim öğrendiğimiz kadar sert olmadığını gösteriyor. Bu Mustafa Kemal’in başarılı politikacı kimliğine önemli bir belge sayılabilir. Peki, bu belgelerdeki bilgilerin doğru olduğunu ispatlayabilir miyiz?

Tarih bilimini heyecanlı kılan devamlı değişime ve yoruma açık olması. Yeni bir belge veya bakış açısı değişik sonuçlara varmamızı sağlayabiliyor. Yukarıdaki gibi belgeler karşısında yapılması gereken en önemli şey bunlara eleştirisel bir açıdan bakma alışkanlığı kazanmaktır. Bu belgeleri objektif olarak değerlendirdiğimizde bağımsız ikinci bir kaynaktan desteklenene kadar “kesin doğru” diyemeyiz. Ama kendi politik oryantasyonumuza uymadığı için de göz ardı etme veya “tamamen yanlış” deme lüksümüz de yok. Son olarak şunu söyleyip bitireyim. Osman Fahrettin, Bristol’e başka konularda da çok ilginç bilgiler veriyor; mesela Rauf Orbay ve Refet Bele’nin İngiliz modeli gibi bir meşrutiyet rejimi yanlısı olarak gizli bir örgüte üye olduğu gibi. Onu da başka yazıya bırakalım.

Reklam
Reklam