Atatürk ile ilgili müthiş kehanet

Atatürk'ün olağanüstü yaşamı boyunca başından geçen son derece ilginç ve gizemli olaylar...

Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk`ün üstün şahsiyetinin yanısıra bir de olağanüstü ve bilinmeyen bir yanının da olduğu gözler önüne seriliyor.


Atatürk, oldu olası Arapça derslerinden, yere bağdaş kurarak oturmaktan ve dizleri üstünde durarak yazı yazmaktan hiç memnun değildi.Yine dizlerinin üstünde durmaktan dizlerinin ağrıdıgı bir gün ayağa kalkarak dersi ayakta dinlemeye başladı. Fakat bu seferde hocası bundan memnun olmamıştı ve Atatürk`e yerine oturmasını söyledi. Atatürk ise dizlerinin ağrıdığını ve oturamayacağını söyledi.

Reklam
Reklam

Bunun üzerine hocası sinirlenip, deliler gibi haykırarak ; "Neee bana karşımı geliyorsun " dedi. Atatürk bunun üzerine ; "Evet karşı geliyorum" dedi. Tam bu anda diğer bütün çocuklarda ayağa kalkıp, "Evet karşi geliyoruz" diyerek aynı sözleri tekrarlayinca, hoca ne yapacagını şaşırarak onlarla uzlasmak zorunda kalmıştı. Bu onun ilk bas kaldırışıydı. Liderlik vasfının ve kitleleri peşinden sürükleyen karizmasının ilk ortaya çıkışıydı.


Bilindiği gibi Hint halkı Atatürkü ve Türk halkını yanlız bırakmamıştı. Kurtuluş savaşından yıllar sonra ,1929 yılında Bir hintli Mihrace Atatürkü Pera Palastaki 101 Nolu odasında ziyarete gelmişti. Mihracenin Atatürkü hangi nedenle ziyaret ettiği ve adı hala bilinmiyor.

Mihrace`nin ziyaretindeki bir sır da getirdiği hediyede yatmaktadır. Bu hediye altın sırmalı, hint işi ipek bir seccadedir. Seccadenin üzerinde bir şamdanın asili olduğu düz bir kemeri,her iki yanında birer güvercin bulunan beş kubbeli bir diğer kemerin çevrelediği görülmektedir. Bordür de fillerden oluşmaktadır

Reklam
Reklam

En ilginç yer ise her iki kemerin arasında orta kısımda dal kıvrımlari ve güllerin çevrimi ile olusan boslukta romen rakkamlı bir saatin bulunmasıdır ve saat 09.08i göstermektedir.Atatürk Mihracenin ziyaretinden 9 sene sonra saat 09.05te vefat etmişti. Seccade halen Pera Palas`ta bulunmaktadır.


Atatürk birçok defa geleceğe ait olayları büyük bir kesinlikle haber vermişti. Atatürk 1931 yılında, 2. Dünya savaşının patlamasının yakın olduğunu söylemiş ve bu konudaki düşüncelerini General McArthura şöyle anlatmıştı: "Versay antlasmasi, 1.Dünya Savaşına yol açan nedenlerden hiçbirini ortadan kaldırmadı. Tersine rakipler arasındaki uçurumu büsbütün derinlestirdi. şimdi içinde yaşadığımız barış dönemi, sadece bir ateşkesten ibarettir.


Tersine rakipler arasındaki uçurumu büsbütün derinleştirdi. şimdi içinde yasadığımız barış dönemi, sadece bir ateşkesten ibarettir. Avrupanın geleceği Almanyanın alacaği tavra bağlıdır." General McArthura göre,savaşın 1940-1945 yılları arasında çıkacağını söyleyen Atatürk, Almanyanın ancak Amerika`niı savaşa katılması ile yenileceğini ifade etmiştir. Atatürk hayatının sonlarına dogruda şöyle diyordu ; "Bir dünya savaşı yakındır. Bu savaş sonucunda, dünyanın durumu ve dengesi baştanbaşa değişecektir."

Reklam
Reklam

Atatürk, Mussolini hakkında da şu görüşlerini açıklamıştı: Mussolini bir maceraperesttir. Milletini bir uçuruma sürüklemektedir. Her tarafa saldırıyor. Bu adam yüzünden, çok şımarmış olan bu millete dersini vermeyi çok isterdim, lakin yakında bir küçük millet onlara layik oldugu dersi verecektir. Ve sunuda hatırlatırım ki, bir gün gelecek, Mussolini`yi kendi milleti linç edecektir." Bu görüşleri aynen gerçekleşmiştir.


Atatürkün bir rüyasını da Dr.Resit Galip Beyden ögrenmekteyiz, "Mustafa Kemal Ankaraya geldikten bir süre sonra ilginç bir rüya görmüştü. Ertesi gün bana şöyle anlattı. ; "Reşit Bey, rüyamda bana ``Paşam ,İnönüden ne haber?diye sordunuz. Bende vaziyet kritiktir cevabı verdim. Kritik nedir? Anlamadım ki!`` dediniz. BendeBunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm` diyerek odama çekildim."

Mustafa Kemal bana bu rüyasını anlattığında düşman henüz İzmire çıkmamıştı, İnönü mevkii de henüz bir önem taşımıyordu. Aradan yıllar geçti 2.İnönü savaşının kritik günlerinden biriydi. Mustafa Kemalin arabası Millet Meclisinin önünde durdu. Hemen yanına koşarak, telaş ve endişe içinde, "Paşam, İnönüden ne haber?" diye sordum.

Reklam
Reklam

Aynen şu cevabı verdi ; "vaziyet kritiktir" O zaman ben ; "Kritik nedir? Anlamadım ki!" dedim. O da ; "Sana bunun cevabını 15 dakikaya kadar veririm" dedikten sonra gülümsedi ve ; "Hani Ankara`ya geldikten sonra bir rüya görmüşdüm, hatırladın mi?" Hafızamı yoklayarak, rüyasını anlattım. Gülerek; .

"İşte, rüya ayniyle vakidir. Ben İsmeti tanırım, göreceksin 15 dakikaya kadar kendisinden muzafferiyet haberi alacağız." Gerçekten de 5 dakika geçmeden bir telgraf gelmiş ve 2.İnönü savaşının da zaferle sonuçlandığını ögrenmişlerdi``.


Atatürk hakkında yapılmış birçok kehanet vardır. Bunların en ilginci onun el falına bakan bedevinin söyledikleridir. Mustafa Kemal arkadaşları ile Bingaziye, Trablusgarp savaşına katılmaya gidiyordu. Yolda bir Bedeviye rastladılar.

Reklam
Reklam

Bedevi el falına çok iyi baktığını ve genç subaylara da isterlerse bakabilecegini söyledi. Hepsi ellerini açarak bedevinin söylediklerini dinlemeye başladı. Sıra Mustafa Kemale gelince, o önce baktırmak istemedi ama arkadaşlarının ısrarı karşısında, sonunda o da elini bedeviye açtı. Bedevi ele bakar bakmaz yerinden sıçradı ve heyecan içinde ; "Sen padişah olacaksın," dedi ve ilave etti "15 yıl hüküm süreceksin."


Genç subaylar gülüştüler ve yollarına devam ettiler. Aradan yıllar geçti, Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyetin 14. yılında hastalandı. Karaciğeri kötüye gittiğinde çevresindekiler ona "Artık içme, Paşam" dediler. Atatürk onlara bir zamanlar yolda rastladıklari falcı bedeviyi hatırlattı ve gülerek, "Arap vaktiyle söylemişti. Bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecek... Hesapça bu son senemizdir..." Yıl 1938 `di...

Reklam
Reklam

Atatürk, Kurtuluş savaşından çok önce, ittihatçıların Trakyada 1907de yaptıklari bir toplantı sırasında, bir Türkiye haritası çizmişti. Orada bulunanların anlattıklarına göre, o günkü Osmanlı devleti sınırlarıyla hiçbir ilgisi olmayan ve o zaman hiçbir anlam veremedikleri bu harita, gelecekte, yine Atatürkün kuracaği Türkiye Cumhuriyetinin haritasi olacaktı. Haritada bugünkü sınırlarımıza uymayan tek bir fark vardı; Atatürk, bizden ayrılmasına gönlünün bir türlü Razı olmadığı Kerkük`ü de Türkiye topraklarına katmıştı.


Uçakların ilk deneme ve gelişme dönemleriydi. Fransada yapılan bir uçak gösterisine katılan, birçok ulusun temsilcileri arasında, Osmanlı adesesi olarak Mustafa Kemalde katılmıştı. Gösteriyi izleyenler, sırasıyla uçağa bindirilerek gezdiriliyorlardı. Sıra Mustafa Kemale geldiğinde, gösteride bulunan ve genç adesenin komutanı olan sahi, birden bir rahatsızlık duyarak Mustafa Kemalin uçağa binmesine engel oldu. Öteki temsilcilerle havalanan uçak kısa bir süre sonra düştü ve içindekilerden sağ kurtulan olmadı.

Reklam
Reklam

Atatürkün hayatında "9" rakamının kendine özgü önemli bir yeri olmuştur. Örneğin Atatürkün doğum yılı olan 1881 rakkamı, "9" rakkamı ile birçok ilişkiler göstermektedir.

1+8=9 8+1=9 18=2x9 81=9x9 18+81=99 19x99=1881


Atatürkün harp okuluna girdiği tarih: 1899 Vatani kurtarmak için Samsuna ayakbastı: 19.05.1919 Bandırma vapurunda yolcu sayısı 19dur. İttihat ve Terakkinin yıllık toplantısına Trablusgarp delegesi olarak katildi: 22/09/1909 Sivas kongresinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesini kurdu: 04/09/1919 Erzurum Mebus adaylığını kabul etti: 19/10/1919


TBMM tarafından kendisine gazi unvanı verildi ve Mareşalliğe terfi ettirildi: 19/09/1921 Atatürk 19.yüzyilda 19 yıl yaşamıştır. Atatürk 19.yüzyilin bitmesine 19 yıl kala doğmuştur. Atatürk`ün ilk askeri görevi, 19.Kolordu Komutanlığıdır. Mustafa Kemal Atatürk: 19 harften oluşmaktadır.

Reklam
Reklam

Mustafa Kemal Atatürk`ün nüfus cüzdanının numarası da 993814-B idi. Bu sayı dizisindeki 938 rakkamı öldüğü yılı hatırlatmakta geriye kalan 9 ve 14 rakkamı da ölüm saatinin yakın bir benzeridir. "Ne mutlu Türküm diyene" =19 "İstikbal göklerdedir" =19


Bunlar bir gün olacaktır... Görürsünüz, işitirsiniz... Prof. Dr. Afet İnan "Atatürk hakkında hatıra ve belgeler" adli kitabında ilginç bir hatırasını naklediyor. Atatürk 09 Ocak 1936 Perşembe günü, dil ve tarih coğrafya Fakültesi’nin açılış dersinde okuması için Afet İnan`a : "Tarih belgelerinin ilerideki keşifleri buna dayanacaktır. Her tarihi kişinin söylediği sözler toplanabilecek ve böylece biz onları kendi seslerinden ve sözlerinden dinleyebileceğiz." diyerek yazıyı verir.


Buna karşılık Afet İnan : "Bu çok uzak bir gelecekte belki olabilecek keşfin benim ifadem olarak verilmesine cesaret edemeyeceğimi" kendisine söylediğim zaman canı sıkıldı ve şöyle dedi : "Bunlar bir gün olacaktır... Görürsünüz, işitirsiniz..."


Atatürk tarafından bu yazının verilmesinden 30 yıl sonra yine aynı ay ve günlere tesadüf eden, 01 Ocak 1966da şöyle bir haber yayımlandı : "Venedikin Saint Georges Adası’ndaki Benedict is Manastırı Laboratuvarları’nda, manastır rahiplerinden Pelelerinin yönetiminde, seslerin ahirimi esasına dayanan çok dikkate değer araştırmalar yapılmaktadır. İtalya İçisleri Bakanlığı, 1962de başlayan bu çalışmaları kontrol etmektedir.


Fakat elde edilen sonuçlar halen açıklanmamıştır. Saint Georges Adası’ndaki bilim kurulunun geçmişe ait sesleri toplayacak, elektronik araçlar üretmeye çalışmaktadırlar. Bilim adamları özellikle Demişten, Pisagor ve Jul Sezar’ın söylevlerinden kendi sesleri ile parçalar elde etmeye uğraşmaktadırlar." Haberin sonunda ise daha açıklayıcı bilgilerin su anda verilemeyeceğinden bahsediliyordu.


26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsızlığı ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştı. Prof.Dr. Afet İnan, olayı şöyle anlatıyor : "O geceyi rahatsız geçirdi, ilk hafif komayi o zaman atlatmisti. Ertesi sabahki açiklamasinda" : "Demek ölüm böyle olacak" diyerek "uzun bir rüya gördüğünü" söyledi ve "Salihe söyle, ikimizde bir kuyuya düştük, fakat o kurtuldu" dedi. Atatürkün, burada "kuyuya düşme" sembolü ile gördüğü rüya vizyonu, kendisininde söylediği gibi ölümün habercisiydi.


Salih Bozokun kuyudan kurtulması ise bilindiği gibi, Atatürkün vefat ettiği gün, buna çok üzülen Salih Bozokun da intihar etmesi ve sonunda onun kurtarılmasını simgeliyordu. İşte bu Atatürkün son rüyası idi...