Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, Türk gençliğine bir sesleniş olarak dikkat çekiyor. Türk gençliğinin Nutuk'un sonunda yer alan Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni her dönem göz önünde bulundurması gerekir.

Bugün 19 Mayıs... Bu Türkiye Cumhuriyeti için sadece bir tarihten ibaret değil. Vatan toprağının işgal altında olduğu dönemde Mustafa Kemal Atatürk, Bandırma Vapuru ile yola çıktı ve Samsun'a ayak bastığı 19 Mayıs 1919'da Türk Kurtuluş Savaşı başladı. Tüm yurtta olduğu gibi Karadeniz'de de o dönem hem işgalci kuvvetler hem de çetelerle mücadele ediliyordu. Osmanlı Devleti tarafından 9. Ordu müfettişi olarak Samsun'da meydana gelen çatışmaların sonlandırılması için bu bölgeye gönderilen Mustafa Kemal Atatürk, burada araştırmalar yapmış ve bir haftalık sürecin ardından Havza'ya, oradan da Amasya'ya hareket etmiştir. Bu ve devam eden süreçteki hamleler Kurtuluş Savaşı'nın ilk adımlarını oluşturmuş, şanlı mücadelenin sonucunda ise vatan toprakları işgalcilerden temizlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Gençliğe Hitabesi'nde olduğu gibi ülkenin müdafası ve muhafazasında en büyük görevi gençlere vermiştir.

Reklam
Reklam

Türk gençliğine güvenen Atatürk, ülkemizin sadece korunması ve savunulmasında değil, çağdaşlaşmasında, gelişmesinde ve ileriye dönük hamlelerde gençlerin ülkeye sahip çıkması gerektiğinin, her daim dikkatli olması gerektiğinin üzerinde durmuştur. Türk gençliğinin içerideki ve dışarıda düşmanlara karşı dikkatli olması gerektiğini belirten Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk'un son kısmında Gençliğe Hitabesi'ne yer vermiştir. Atatürk, 20 Ekim 1927'de kaleme aldığı Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nde Türk gençliğinden beklentilerini çok açık bir şekilde ifade etmiştir.

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

"Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Reklam
Reklam

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"