Ankara Ticaret Odası (ATO) IMF'nin karnesini çıkardı. IMF ile 20 stand-by anlaşması imzalayan Türkiye, program süresinde iki ciddi kriz atlatırken, ithalata dayalı büyüme nedeniyle istihdam yaratamadı. 1999 yılı sonunda Türkiye'nin 42 milyar dolar düzeyinde bir iç borç stoku bulunurken, IMF gözetiminde geçen yaklaşık 7.5 yıllık sürede iç borç stoku 153 milyar dolar artarak, 195.4 milyar dolara kadar yükseldi.
ATO, Türkiye-IMF İlişkilerini araştırdı. Araştırmaya göre, IMF ile ilk stand-by anlaşmasını 1958 yılında imzalayan Türkiye, 1958-2007 yıllarını kapsayan 49 yıllık dönemde toplam 20 stand-by anlaşması imzaladı. Halen Türkiye'de 20'nci stand-by anlaşmasını uygulayan IMF'nin bu denetim ve gözetimi Mayıs 2008'e kadar sürecek.
2000 yılı başında IMF'yle süresi uzatılmış anlaşmalarla birlikte toplam 26 ülkenin stand-by (SBA) ve genişletilmiş fon kolaylığı (EFF) anlaşması bulunuyor. Bunlardan Arjantin, Bosna Hersek, Brezilya, Estonya, Kore, Letonya, Litvanya, Meksika, Papua Yeni Gine, Filipinler, Romanya, Rusya, Tayland, Zimbabwe, Bulgaristan, Kolombiya, Endonezya, Ürdün, Kazakistan, Moldova, Pakistan, Panama, Ukrayna ve Yemen IMF'yle yollarını ayırdı. Sadece, Türkiye ve Peru IMF'nin portföyünden kurtulamadı. Açıklamada; "Başka bir ifadeyle sadece iki ülke IMF hapishanesinde tutuklu kaldı" denildi.
TÜRKİYE, 2008'E KADAR 3.5 MİLYAR DOLAR KREDİ KULLANMAYI PLANLIYOR
IMF ile Türkiye, Peru, Dominik Cumhuriyeti, Gabon, Irak, Makedonya, Paraguay ve Arnavutluk yola devam ediyor. IMF halen uygulanan ve süresi uzatılan anlaşmalarla söz konusu ülkelere toplam 12 milyar dolar borç vermeyi taahhüt ederken, bu kredinin 10,1 milyar dolarını Türkiye'ye taahhüt edilen kredi oluşturuyor. Bu kredinin 6.6 milyar dolarını kullanan Türkiye, 3.5 milyar dolarını ise Mayıs 2008'e kadar kullanmayı planlıyor. Stand-by anlaşmaları kapsamında IMF'nin taahhüt ettiği kredilerin bundan sonra kullanılabilecek kısmının da yüzde 70'ini Türkiye'nin kullanacağı kredi oluşturuyor.
IMF'YE EN BORÇLU ÜLKE TÜRKİYE
Brezilya ve Arjantin'in borçlarını ödemesinden sonra Türkiye, "IMF'ye en fazla borcu bulunan ülke" konumuna geldi. 1999 yılından bu yılın Mayıs ayı sonuna kadar Türkiye IMF'den toplam 43 milyar dolar borç kullandı. Bu borcun 34.7 milyar dolarlık kısmı geri ödendi. Bu dönemde Türkiye IMF'ye faiz olarak ise 5.6 milyar dolar ödedi. 2007 Mayıs sonu itibariyle Türkiye'nin IMF'ye toplam 8,7 milyar dolar borcu bulunuyor. Türkiye, kalan borcu için IMF'ye toplam 1 milyar dolar da faiz ödeyecek. Türkiye ödediği faizle, IMF'nin cari harcamalarını finanse eden tek ülke konumuna da geldi.
31 Ocak 2007 tarihli verilerine göre, IMF'nin 73 ülkeden alacağı bulunuyor. Toplam 19.9 milyar doları bulan bu alacağın 10.2 milyar doları Türkiye'nin borcundan kaynaklanıyor. Bir başka ifadeyle, IMF'nin her 100 dolarlık alacağının 51 dolarını Türkiye'nin borcu oluşturuyor. Türkiye'yi 1.4 milyar dolarla Pakistan, 812 milyon dolarla Ukrayna izliyor.
BORÇLU BİR TÜRKİYE ORTAYA ÇIKTI
ATO, çalışma kapsamında IMF programlarının nasıl bir makro ekonomik tablo ortaya çıkardığını da araştırdı. IMF programları Türkiye'ye biri çok ağır iki önemli finansal ve ekonomik kriz yaşattı ve Türkiye'yi yeni krizlere açık hale getirdi.
1999 yılı sonunda Türkiye'nin 42 milyar dolar düzeyinde bir iç borç stoku bulunuyordu. IMF gözetiminde geçen yaklaşık 7.5 yıllık sürede iç borç stoku 153 milyar dolar artarak, 195.4 milyar dolara kadar yükseldi. Milli gelirin yüzde 121 oranında arttığı bu dönemde iç borç stokundaki artış ise yüzde 365.2'ye ulaştı. 1999 yılında yüzde 22.7 olan "iç borç stokunun milli gelire oranı" 2006 yılı sonunda yüzde 44.8 oldu. Türkiye'nin 1999 yılında toplam 103.1 milyar dolarlık dış borcu bulunuyordu. IMF ile program uygulanan dönemde dış borç Mart ayı itibariyle yüzde 107 oranında artarak 213.4 milyar dolara kadar çıktı.
Hazine'nin iç borçları ile kamu ve özel sektörün dış borçlarının toplamından oluşan "geniş anlamda borçlar" ise, bu sürede 264 milyar dolar artarak 145 milyar dolardan 409 milyar dolara kadar tırmandı. Özel sektörün dış borçları ise 49.6 milyar dolardan 125,.6 milyar dolara kadar yükseldi. Şirketlerin, Türkiye'deki bankalar ve bu bankalar aracılığıyla yurtdışından kullandıkları toplam krediler ise 33.5 milyar dolardan 139.9 milyar dolara ulaştı.
DIŞ TİCARET AÇIĞI ARTTI
Türkiye'nin bu dönemde hem ihracatı hem de ithalatı arttı. Ancak ithalat ihracattan daha hızlı arttığı için dış ticaret açığı oranı yükseldi. Yıllık ihracatın yüzde 212 oranında artarak 90 milyar dolara yükseldiği bu dönemde yıllık ithalat yüzde 265 oranında büyüyerek 144 milyar doları buldu. Dış ticaret açığı ise yüzde 410 oranında artarak 10,5 milyar dolardan 53 milyar dolara çıktı. Bu yüzden de 1999 yılında 1.3 milyar dolar olan yıllık cari işlemler açığı 2006 yılında 32 milyar dolarla GSMH'nin yüzde 8'ine yakın bir büyüklük oluşturdu.
FATURAYI TÜM SEKTÖRLER ÖDEDİ
IMF programlarının ağır faturasını tüm sektörler ödedi. Türkiye'nin sadece bankacılık sektöründe ödediği fatura bile, orta büyüklükteki bir ülkenin milli gelirine eşit bir büyüklük oluşturdu. 1999 yılında Türkiye'de 81 banka bulunuyordu. Banka sayısı 46'ya kadar düştü. Bankacılık sektöründe yabancıların yüzde 5 olan payı bu yıl Haziran ayı itibariyle anlaşmaya varılan banka satışlarıyla birlikte yüzde 24'e, borsada sahip oldukları paylarla birlikte yüzde 40.5'e ulaştı.
TÜRKİYE İSTİHDAM YARATAMAZ OLDU
IMF'nin dayattığı politikalar yüzünden işsiz kalanlara her geçen gün yenileri eklenirken, sıcak paraya ve ithalata dayalı büyüme modeli yüzünden Türkiye istihdam yaratamaz hale geldi. 1999 yılında 22 milyon olan istihdam, işgücüne katılma oranındaki azalmaya rağmen yine aynı düzeyde kaldı. İşsizlik oranı yüzde 7.7'den yüzde 10'lara çıkarken, resmi işsiz sayısı ise 1.8 milyon kişiden 2.6 milyon kişiye çıktı.
"BAŞKA EKONOMİK PROGRAM UYGULANAMAZ MI?"
ATO Başkanı Sinan Aygün, IMF'nin gittiği tüm ülkelere, farklı özelliklerini dikkate almadan hep aynı programları uygulattığına dikkat çekerek, çok küçük bir-iki ülke hariç hiç birinde de başarılı olamadığını vurguladı. Aygün, "Türkiye IMF programından farklı bir ekonomik program uygulayamaz mı? IMF'nin Türk halkına verdiği bunca zarara rağmen, siyasi partilerimizin bu konuda yeterince kafa yormamaları hem düşündürücü hem de çok üzüntü verici" dedi.
Ekonomik programların temel amacının, ülke ekonomisi ve özellikle de istihdamın istikrarlı bir şekilde geliştirmek olması gerektiğini belirten Aygün, şöyle konuştu:
"Oysa, son sekiz yılını IMF tarafından belirlenen ekonomik programlar uygulayarak geçiren Türkiye'de, bunun tam tersi bir tablo oluştu. Türkiye ekonomisi spekülatif sermayenin hızlı hareketlerine eskisine göre çok daha açık ve bu sermayenin en küçük bir olayda hızla ülkeyi terk etme olasılığı yüzünden eskisinden de daha istikrarsız ve kırılgan bir hale geldi. İşsizlik ise geçen yıl yaşanan küçük düşüşlere rağmen iki haneli olarak kalmaya devam etti."
EKONOMİ POLİTİKALARININ BAŞARISI MİLLİ GELİRLE ÖLÇÜLMEMELİ
Türkiye gibi ülkelerde ekonomi politikalarının başarısını, yalnızca milli gelirdeki (GSMH) büyümeye bakarak değerlendirmenin yanlış sonuçlar vereceğini kaydeden Aygün, "Ekonomi politikaların başarısını, ülkede yaşayanların yaşam standardını ne ölçüde artırdığına, sürdürülebilir, dengeli ve demokratik bir kalkınmaya ne ölçüde yol açtığına bakarak değerlendirmek daha doğru olur. Başarılı bir ekonomik büyümenin toplumun tüm kesimlerinin yaşam kalitesini yükseltmesi, yoksulların ve desteğe muhtaç kesimlerinkini ise biraz daha hızlı yükseltmesi gerekir" diye konuştu.
IMF'NİN KARNESİ
GÖSTERGELER 1999 2007 DEĞİŞİM
-İç borç (milyar dolar) 42.0 195.4 365.2
-İç Borç/GSMH 22.7
-Dış Borç (milyar dolar) 103.1 213.4 107
-Toplam Borç(İç+Dış Borç-Kamu+Özel) 145 408.8 181.9
-Kişi Başına Borç (dolar) 2.238 5.534 147.3
-İşsizlik Oranı (yıllık ortalama) 7.7 10.4
-İhracat (Milyar $)(Ocak-Aralık) 28.8 90.0 212.5
-İthalat (Milyar $)(Ocak-Aralık) 39.3 143.6 265.4
-Dış Ticaret Açığı(Milyar )Ocak-Aralık -10.5 -53.6 410.5
-Cari İşlemler Açığı (Milyar $) -1.3 -32.1 2367.1
-Sıcak Para (Milyar $) 28.4 88.1 210.2
-Bankacılık sektöründe 5 42
Yabancı sermaye payı (%)
ANKA