ATO'dan 'Tüketen Türkiye' raporu

ANKARA (İHA) - Türkiye, Avrupa Birliği'ne üye ülkelerle karşılaştırıldığında, 2005 yılı itibariyle kişi başına gelir bakımından 'en fakir ülke' konumunda bulunuyor. Buna karşılık gelirine oranla 'hanelerin en fazla harcama yaptığı' ülke sıralamasında ise ilk sırada.

Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) Milli Gelir İstatistikleri veri tabanından yararlanarak hazırladığı 'Tüketen Türkiye' raporuna göre, Türkiye gelirinin çok önemli bir kısmını tüketiyor. Satın alma gücü paritesi hesaplamalarına göre, Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 31'i kadar kişi başına gelir oluşturabilen Türkiye, ürettiği her 100 Euro'nun 80.5'ini tüketime harcıyor. Oysa Avrupa'nın en zengin ülkesi Lüksemburg, ürettiği her 100 Euro'nun 56.3 Euro'sunu harcıyor. AB'nin en zengin ikinci ülkesi olan İrlanda'da ise her 100 Euro'nun 60.2 Euro'su tüketime gidiyor. Tüketime Türkiye'den daha fazla pay ayıran 9 AB ülkesi ise Yunanistan, Fransa, Kıbrıs Rum Kesimi, Litvanya, Letonya, Malta, Polonya, Portekiz ve İngiltere. Bu ülkelerin içinde tüketime en yüksek payı yüzde 88.6 ile Malta ayırıyor.

Reklam
Reklam

Milli gelir hesaplarında nihai tüketim üç sektörün nihai tüketimlerinden oluşuyor. Haneler, hanelere hizmet eden kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve devlet satın alma gücü paritesi hesaplamalarına göre Türkiye'de 2005 yılında kişi başına 5 bin 800 Euro'luk toplam tüketimin 4 bin 900 Euro'su haneler tarafından gerçekleştirilirken, IMF'ye verdiği taahhütler nedeniyle kemer sıkan devlet sadece 900 Euro harcıyor. Sağlık ve eğitim dahil tüm harcamaları kısan devlet, büyümeyi tüketimle sağlamaya çalışıyor. Yüksek tüketim oranlarına sahip ülkelerle Türkiye karşılaştırıldığı, bu ülkelerin tüketimlerinde hane harcamaları yerine devlet harcamalarının daha yüksek pay aldığı görülüyor. Örneğin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içinde devlet tüketimi Fransa'da yüzde 23.7, Malta'da yüzde 22 iken Türkiye'de bu pay sadece yüzde 13.1. Avrupa Birliği'nin en zengin ülkesi Lüksemburg'da 32 bin 700 Euro'nun 22 bin Euro'sunu haneler, 9 bin 600 Euro'sunu devlet tüketiyor.

Türkiye, hane tüketimlerinin toplam içinde yüzde 84.5 ile en yüksek payı aldığı ülke durumunda. AB'ye üye ülkeler arasında hanelerin oransal olarak en az harcadıkları ülke İsveç. Bu ülkede, her 100 Euro'nun 61.9'u haneler tarafından harcanırken en zengin Lüksemburg'da her 100 Euro'nun 67.3'ü, Yunanistan'da her 100 Euro'nun 80.1'i haneler tarafından harcanıyor. Türkiye, gelirine oranla çok tüketen bir ülke olmakla birlikte, rakam olarak 25 AB üyesiyle kıyaslandığında 5 bin 800 Euro ile kişi başına tüketimin en düşük olduğu ülke durumunda. 2005 yılı itibariyle AB ülkelerinde 'kişi başına gelir' satın alma gücü paritesi ile 23 bin 500 Euro, tüketim ise ortalama 18 bin 500 Euro olarak gerçekleşti. Aynı dönemde Türkiye 7 bin 200 Euro kişi başına gelire karşılık 5 bin 800 Euro tüketti. Buna göre Türkiye, AB ortalamasının 3'te 1'i kadar tüketti. Kişi başına yıllık tüketimin en fazla olduğu AB ülkesi 32 bin 700 Euro ile Lüksemburg ilk sırada. 23 bin 600 Euro ile İngiltere ikinci, 21 bin 700 Euro ile Danimarka üçüncü sırada yer alıyor.

Reklam
Reklam

En çok midemize harcıyoruz

Sabit fiyatlarla yapılan milli gelir hesaplamalarına göre 2005 yılında Türkiye'de hanelerin harcamaları içinde en yüksek payı 'gıda ve içki harcamaları' aldı. Haneler her 100 YTL'nin 3'te 1'i gıda ve içkiye ayırıyor. Gıda harcamalarından sonra ikinci sırada 'dayanıklı tüketim malları' geliyor. Her 100 YTL'nin 22 YTL'si dayanıklı tüketim mallarına gidiyor. 2000 yılında özel nihai tüketim harcamaları içinde sabit fiyatlarla yüzde 20 pay alan dayanıklı mallar tüketimi, kriz yılında yüzde 15'e gerilemişti. Ekonomik krizle birlikte ödeme zorluğuna düşen haneler 2002 yılında temkinli davrandığı için pay değişmedi, ancak 2003 yılından itibaren artmaya başlayarak 2005 yılı sonunda rekor seviyeye ulaştı. Dayanıklı tüketim mallarının harcamalar içindeki payı 2001 yılından 2005 yılına kadar yüzde 89 oranında büyüyerek yüzde 22'ye yükseldi. 2005 yılında sabit fiyatlarla yarı dayanıklı tüketim mallarına yüzde 16, enerji, ulaştırma ve haberleşme grubu harcamalarına yüzde 11, çeşitli hizmetlere yüzde 10 ve konut sahipliğine yüzde 7 pay ayrıldı.

Reklam
Reklam

Zengin ülkelerde hanelerin tüketimleri yıllar içinde azalırken, Türkiye'de kriz yılları öncesinde hanelerin tüketimi artıyor. Örneğin 1996 yılında Lüksemburg'da hane tüketimlerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payı yüzde 42 iken, bu oran 2005 yılında yüzde 37.8'e geriledi. Buna karşılık Türkiye'de büyümenin ithalat ve özel nihai tüketime dayanması sonucu, ülkenin büyüdüğü dönemlerde hane tüketimlerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'dan aldıkları paylar artıyor, kriz yıllarında en yüksek noktaya ulaşıyor, kriz sonrası ise düşüşe geçiyor. Türkiye 1994 krizine Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içinde yüzde 70 oranında hane tüketimiyle yakalandı. 1996 yılında yüzde 67.3'e gerileyen bu oran 2000 yılında yüzde 71.5'e, 2001 yılında da yüzde 72'ye yükseldi. 2002 yılında tekrar yüzde 66.4'e düşen oran, sonra yeniden artmaya başlayarak 2005 yılında yüzde 67.4'e çıktı.

ATO Başkanı Sinan Aygün, rapora ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye'nin hem OECD'nin hem de AB'nin en fakir ülkesi olduğunu söyledi. Türkiye'nin 1978 yılından bu yana 'OECD'nin en fakir ülkesi' konumunda bulunduğunu belirten Aygün, "1978 yılına kadar OECD'nin en fakir ülkesi Kore idi. Savunmasına katkıda bulunmak için 1950 yılında asker gönderdiğimiz Kore'nin geliri bugün Türkiye'nin 2.6 katına ulaştı" dedi. Ülkede hane tnveç. Bu ülkede, her 100 Euro'nun 61.9'u haneler tarafından harcanüketiminin gelire göre çok yüksek olduğunu kaydeden Aygün, Türkiye'nin Avrupa'nın ve OECD'nin en fakir ülkesi konumundan kurtulabilmesi için daha fazla tasarruf etmesi ve bunu yatırıma dönüştürmesi gerektiğini vurguladı. "Türkiye tasarruf edemediği için büyüyemiyor" diyen Aygün, halkın büyük çoğunluğunun gelir düzeyinin düşük olduğunu, bu nedenle tasarruf imkanı bulunmadığını, devletin de ağır borç yükü nedeniyle yatırımları kıstığını kaydetti.

Reklam
Reklam