Avatar'ın Na'vileri Türk mü, Kürt mü?

Türk Solu Dergisi nin "Avatar daki Na vi halkı Türk" kapağına Newede Dersim sitesi "Na viler Kürt, Avatarlar Türk" cevabını verince tartışma çıktı.

‘Avatar’ın yönetmeni James Cameron, çevreci ve antikapitalist mesajlar taşıyan filminin Irak Savaşı’na ve savaşın insanlık dışı doğasına bir eleştiri olduğunu söylese de, Türkiye’de yeni bir tartışma başladı.
[** **](https://www.mynet.com/trend/sinema-tv)
Türk Solu Dergisi’nin 268. sayısı “Na‘vi”ler Türk mü?” kapağıyla çıktı. Gökçe Fırat, dergideki yazısında filmin merkezindeki Na’vilerin yaşadığı yerle göğü birleştiren ağacın, Türk mitolojisinden alındığını iddia etti. Fırat, “Film ormanda ama aslında ormanda bile değil bir orman gibi dalları olan büyük bir ağacın içinde geçiyor. Yerle göğü birleştiren inanılmaz büyüklükte bir ağaç. Na’viler denilen insan benzeri mavi canlı türü bu ağacın içinde yaşıyor. Burada kutsal gördükleri bir ağaca tapıyor. Türklere göre dünyanın bir direği vardır. Yer ile göğü birleştiren bu direk aynı zamanda atalarımızın yaşadığı tipik Türk çadırının da direğine benzer. Bu, yer ile göğü birleştiren Gök Ağacı, Hayat Ağacıdır. Bu ağaç dünyanın direğidir” dedi.
**ZARARSIZLAR**
Türklerde doğanın ve evrenin birliğini sağlayan Hayat Ağacı’nın Oğuz Kaan Destanı’ndan Dede Korkut hikâyelerine tüm Türk efsanelerinde yer aldığını söyleyen Fırat, “ağacın içinde yaşayan mavi derili klan da insan dışı yeni ve farklı bir canlı türünden çok Türkleri andırdığını” söyledi. Na’vilerin, hiçbir canlıya zarar vermeden doğayla bütünleşerek yaşamayı öngören inanç sisteminin de Türk anlayışını yansıttığını öne sürülen yazıda özetle şöyle denildi:
**KUŞLAR BİLE AYNI**
“Kadın erkeğin bir arada ‘haremlik selamlık’ olmaksızın yaşadığı, ruhbanlığın olmadığı, reisliğin babadan kıza geçtiği, dini liderliği kadının üstlendiği Na’vi sistemi Türklerin anaerkillikten ataerkilliğe geçiş halindeki eşitlikçi yapısını andırıyor. Filmdeki kadın Na’vi kahraman Türk savaşcı kadını Amazon’dan açık bir esinlenmedir. Kavimleri yıkan bu savaşçı kadınlar mitolojide genellikle filmdeki gibi çıplak tasvir edilir. At benzeri hayvanların sırtında oklu, kadınlı, erkekli bu savaş sistemi de yine Türklere aittir. Dünyalıların saldırısına Na’viler büyük kuşlarla karşı koyarlar. Türk mitolojisindeki bu kuş, kimi zaman kartal olarak anılan bir kara kuş, kimi zaman bir tavus kuşudur, ama aslında bir Anka Kuşu’dur. Çok sonralarda Osman’ın rüyasına girecek olan bu Anka Kuşu, Osman’ı lider yapacak olan karısını simgeler. Filmde kadın ve erkek Na’viler eşlerini kendileri seçmekte, birleşmekte ve bunu kutsal görmektedirler. Filmdeki eşleşme sahnesi de Cengiz Han’ın eşini seçmesini ya da Dedem Korkut hikâyelerini andırmaktadır. Hatta ağaç sembolü Türklerde Osmanlı’ya da devredecek ve Osman rüyasında Osmanlı’ya dönüşecek büyük ağacı görecektir.”
**Na’vilerle tilili benzerliği**
“Newede Dersim” (Yeniden Dersim) sitesinde “Avatar’da ‘Kürt’ tililisi” başlığıyla yazan Cengiz Kapmaz ise Pandora’da yaşayan Na’vileri Kürtlerle nasıl ilişkilendirdiğini özetle şöyle anlattı: “Na’vilerde Kürtlere benzer şekilde doğaya tapınmak, doğanın canlı olduğunu düşünmek düşüncesi var. Kürtlerde yaşanan bu ritüeller kaynağını Zerdüştlük inancından almaktadır. Na’viler de tıpkı Kürtler gibi kendi toplumsal doğalarına yönelinmesini
kabullenemiyor ve bunu meşru savunma strateji kapsamında görüyor. Meşru savunmayı kendi özgürlüklerine yönelik tehdidi bertaraf etmek olarak değerlendiriyorlar. Bu tarifin HPG (PKK’nın eylemci birimi) meşru savunma stratejisi ile büyük paralellik arz ettiğini herhalde fark etmişsinizdir. Avatarlar ile Kürtler arasında benzerlik kurulabilecek bir diğer nokta da mücadeleye öncülük eden kadrolar. PKK’da mücadeleye öncülük eden kadrolar arasında azımsanmayacak oranda ‘dışarıdan’ (Türkler) kadrolar vardı. Bu kadroların Kürt mücadelesine katkıları büyük oldu. Büyük çoğunluğu hayatını kaybetti, ancak hâlâ PKK saflarında olup da PKK’ya öncülük yapan pek çok isim var. Avatar filminde de Na’vilere öncülük yapan önemli isimler dışarıdan o topluluğa dahil olan kişiler. Ve bu kişiler çok güçlü bir savaş strateji geliştirerek işgalcileri dumura uğratıyorlar.”
**“TİLİLİ ÇEKİYORLAR”**
Cengiz Kapmaz yazısına şöyle sürdürdü: “Na’viler ile Kürtler arasındaki korelasyonun nirengi noktasına gelirsek Na’vi kadınları da tıpkı Kürt kadınlar gibi tilili çekiyor. Tililiyi (zılgıt) mücadele bayrağı yapıyor. Tililiyi coşku vesilesi kılıyor. Tüm bunlara bir de Pandora’daki eşsiz doğal güzelliğin Kürdistan’ı aratmadığını eklerseniz, siz de bu kadarına pes doğrusu dersiniz.”
**Amazonlar’a benziyorlar**
Türk Solu dergisinde Gökçe Fırat imzalı yazıda düşmana karşı oklarla savaşan Na’vi prensesi amazonlara benzetiliyor: “Na’vi son oku kapitalist işgalcinin yüreğine saplarken aslında tipik bir savaşçı Amazon kadınını andırır. Elinde ok, atına binmiş, oku tersten atan ve tüm kavimleri yıkan bu savaşçı kadınlar, Amazonlar, Türk savaşçı kadınlarıdır. Bu kadınlar özgürdür, hatta mitolojide genellikle filmdeki gibi çıplak tasvir edilir. Filmdeki kadın Na’vi kahraman, bu kadından açık bir esinlenmedir”
**Filmdeki ağaç**
Türk mitolojisinden Gökçe Fırat Na’vilerin yaşadığı yerle göğü birleştiren ağacın, Türk mitolojisinden alındığını iddia ediyor: “Hayat Ağacı Türklerde doğanın ve evrenin birliğini sağlayan, yeryüzü ile gökyüzünü birleştiren bir kavramdır. Günümüz ekoloji bilminin henüz ulaştığı, ekosistemin temel döngüsünü sağlayanın ağaçlar olduğu gerçeği de burada yatmaktadır. Ormanın ve ağacın kutsallığı, ağaca adak adanması, bez bağlanması gibi ritüeller günümüzde bile Anadolu’da ve diğer Türk coğrafyasında devam etmektedir.”
**FİLMİN KONUSU**
İnsanoğlu, 2129’da Dünya dışında akıllı varlıklar keşfeder. Polifemus adlı gezegenin 14 uydusundan biri olan Pandora’da, kendilerine Na’vi adını veren, insandan daha büyük ve üçlü, mavi derili zeki canlılar yaşamaktadır. Bu insansıların Dünya’daki “yerlileri” andıran bir kabile hayatı sürdüğü Pandora’da, milyonlarca dolar eden bir maden de keşfedilir. Kısa süre sonra insanoğlu Pandora’yı “sömürgeleştirmeye” başlar. Na’vilerle arabuluculuk gerektiği için insan DNA’sı ile Na’vi DNA’sı eşleştirilip, laboratuar ortamında melez canlılar yaratılır. Filmin kahramanı Jake Sully, bacakları felçli eski bir asker olarak 2154 yılında Pandora’ya getirilir. Yerli halk Na’viler, insanların saldırısına maruz kalır ve savaşa giden bir yola girilir. Na’vi Prensesi Neytiri’ye âşık olan Sully’nin de desteğiyle sömürgecileri Dünya’ya püskürtmeyi başarırlar.