LONDRA (İHA) - İngiliz basınında, Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarına ilişkin yorumlar öne çıkıyor. Gazeteler, düşük katılım, iktidar partilerinin oy kaybı ve Avrupa karşıtı partilerin güç kazanması olgularını irdeledi.
Times gazetesi başyazısında; "Avrupa tavrını ortaya koydu. Peki siyasi liderler seçmenin mesajına kulak verecek mi?" diyor ve şöyle devam ediyor.
"Sonuçların, yönetimlere ne oranda bir güvensizliğe işaret ettiği tartışmaya açık.
Ancak bunun, Avrupa'nın şu andaki görüntüsünün bir süre daha korunmasına yönelik güçlü bir desteği ifade ettiği de ortada.
Bu hafta Brüksel'de toplanarak, Avrupa Anayasası'nı tartışmaya devam edecek liderlerin önündeki gerçek bu. Ancak, asıl prensiplere dönmek yerine, kendi tellerinden çalmaya devam ettiler.
Avrupa Anayasası, son haliyle, kapsamı açısından aşırı geniş, karakteri açısından müphem ve halkın hislerine tercüman olmaktan uzak.
Çıkabilecek en iyi sonuç, herşeye baştan başlanması gerektiğini kabul etmek olacaktır. Ve bu, dürüst ve şeffaf bir şekilde yapılmalıdır"
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ciddi oy kaybına uğrayan iktidar partilerinden biri de İngiliz İşçi Partisi. Gazetelerde Başbakan Tony Blair'in siyasi geleceğine ilişkin yorumlar geniş yer tuttu.
Guardian'da yazan Martin Kettle, seçmenin Blair'e verdiği mesajı ve Başbakan'ın vermesi gereken karşılığı şöyle ele aldı.
"Seçmenin verdiği mesaj iki uçlu. Birincisi, seçmen açıkça, Blair'in iç meselelere daha fazla ağırlık vermesini istiyor. Halkın siyasetteki önceliği sağlık, eğitim ve suçla mücadele. Seçmen, 'Bırak Irak'ı, biz ne olacağız?' dedi.
Seçmenin Blair'e verdiği ikincisi mesaj ise, doğruları söylemesi. Hem kendine hem de halka. Blair'in bu çağrıyı ciddiye alması gerekdi.
Seçmen, bunun Blair'e verdiği son şans olduğunu ve bunu kullanmadığı takdirde gideceğini açıkça söylemiş oldu"
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde partileri ağır yenilgi alan diğer iki lider ise, Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ve Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac.
Financial Times, iki liderin sonuçlara ilk tepkilerini ve onları bekleyen siyasi geleceği şöyle derlemiş:
"Chirac ve Başbakanı Raffarin'den Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarına ilişkin hiçbir yorum gelmedi. Bu da, partileri merkez sağ UMP'nin aldığı darbenin boyutlarını gösterdi.
"BİR DAHAKİ SEÇİM SINAVI İÇİN 3 YIL SÜRE" Chirac ve partisinin bir sonraki seçim sınavına hazırlanmak için 3 yılı var. Ancak Cumhurbaşkanı'nın, partisine yönelik geniş muhalefeti tersine çevirmesi pek kolay görünmedi.
Gerhard Schröder ise, Pazar günkü sonuçların ardından, kabinede değişikliğe gitme ya da geçen yılki radikal ekonomik reformları gözden geçirme seçeneklerini reddetti.
Uzmanlar bunun böyle devam edeceğini, Başbakan'ın aldığı darbeyi, küçük değişikliklerle, belki biraz sola kayarak çıkarmaya çalışacağını söyledi"
Guardian, Avrupa Parlamentosu'ndaki yeni oluşumun Brüksel'i ürküttüğünü yazdı.
Haberde, geleneksel partiler dışındaki siyasi yapıların, 732 sandalyeden 100'ünü elinde tutacağı ve güç dengesinde önemli bir yere sahip olacağı belirtilmiş.
"Komünistler, aşırı Katolikler, serbest pazarcılar, aşırı milliyetçiler ve nevi şahsına münhasır Avrupa karşıtları. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oyunu artıran bu grupların birbirleriyle hiçbir ortak noktası yok.
Soğuk savaş sonrası klasik partilerin tekeli artık kırılıyor. Genişleyerek üye sayısını 25'e çıkaran Avrupa Birliği'ndaki çeşitliliğe şimdi bir de bu partiler katıldı.
Neredeyse anarşik diye tanımlanabilecek bu çeşitlilik, Avrupa Birliği'nin başkentindeki muhalefetin sesinin de artık daha gür çıkacağının işareti.
Bir Avrupa Komisyonu yetkilisi, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılmasını savunan, İngiltere Bağımsızlık Partisi'nin artan oy oranından, özellikle büyük kaygı duyduklarını gizlemedi.
Parlamentoda 12 sandalye elde eden bu partinin başarısı, şimdi, 27 sandalyeye sahip olan Muhafazakar Parti içindeki birlik karşıtlarını da cesaretlendirecek.
Sonuç olarak, Avrupa Birliği'nin en geniş ordusuna ve ekonomisine sahip olan İngiltere'nin, 78 sandalyesinden neredeyse yarısı Avrupa Birliği karşıtlarının eline geçmiş olacak"
Financial Times'ta, El Kaide'nin değişen mali kaynak yapısını ele alan bir haber dikkat çekti.
Örgütün hesaplarının dondurulması ve para transferindeki kontrolllerin sıkılaştırılmasıyla, uyuşturucu ticaretine daha çok bel bağlar olduğu ve yerel çaptaki suç şebekeleriyle bağlarının da kuvvetlendiği şöyle anlatıldı.
"Afganistan'daki Taliban rejimini deviren Amerikan harekatının ardından, örgütün, dünya çapındaki 130 milyon dolarlık kaynağı donduruldu. Ayrıca, dünyanın dört bir tarafından, bağış adı altında akan paralar da sıkılaşan kontroller neticesinde kesildi.
Yeni finansman yolları bulmak zorunda olan örgüt uyuşturucu ticaretine yöneldi. Örgütün, özellikle Afganistan ve Pakistan'daki altyapısını buradan gelen para ayakta tuttu.
Mali kaynak yapısındaki bu değişiklik, örgütün, Afganistan çıkışlı uyuşturucuyu pazarlayan suç şebekeleriyle de bağını artırdı. Bunun sonucunda, son zamanlarda yakalanan El Kaide militanı sayısı da arttı.
Zira, bu şebekelerin içine köstebek sokmak ya da zaten içeride olan birini işbirliğine ikna etmek, bizzat El Kaide'nin içine sızmaktan daha kolay.
Ancak, örgüt bunun farkında ve eğer şebekeleri aradan çıkarıp kendi dağıtım ağlarını kurmaya kalkarlarsa, küresel ölçekteki etkileri artabilir"