LONDRA (İHA) - İngiliz basınında bu sabah manşetler, farklı haberlere ayrılmış. Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'den para almakla suçlanan miletvekili George Galloway'in Daily Telegraph gazetesine açtığı iftira davası, bunlardan biri.
Gazeteler ayrıca, savunma bakanlığının 50 yıl önce sarin gazı deneyleri sırasında ölen bir İngiliz askerin davasında suçlu bulunmasını, Başbakan Blair'in dün akşamki dış politika konuşmasını ve Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın Perşembe günü başlayacak ziyareti manşetlerine taşıyor.
Ama her gazetenin en geniş yer verdiği konu, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın istifası.
Guardian, Powell'ı 'Amerika'nın ılımlı sesi'; Independent ise, 'yalnız güvercin' diye niteliyor.
Times, Powell'ın özellikle Avrupa'daki kimi çevrelere göre 'Bush yönetiminde iş yapılabilecek son medeni kişi' olduğunu belirtiyor.
Bununla birlikte, bu sevilen ismin yönetim tarafından tekrar tekrar kullanıldığı ve suistimal edildiği de kaydediliyor.
"Powell, dünya genelinde çok taraflılığa dayanan diplomatik üslubu ve kararlılığı ile saygı edinmişti," diyen Financial Times'a göre dışişleri bakanının uluslararası arenadaki popülerliği, başkanı gölgede bırakıyordu.
Gazete, 35 yıllık emekli general Powell ve yardımcısı Richard Armitage'ın yönetimde askeri deneyimi olan yegane isimler olmakla birlikte, şahinlerce hep güvercin diye nitelendiğinin altını çiziyor.
Gazetenin başyazısı ise, daha eleştirel;
"Amerika'nın en önemli diplomatı, gayet etkisiz hale gelmişti. En büyük zaafı, rakibi konumundaki ekibin Bush ile kurduğu yakın ilişkilere sahip olmamasıydı"
"Konumunu en fazla sarsan adımıysa, Ocak 2003'te Birleşmiş Milletler'de Saddam Hüseyin'in kitle imha silahlarına dair, sonradan yanlış olduğu anlaşılan kanıtları sunması oldu"
Independent'ta Rupert Cornwell, Powell'ın Jamaikalı yoksul bir aileden ilk siyahi bakan olmaya yükselişini anlatıyor;
"Bu ışıltılı kariyer daha da parlak olabilirdi. Hatırlayacaksınız, 1996'da Bill Clinton'a karşı yarışmayı kabul etseydi, Powell Amerika'nın ilk siyah başkanı da olabilirdi"
"Cumhuriyetçilerin adayı olma fırsatı önüne serilmişti. Ancak özellikle eşinin itirazları ardından bunu geri çevirdi"
"Dışişleri bakanlığına atandığında ise, imkanlar sınırsız görülüyordu. Ancak ılımlı Powell, yönetimde kendisini yalnız kalmış buldu"
"İstifa etmeli miydi? Irak işgali muhalifleri 'evet' diyebilir. Ama böyle bir gelenek pek yoktu. İyi asker ve mükemmel takım oyuncusu Colin Powell, savaştan önce başkana Saddam Hüseyin'i devirdikten sonra ülkenin ayağa kaldırılması gerekeceğini anımsatmakla yetindi"
Guardian'ın iç sayfalarında yer alan bir karikatürde Powell ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Bush'un omzundaki melek ve şeytan olarak resmedilmiş.
Şeytan görünümüdeki Rumsfeld'in ateşlediği silahın kurşunu, Bush'un bir kulağından girip öbüründen çıkıyor ve Powell'ı vuruyor.
Zira gazeteler, aslında bu istifada en çok savunma bakanlığıyla yaşanan çekişmelerin etkili olduğunu savunuyor.
Powell'sız kabine ne getirir?
Peki bundan sonra ne göreceğiz?
Times, "Gidişi Amerikan siyasetinde köklü değişiklik getirmeyecek. Zaten kendisi de geçen hafta agresif dış politikanın süreceğini söylemişti" diyor.
Financial Times'a göre 'Bush kabinesinde temizlik' Bush'un ikinci döneminde eyleme dönük bir başkan olarak görülme isteğinin yansıması.
Powell'ın yerine gelecek isim de çok taraflı siyasetlere ne ölçüde dönüleceğinin sinyali olacak.
Yeni muhafazakar eğilimin mimarı sayılan William Kristol, gazetenin sorularını yanıtlarken, önümüzdeki dört yılda Bush'un nispeten daha yumuşak bir versiyonunu göreceğimiz öngörüsünde bulunuyor.
Kristol, yönetimi kilitleyen dışişleri-savunma bakanlığı anlaşmazlığını aşmak için Savunma Bakanı Rumsfeld'in de istifasını beklediğini söylüyor.
Daily Telegraph'a göre ise, bu istifa aslında Bush için yeni fırsat olabilir;
"Her kim seçilirse seçilsin, Powell'ın emekliliği Bush'a, sosyal muhafazakarlık ile dış siyasetteki radikalliği birleştirerek oluşturduğu benzersiz politikaya daha uygun bir dışişleri bakanı atama fırsatı veriyor"
"Bu eğer dış dünyaya daha tutarlı bir görünüm sunulmasını sağlayacaksa, Washington ve müttefikleri bu işten karlı çıkar"
Daily Telegraph, Powell'ın yerini alacağını söylediği Condoleezza Rice için de, "Bu göreve Rice atanırsa, Bush ile ilişkisi Powell'ınkinden daha iyi olacak" diyor.
İngiltere Başbakanı Tony Blair'in dün akşam Londra'da yaptığı bir konuşmada AB-Amerika ilişkilerine değinen açıklamaları da geniş yer buluyor.
Guardian, Blair'in konuşmasında Birleşmiş Milletler'e daha fazla rol verilmesi çağrısı yapışını öne çıkarıyor ve şu sözlerini aktarıyor;
"Bu adımlar, tabi Amerika da adım atmazsa işe yaramaz. Hedef, işleyebilen çok taraflılık olmalı. Laf olsun diye tek taraflılığa hiçbir sempati gösteremem"
Blair, bu konuşmasında, Bush ile 'özel ilişkisini' savundu. Yanıtı ise, İngiltere'yi ziyaret etmeye hazırlanan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'dan geliyor;
"Bush'u desteklemek size bir şey kazandırmadı"
İngiliz gazetecilerle bir sohbet toplantısı yapan Chirac, Independent'a göre "İngiltere, ABD ile bu özel ilişkiden ne elde etti" diye soranlara şöyle yanıt veriyor;
"Amerika'nın şu anda kimseye, hatta İngilizlere bile taviz verme havasında olduğunu sanmıyorum. İyiliğe iyilikle karşılık verecek değilller"
Independent, bununla birlikte Chirac'ın, Blair ile ilişkilerinin iyi olduğunu vurguladığına dikkat çekiyor; iki liderin bir araya geldiklerinde Orta Doğu konusunda ortak açıklama yapabileceğinden söz ediyor.
'AMERİKALI HOŞ ADAMIN ADI NEYDİ?' Aynı konuyu Times da manşetine taşımış. Chirac'ın, Avrupa ve Amerika arasında İngiltere'nin 'dürüst bir aracı' olamayacağını vurguladekaldırılması gerekeceğini anımsatmakla yetindi"ığını belirten gazete, Fransa liderinin Avrupa'nın geleceğinden bahsederken de ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'i kastederek şu sözleri sarfettiğini aktarıyor;
"İngiltere ile Fransa'nın Avrupa konusundaki görüşleri arasında bölünmüşlük olduğundan söz etmek, Amerika'daki şu hoş adamın - adı neydi?- eski Avrupa'dan söz etmesi gibi bir şey... Anlamı yok... Böyle (bir ayrım) olduğunu düşünmek, kültürsüzlük göstergesidir. Avrupa'ya farklı gözlerle baktığımızı tasavvur etmek, Avrupa'yı Amerika'ya karşı kurduğumuzu düşünmek kadar saçmadır"
NATO genel sekreteri ise, Avrupa-ABD ilişkilerini 26 üyeli ittifaka daha etkin rol vererek iyileştirmenin mümkün olduğunu savunuyor.
Financial Times, NATO'nun Gazze'de bir görev üstlenebileceğinden söz ediyor.
NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer, gazeteye verdiği mülakatta, ittifakın eğer bir talep gelirse İsrail çekildikten sonra Gazze Şeridi'nde rol üstlenmek için planlama yaptığını söylüyor. Gazeteye göre Scheffer, şöyle diyor;
"Bölgede daha etkin bir rol almaya davet edilmeden önce konuşalım, görüş ayrılıklarımızı tartışalım. Burası gelecekteki dünya ilişkilerinin durumu açısından kilit önemde"
Financial Times, NATO'nun Irak, Afganistan ve Kosova'da üstlendiği görevlere de dikkat çekiyor.
Irak'taki NATO askeri akademisinin yıl sonunda faaliyete geçmiş olması umuluyor.
Afganistan'da ise NATO'nun görevini tanımlayan anlaşmaların bahardaki genel seçimlerle geçersiz hale geleceğini anımsatan Financial Times, burada yeni düzenlemelerin gerekeceğini belirtiyor.
Fransa'da eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın telefon dinleme davası dün başladı. Times bu davayı şu satırlarla aktarıyor;
"François Mitterrand'ın özel hayatı dün, şahsi düşmanlarının telefonlarını dinlemekle suçlanan 12 yetkili ve polis memurunun yargılanmaya başlamasıyla, ceza mahkemelerine aksetti"
20 yıl geriye giden davada aralarında Mitterrand'ın özel kalemi ve Fransa terörle mücadele biriminin eski başkanının da olduğu 12 sanık var. Yüzlerce kişinin telefonlarının dinlendiği öne sürülüyor.
Başlıca amacınsa, kamuoyunun Mitterrand'ın şimdi 27 yaşında olan gayrımeşru kızının varlığını öğrenmemesi olduğu belirtiliyor.
Independent'a göreyse dinlenenler arasında İrlandalı bir grup terör zanlısının avukatı, Le Monde'un şimdiki editörü Edwy Plenel, Mitterrand'ın kızı hakkında bir kitap yayınlama tehdidinde bulunan Jean Edern Hallier ile Gerard Depardieu'nün eşi ve Chanel mankeni Carole Bouquet de var.
Sanıkların mahremiyet yasalarını ihlalden bir yıla kadar hapsi isteniyor.
Guardian gazetesinde yer alan bir habere göre, bilgisayar önünde uzun saatler kalmak körlüğe yol açabiliyor.
Günde 9 saat ya da daha fazla bilgisayar ekranı önünde kalmanın ilerleyerek körlüğe kadar giden ve tedavisi olmayan sorunlara yol açabileceği kaydediliyor.
Tokyo'daki Toho Üniversitesi'nde 10 bin kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre bu şekilde glokom geliştirme ihtimali, özellikle yakını görmekte güçlük çekenlerde ve erkeklerde daha yüksek oluyor.
Normal görüşü olanlar için ise, fazla bir risk olmadığı kaydediliyor.