Avrupa basınında bugün

LONDRA (İHA) - İngiliz basını bugün, Rusya'da işadamı Mihail Hodorkovski'nin yargılanmasına, Irak'ta petrol sektörünü felç eden saldırılara ve 11 Eylül saldırılarını araştıran komisyonun El Kaide ile Saddam Hüseyin yönetimi arasında bağlantı olmadığı yolundaki raporuna geniş yer ayırdı.

Independent, bu raporu "Resmi hüküm: Beyaz Saray Saddam konusunda dünyayı yanılttı" manşeti ile duyurdu. Gazetede alt başlıklar da dikkat çekti:
George Bush: "Irak'ın özgürlüğüne kavuşturulması, El Kaide'nin bir müttefiğini ortadan kaldırdı"
Dick Cheney: "El Kaide ile Irak arasındaki bağlantıya dair gitgide artan delilller var"
Donald Rumsfeld: "Bir hafta ya da bir ay içinde, Saddam kitle imha silahlarını El Kaide'ye verebilir"
Bu açıklamaları anımsatan gazete dünkü raporu, "bu bağlantıyı ısrarla Irak'ın işgali olarak sunan Bush yönetimi açısından yıkıcı bir darbe" olarak niteledi.
Financial Times'ta yazan, Amerikan düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi uzmanlarından Max Boot, yönetimin işlemediğini savunarak, buna örnek olarak yanlış olduğu ilan edilen terör raporunu gösterdi. Boot, konu hakkında şunları söyledi:
"Bazen küçük bir olay çok şey anlatır. Nisan'da Dışişleri Bakanlığı, küresel terör eğilimleri başlıklı raporunu yayımladı ve 2003'te terör saldırılarının sayısının 1969'dan bu yana en düşük düzeye indiğini duyurdu.
Ancak uzmanlar, bu verileri inceledikleri zaman anormallikler gördü. Rapor, Türkiye'de geçen Kasım ayında 61 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalamalar gibi büyük saldırıları saymamıştı.
Geçen hafta bakanlık, raporun yanlış olduğunu mahçup biçimde itiraf etti. Düzeltilmiş rapora göre terör azalmamış artmış. Bu da ikiyüzlülükten çok beceriksizliğin kanıtı.
Bush yönetimi iktidara geldiğinde yaygın kanı, temkinli ancak yetkin olacaklarıydı. Ancak bunun yerine yönetim, terörizmle önleyici mücadele ve demokrasiyi yaymak gibi cesur fikirlerle ortaya çıkıp, bunları uygulamada tam bir felaket doğurdu. Peki sorun ne?
Kiminle konuştuysam yanıt aynı. Bakanlıklar arasında koordinasyon kurmakla yükümlü Ulusal Güvenlik Konseyi işini yapmadı. Dışişleri ve Savunma bakanlıkları sürekli zıt noktalarda ve konsey başkanı Condoleezza Rice ile yardımcısı, bütünlüklü bir yaklaşım oluşturmak için onları kafa kafaya getiremiyor"
Financial Times, Irak'ta Şii din adamı Mukteda es Sadr'ın Mehdi Ordusu adlı silahlı grubunu dağıtma kararı almasını "yoğun baskıya boyun eğerek alınmış bir karar" olarak nitelerken, Times aynı görüşte değil. Times, şunları yazdı:
"Şii din adamı Mukteda es Sadr, Amerikan kuvvetleriyle ateşkes yolunda bir şartı yerine getirerek Necef ve Kufe'de yaşayanlar dışındaki milislerin bu kutsal kentleri terketmesini istedi. Ancak maalesef, milislerin çoğu burada yaşadı"
Daily Telegraph ise, 30 Haziran'da görevi sona erecek Geçici Koalisyon İdaresi'nin 6 Irak kentinde yaptırdığı bir anketin sonuçlarını yayımladı. Daily Telegraph ise, şunları yazdı:
"Ankete göre Iraklılar'ın yarıdan fazlası, Amerikan askerleri ülkede olmazsa kendilerini daha güvende hissedeceklerini söyledi. Halkın sadece yüzde 10'u ABD askerlerini destekledi.
Halkın yüzde 92'si onları işgalci olarak gördüklerini söylerken, kurtarıcı olarak niteleyenlerin oranı sadece yüzde 2.
Koalisyona güven, Kasım'dan bu yana yüzde 47'den yüzde 10'a düşerken, halkın yüzde 81'i son 3 ayda Mukteda es Sadr hakkındaki görüşlerinin iyileştiğini söyledi"

Reklam
Reklam

AVRUPA BİRLİĞİ ZİRVESİNDEN BEKLENTİLER Brüksel'de başlayan Avrupa Birliği zirvesi, sadece İngiltere'de değil tüm Avrupa'da gazetelerin en yakından izlediği konu.
Paris merkezli International Herald Tribune, bu zirveyi "daha yakın bir birlik yolunda sarsılan coşkuyu yeniden canlandırma girişimi" olarak niteledi.
Financial Times'a göre, özellikle geçen haftaki Avrupa seçimleri sonuçlarının ardından, zirve başarılı olmak zorunda.
Anayasa üzerindeki tartışmalarda 3 ülkenin adı öne çıktı: İngiltere, Polonya ve İspanya. Polonya'dan Gazeta Wyborcza, başbakanlık görevini geçici sıfatla yürüten Marek Belka'ya şöyle seslendi:
"Başbakanımız Avrupa anayasasını veto ederse, Avrupa'da fitil fitil ödeyeceğimiz bir bedel olacak. Varşova anayasaya hayır derse, kendisini dışlanmış bulabilir. Ancak şimdiki durumda bu metni onaylarsa, bu kez muhalefet ona Polonya'da cehennemi yaşatacak"
Bu nedenle bir uzlaşma metni oluşturmak şart. Başka türlü düşünen varsa, kendilerine; 'Polonya hem içeride hem Avrupa'da iki cehennemle yüzleşmeyi göze alabilir mi?' sorusunu sorsun"
İngiltere'de, Independent'ta yazan Adrian Hamilton da, İspanya ve Polonya'nın uzlaşmaya yakın olduğunu vurgulayarak, şöyle dedi:
"Bu durum İngiltere'yi ortada bıraktı. Tony Blair de dahil olmak üzere pek çok hükümet üyesi, zirvenin başarısız olmasını istedi.
Ama Blair söylediği gibi İngiltere'nin yine Avrupa'nın merkezinde yer almasını istiyorsa, anlaşmazlığın nedeniymiş gibi görünmeyi de göze alamaz.
Polonyalılar ya da bir başkası zirveyi başarısızlığa uğratarak yardıma koşmazsa, Irak'tan sonra, anayasayı referanduma götürme kararı Blair'in en büyük gaflarından biri haline gelebilir"
Guardian da, Blair'in riskli bir strateji uyguladığını belirterek, zirvenin; diğer liderlerden çok Blair için, kader zirvesi olacağını savundu.
Bir diğer 'itirazcı' ülke olan İspanya'da, Madrid gazetesi ABC'nin manşeti şöyle:
"İspanya Avrupa'da: Bir adım geri atmak yok"
Gazete, Başbakan Zapatero'nun İspanya'ya, Avrupa'nın yeni güçler dengesi içinde bir yer açmakla yükümlü olduğunu belirterek, Brüksel'deki tavrının, önceki Başbakan Jose Maria Aznar'ın Nice Anlaşması sırasındaki performansıyla karşılaştırılacağının altını çizdi.
Zirvedeki bir diğer önemli başlık: Avrupa Komisyonu'na başkan seçimi.
İngiltere'nin bu seçimlerde Bele şunları yazdı:
"Şii din adamı Mukteda eçika'nın Başbakanı Guy Verhofstadt'a destek vermediği pek çok gazetede işlendi.
Daily Telegraph, İngiltere'nin vergiler konusunda veto hakkını kopardığını duyuruyor ve ekliyor:
"Yeni anlaşma İngiltere'nin taleplerine uyuyor gibi görünüyor ancak karşılığında federalizmin en önde gelen taraftarı Verhofstadt, komisyon başkanı olacak"
Diğer gazeteler ise, sadece İngiltere'nin değil, Irak savaşına destek vermiş ülkelerin de savaşın ateşli muhaliflerinden Verhofstadt'a karşı olduğunu belirtti.
İngiltere'den Times uzlaşma için en küçük ortak paydada buluşma peşine düşülmemesini salık verdi, Başkanın zayıf ve silik olmaması gerektiğini vurguladı.
Gazete bu göreve Avrupa'nın savunma ve dış politika temsilcisi ve eski NATO Genel Sekreteri Javier Solana'yı önerdi.
"Solana'nın eli, Madrid siyasetinin hamuruna bulaşmış değil. Büyük bir teşkilatı yönetme deneyimi var. Ne silik bir varlık, ne de bir ego delisi. Avrupa'nın nasıl gelişebileceği konusunda gerçekçi bir fikri ve transatlantik ilişkilerin devamına dair samimi bir arzusu var"
Guardian ise biraz daha alaycı. "Avrupa projesi utanç verici şekilde darmadağın" diyerek başkan seçiminin önemini vurgulayan David McKie, 'Avrupa'yı yönetmeye bir hakem gerek' dedi ve ekledi:
"Aday listesi Avrupa'yı sevenleri umutsuzluk nöbetlerine sokacak halde. Ancak kimsenin adını anmadığı bir aday var. Birliğin ihtiyaç duyduğu tüm niteliklere sahip. Son 10 yılda Avrupa'nın en iyi tanınan ve muhtemelen en sevilen ismi oldu. Prodil'erin ve Santer'lerin asla hayalini bile kuramayacağı bir karizması var. Katı tarafsız ve saygı topluyor. Adı Pierluigi Collina..."
Yazar, futbol hakemi Collina'nın boynundaki düdüğüyle tam da Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu isim olduğunu savundu.
Almanya'dan Der Tagesspiegel, liderleri Avrupa Komisyonu başkanının kim olacağından çok anayasa üzerine odaklanmaya davet etti. Der Tagesspiegel, şunları yazdı:
"Bu konudaki tartışmalar çok ateşli geçme eğilimine girerse, devlet ve hükümet başkanları bu tartışmayı erteleyerek akıllıca bir karar almış olurlar. Çünkü anayasa üzerinde anlaşma, başarısızlığa uğraması göze alınamayacak bir proje"

Reklam
Reklam

PARİS'TE İNTERNETTE IRKÇILIK KONFERANSI
Fransız Liberation, Paris'te yapılan, internette ırkçı ve yabancı düşmanı içeriği önlemeye yönelik AGİT konferansına yer verdi.
"İdeolojik zehirle mücadelede, sansürcülük ve kayıtsızlıktan oluşan çifte tuzağa düşmemek gerek. Herşeyden önce mesajı aktaranı yani interneti; mesajın kendisiyle, yani ırkçılıkla karıştırmamak gerek. İnterneti kısıtlamak, ırkçılığı ortadan kaldırmayı mümkün kılmaz"
İspanya'da yayınlanan El Pais, Washington yönetiminin Fas'a "tercihli müttefik" statsüsü vermesini "Fas'ın istikrarını desteklemeyi hedefleyen bir adım" olarak yorumladı:
'Ancak bu statütünün tek başına istikrar teminatı olacağını düşünmek yanlış olur' diyen gazete, aksine Amerika'nın savaş sonrası Irak'ta tartışmalı yönetimi ve Orta Doğu sorunu konusundaki tavrı nedeniyle bunun bazı radikallerin beklediği zarar verici hamle haline gelebileceğini belirtti.
Times gazetesi, 12 yaşındayken Amerikan Başkanı'na 'Sevgili Dostum' diye mektup yazarak çok merak ettiği için 10 dolar isteyen bir çocuğun öyküsünü aktardı. Çocuğun adı, Fidel Castro. Küba'nın Komünist lideri.
Mektup, Amerikan ulusal arşivlerinde açılan bir serginin parçası.
1940'ta yazılan mektup, başkan Franklin Delanoe Roosevelt'e her yıl çocuklarca gönderilenlerden sadece biri.
Şöyle dedi Castro:
"Hiç 10 dolarlık yeşil bir Amerikan banknotu görmedim. Bir tanesine sahip olmayı çok istiyorum" Castro, yetkililere okul adresini de veriyor. Mektubuna yanıt alıyor ama beklediği 10 dolar hiç ulaşmadı.
Times, şu yorumu yaptı:
'Psikologlar, şimdi Castro'nun Amerikan karşıtlığının tohumlarını bu olay mı attı tartışabilirler. 19 yıl sonra iktidara gelmesinden bu yana, kabusu olduğu 10 ABD Başkanı ise, muhtemelen 'Keşke parayı gönderseydik' diyordur"

Reklam
Reklam

DİĞER GAZETE BAŞLIKLARI 11 Eylül saldırılarında 10 hedef olacaktı.
Irak'ta petrol ihracı durma noktasında.
AB liderleri Brüksel'de toplandı.
Washington'un emektarları Bush'u eleştirdi.