LONDRA (İHA) - Bu sabahki Avrupa basın turumuza İngiliz Daily Telegraph'tan bir haberle başlıyoruz. "Irak'taki intihar bombalarının ardındaki adamlar ortaya çıktı" başlıklı bu haber, Amerikan Time dergisine verilen bir video kasedini konu alıyor.
Abu Musab el Zerkavi'nin örgütü Birlik ve Cihad tarafından yayımlanan bu 1 saatlik kasedin 'kısmen siyasi manifesto, kısmen yeni üyeler çekme çabası, kısmen de Amerikalılara yönelik propaganda' olduğunu belirten Daily Telegraph'a göre, "Zerkavi'nin örgütü tarafından çıkarılan kaset 'şehadet operasyonlarına' hazırlanan intihar bombacılarının son günleri ve saatlerinden kesitler sunma iddiasında.
Dua ederken, dinlenirken ve son bildirilerini okurken görülüyorlar. Onları eylem anına kadar izleyen kasetler, Birlik ve Cihad'ın Batı medyasını nasıl etkileyeceğini bildiğini gösteriyor"
TÜYLER ÜRPERTEN MESAJ
Aynı habere manşetten yer veren Independent da bu görüşte.
Grafiklerinden, montajına ve kameramanlığına kadar profesyonel bir prodüksiyonun eseri olan kasedin, Irak hükümetine de tüyler ürperten bir mesaj verdiğini savunuyor gazete:
"Kasedin yeni kurulan Irak hükümetine en güçlü mesajı, Zerkavi'nin (çoğu yabancı savaşçılardan oluşan) adamlarının artık iyi örgütlü, Irak'ta iyice yerleşmiş ve istedikleri zaman, istedikleri yöntemle saldırabilecek bir grup olduğu. Suudiler, Cezayirliler, Libyalılar, Ürdünlüler ve başka ülkelerden gelme savaşçılarla yapılmış röportajlar içeriyor. Irak'ta bir numaralı aranan adam olan Zerkavi'nin sesi, kasette kısaca yer alıyor ve geçen ay yayımladığı, Irak hükümetini tehdit eden bir ses bantından alınmışa benziyor"
SADDAM HÜSEYİN'İN YENİ AVUKATI Times gazetesiyse, Irak'ın eski lideri Saddam Hüseyin'in savunma ekibine katılan yeni bir avukatı duyuruyor. "Saddam'ı Kaddafi'nin kızı savunacak" başlıklı bu habere göre, Libya lideri Muammer Kaddafi'nin büyük kızı Ayşe Kaddafi, 4 yıl önce Bağdat'ta görüştüğü Saddam Hüseyin'i savunma isteğini geçen hafta resmen bildirmiş.
Times'a göre "Saddam'ın Amman'da üslenen savunma ekibinden bir delegasyon, Bayan Kaddafi'yle görüşmek için dün Ürdün'den yola çıktı. 20'li yaşlarının sonlarında olan Bayan Kaddafi, hukuk eğitimini Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nde tamamladı. Şimdi Libya'da kendi adını taşıyan bir hayır kurumunu yöneten Ayşe Kaddafi'nin babasına yakın olduğu ve onun yerine geçmek istediği söyleniyor. Ancak bu son adımı, Batı'yla ilişkileri düzeltmeye çalışan babasını zor durumda bırakabilir"
Times'ın haberine sarışın, uzun saçlı Ayşe Kaddafi'nin bir fotoğrafı da eşlik ediyor. Fotoğrafta Ayşe Kaddafi, vücudunu sımsıkı saran bir gömlek ve beyaz pantalonla görünüyor.
İSRAİL'E NÜKLEER ZİYARET Guardian'daki "El Baradey, dikkatini İsrail'in nükleer silahlarına çeviriyor" başlıklı bir haberdeyse, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed el Baradey'in bugün başlayacak İsrail ziyareti ele alınıyor. Haberde özetle şöyle deniyor:
"Doktor el Baradey aylardır yaptığı açık çağrılarla, İsraillileri nükleer silahlardan arındırılmış bir Orta Doğu tartışmasına katmaya çalışıyordu.
Aralık ayında İsrail gazetesi Haaretz'e verdiği demeçte 'Bu konuda diyalogun önemine inanıyorum ve İsrail'in en azından bir tartışma başlatmaya neden hazır olmadığını anlayamıyorum' demişti. 'Endişem, böylesi bir diyalog olmazsa bölgedeki diğer ülkelerin de İsrail'e karşı durabilmek için kitlesel imha silahları geliştirmeleri' İsrail bu konuda 'nükleer belirsizlik' adını verdiği bir politika yürütüyor. Bu tür silahlara sahip olup olmadığını söylemeyi reddederek, düşmanlarını olası bir saldırıdan caydırdığını savunuyor.
Amerikan istihbaratı CIA'in tahminlerine göre İsrail'in 200 ila 400 adet nükleer savaş başlığı var. Yani dünyanın beşinci büyük nükleer gücü. Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'na imza atmayan ülkeye BM Genel Kurulu kararıyla bu yolda 13 kez çağrı yapıldı. Konunun Güvenlik Konseyi'ne taşınmasını ise Amerikan vetosu engelledi"
SOYKIRIM DAVASINA SAĞLIK ENGELİ Almanya'da yayımlanan Die Welt gazetesi, eski Yugoslavya lideri Slobodan Miloşeviç'in Lahey'de devam eden davasında sağlık endişeleriyle oturumlara ara veren yargıçların bir ikilemle karşı karşıya olduğu görüşünde. Buna göre eğer Miloşeviç'i savunmasını yapmaya zorlarlar ve o da bu sırada bir kalp krizi geçirirse, ahlaki ve yasal açıdan büyük bir darbe alabilir mahkeme.
"Öte yandan" diyor Die Welt, "Eğer yargıçlar davayı birkaç aylığına ertelerlerse, Miloşeviç'in keyfine ve sağlığındaki iniş çıkışlara kalacak işleri. Dava yine bir komedyaya dönüşecek"
Alman gazetesi, bu açmazdan kurtulmak için mahkemenin kendi savunmasını yapmakta ısrar eden Miloşeviç'e avukat sağlamasını da öneriyor.
MÜSLÜMAN GETTOLAR Fransız Le Monde'un manşeti, gazetenin "tehlike çanlarını çaldıran bir rapor" diye nitelediği bir araştırmaya ayrılmış.
Fransız polis istihbaratının hazırladığı bu rapor, ükede yaşayan ve çoğu Kuzey Afrika kökenli olan Müslüman azınlıkla ilgili. Kimi uzmanlar Fransız toplumunun bu azınlığa bakışının, AB'ye girmeye çalışan tek Müslüman ülke olan Türkiye'ye olan bakışı da etkilediği görüşünde.
Le Monde'a göre polis istihbarat biriminin raporu, ülkede 'giderek içine kapandığı' söylenen Müslüman azınlığın yüzlerce 'kentsel getto' oluşturarak buralarda yaşadığı uyarısında bulunuyor.
Rapor bu toplulukların genelde radikal İslam'a bağlı olduğunu, aşırı uçlardaki imamların etkisinde kaldığını, ayrıca aralarında Yahudi düşmanlığı ve Fransızlara karşı ırkçılığın yaygın olduğunu öne sürüyor. Ve geçmiş hükümetlerin, kentsel kalkınma için uzun vadeli politikalar geliştirmeyerek şehirlere saatli bombalar yerleştirmiş olabileceğini savunuyor.
YUNAN OLMANIN ISTIRABI VE SEVİNCİ Son haberimiz, İngiliz Independent'tan: Yunan şair Nikos Dimou'nun, pazar günkü Avrupa Futbol Şampiyonası'ndaki Yunan zaferine dair görüşleri. Daha doğrusu, zafer sonrasında dün de gün boyu devam eden kutlamalara ilişkin yorumu. "Yunan olmanın ıstırabı ve sevinci" başlıklı bu yorumda özetle şöyle deniyor:
"Yunanlıların gösterdiği aşırı tepki, bir ulus olarak varlığımızın teyid edilmesi için çırpındığımızı gösterdi. Bu teyid bir futbol sahasından gelse bile... Ama neden? Yunanistan dev bir egosu olan, küçük bir ülke. Halkı tarihin ve söylencelerin yükünü taşıyor. Avrupa'da ulusal gururu ölçen araştırmalarda yüzde 97 ile hep önde geliriz. Yunanlıların 'şeytansı zekalarıyla' her Avrupalı'yı yolda bırakacağına inanırız. Kendimizi seçilmiş insanlar olarak görürüz. Bu şişirilmiş, efsanevi egomuz, hayatın acı gerçekleriyle karşılaşınca sürekli bir depresyon kaynağı olur.
Özel muamele bekler, göremeyince hayalkırıklığına uğrarız. Komplo teorilerine inanmaya başlar, tehlikede olduğumuza inanırız. Bu muhteşem yalnızlığımızla, bir düşmanlar denizinin ortasında yaşayan, kardeşsiz bir halk oluruz. Dış politikaya tamamen duygusal yaklaşılır. (Bizi seviyorlar mı, sevmiyorlar mı? Helen-severler mi? Helen düşmanları mı?) Diğer ülkelerde, ilgili gazete sütunlarında kalan bir akademisyen ya da sporcunun başarıları burada ilk sayfadan verilir.
İşte şimdi herkes başarımızı tanıyor, kabul ve takdir ediyor. Mutluluktan nasıl çıldırmayalım?
Bu başarının getirdiği sevincin keyfini çıkaralım; ama unutmayalım ki, bunu takımımızı en iyi şekilde oynatan bir Alman koçun stratejik dehasına borçluyuz. Futbolcuların Batı'da aldıkları eğitime borçluyuz. Bu zaferin kökeninde sadece 'Yunan ruhunun' yattığını söyleyenler gerçekçi düşünmüyor. O ruh geçmişte de vardı. Hiçbirşey yalnızca 'ruhtan' kaynaklanmaz. Eğer bu ruhu akılcılıkla birleştirebilirsek, işte o zaman Yunanlılar büyük işler yapabilir"