Rapor, basın özgürlüğünden, adil yargılanma olanaklarına, tutukluluk sürelerinden polis şiddetine kadar pek çok ayrı konuda Türkiye'yi topa tuttu. Raporda Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanması da bulunuyor.
Türkiye Raportörü Hıristiyan Demokrat Hollandalı Parlamenter Ria Oomen-Ruijten’in kaleme aldığı raporda Türkiye’de ifade ve basın örgütlüğü alanındaki sorunların büyüdüğü vurgulanıyor. Raporda, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi için bir fırsat olduğu, ancak bu çerçevede Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi gazetecilerin tutuklanmalarının derin kaygı oluşturduğuna yer veriliyor. AP Dış İlişkiler Komisyonu’nca yoğun tartışmalar ve 300’ü aşkın değişiklik önergesinin verilmesinin ardından 10 Şubat’ta büyük bir çoğunlukla kabul edilen raporda gazeteciler hakkında çok sayıda dava açılması ve internet sitelerinin kapatılmasına dikkat çekiliyor.
**KARAR TASARISI’NDAKİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ SORUNU**
Rraporda, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüklerinin “endişe verici biçimde kötüye gittiği” vurgulanıyor. AP, 2002 yılından bu yana Türkiye’deki ifade ve basın özgürlüğü konusunda bu denli sert ifadeler içeren bir karar metni hazırlamamıştı. Türk medyasında basın özgürlüğü, sansür ve otosansürden duyulan endişenin açık bir dille yansıtıldığı raporda, basının bağımsızlığının demokratik toplumun “olmazsa olmazı” olduğunun altını çizilip, basın özgürlüğü ilkelerine saygı duyulmas çağrısında bulunuluyor. Yeni Radyo/TV yasasını “ticari” perspektiften olumlu bulan AP, buna karşılık, yasanın mahkeme veya yargıç izni olmaksızın “ulusal güvenlik” adına bazı yayınların durdurulmasına imkan tanımasını “kaygı verici” olarak tanımlıyor.
İnsan hakları ihlalleriyle ilgili kanıtları ortaya döken gaztecilere yönelik cezai soruşturmaların kaygı verici olduğuna vurgu yapılan taslak kararda, “Düşüncelerin cezalandırılması Türkiye’de insan haklarının korunmasının önündeki en temel engellerden birini oluşturmaktadır” ifadeleri kullanılıyor.
Oylamaya sunulacak olan taslak metindeki basın özgürlüğü konusunda Türkiye'ye yapılan çağrı güçlendirildi. Metinde Türkiye’de özellikle "soruşturmanın gizliliğini ihlal" ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlamasıyla gazeteciler aleyhine açılan davalardan endişe duyulduğuna yer veriliyor.
**'İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İLE İLGİLİ YASALAR GÜNCELLENSİN'**
Ceza Kanunun 301, 318 ve 220’inci maddeleri ile Terörle Mücade Kanunu’nun 7/2 maddesinin ifade özgürlüğü önünde engel oluşturduğunun belirtildiği raporda, bazı internet sitelerine yönelik yasaklar da kınanıyor ve ifade özgürlüğüyle ilgili yasal çerçevenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihadıyla uyumlu hale getirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
**'ADİL YARGILAMA KOŞULLARI YOK'**
Türkiye’de makul sürede adil yargılama koşullarının bulunmadığına dikkat çeken AP, “Ergenekon” ve “Balyoz” davaları kapsamındaki aşırı tutukluluk sürelerinden duyduğu “kaygıyı” dile getirip, tüm zanlılar için “gerçek yargı güvencesi” istiyor.
**TUTUKLULUK SÜRELERİNE ELEŞTİRİ**
Yargıtay’ın anayasal düzene karşı işlenmiş suçlarda geçici tutukluluk süresini 10 yıla kadar çıkaran hükmünü de eleştiren AP, TBMM’ye bu alanda Türk yasal mevzuatını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanmayla ilgili maddesiyle uyumlu hale getirmesi çağrısında bulunuyor. AP, AİHM’nin 14 Eylül 2010 tarihli Hrant Dink davasına rağmen, “Dink’in gerçek katilleri ortaya çıkmasın diye Türk devleti içindeki unsurların yarattığı yapay engellerden duyduğu endişeyi” de kararına yansıttı.
**POLİS ŞİDDETİ DE RAPORDA**
Türkiye’de gösteri ve örgütlenme özgürlüklerine saygı duyulmadığı not edilen taslak kararda, polisin geçen Aralık ayında Ankara’da üniversite öğrencilerinin gösterilerini aşırı güç kullanarak bastırması kınanıyor.
Türkiye’nin şu anda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi dönem başkanı olduğunun hatırlatıldığı taslakta, Ankara’nın bu dönemi fırsat bilip Avrupa Konseyi değerlerine olan bağlılığını göstermesi ve Avrupa Ulusal Azınlıkları Koruma Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek protokolleri imzalayıp onaylaması isteniyor.
**PKK KINANIYOR AMA...**
PKK terörünün kınandığı taslak kararda, Kürt sorununa barışçıl çözüm için Türk hükümetinden, demokratik açılım çerçevesinde yeniden çaba göstermesi isteniyor. Bu çabaların, Kürt dilinin siyasal, kamusal ve eğtimde kullanılması, terörle mücadele yasasının değiştirilmesi, ifade ve örgütlenmeyle ilgili hakların güvence altına alınması, yerlerinden edilmiş şahıslarla ilgilenilmesi ve Güneydoğu’daki ekonomik ve sosyal durumun iyileştirilmesi etrafından yoğunlaşması gerektiği belirtiliyor. Diyarbakır’da devam eden KCK davası ise “yasal siyasal faaliyetlerin ihlali” olarak değerlendiriliyor.
**EŞCİNSEL DÜŞMANLIĞI**
Türkiye’de kadın hakları ve kadın-erkek eşitiliğiyle ilgili yasal çerçevenin eskiye oranla olumlu geliştiğinin belirtildiği taslak kararda, buna karşılık, namus cinayetleri, aile içi şiddet vakaları ve zorla evlendirilmelerin artışta olduğuna işaret ediliyor. AP, Türk hükümetinden eşcinsel düşmanlığına karşı mücadele etmesini ve TSK’nın eşcinselliği “psikoseksüel hastalık” olarak nitelemesini engellemesini de istiyor. Raporda aynı zamanda töre cinayetlerindeki artış ve kadının iş gücündeki düşmekte olan payı da kaygı verici noktalar olarak belirtiliyor.
Askerliğe alternatif olarak sivil veya sosyal bir hizmet yaratılmasının Türkiye’nin uluslar arası hukuktan kaynaklanan yükümlülüğü olduğunun hatırlatıldığı taslak kararda, üniversitelerde türban sorununun da, kadınların hür seçim hakkına saygı temelinde siyasi partiler tarafından çözümlenmesi isteniyor.
**'TÜRK ASKERİ KIBRIS'TAN ÇEKİLSİN'**
Kıbrıs sorunu konusunda tüm sorumluluğu bir kez daha Ankara’nın omuzlarına yükleyen AP, Türk hükümetini, “adada devam eden müzakerelere elverişli bir ortam yaratılması amacıyla Kıbrıs’tan Türk askerlerini derhal çekmeye” çağrıyor. AB ile Türkiye’nin vize konusunda ancak iki taraf arasında imzalanan geri kabul anlaşmasının yürürlüğe girmesinin ardından müzakereye başlayabileceklerinin savunulduğu taslak kararda, bu müzakerenin de öncelikle iş adam ve kadınları ile üniversite öğrencilerini kapsaması gerektiği görüşü dile getiriliyor.
AP, geçen yılki raporunda olduğu gibi bu yıl bir kez daha Türk hükümetine, dış politikasını AB ile uyumlu yürütmesi çağrısında da bulunuyor. 2010 yılında, yüzde 10’luk seçim barajının düşürülmesine yönelik hiçbir adımın atılmamış olduğuna dikkat çeken rapor; parti içi demokrasinin geliştirilmesi gerektiğini de vurguluyor. (Radikal)