Avrupa'da İslam korkusu

BERLİN (İHA) - Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) 11 Eylül saldırısı, Moskova'daki rehin alma olayı ve Bali'deki bombalı saldırıların ardında İslam dinine inanan insanların bulunması, Avrupa toplumlarında, özellikle de çok sayıda Müslüman'ın yaşadığı Almanya'da mevcut gizli korkuları su yüzüne çıkarıyor.

İslami terör ile Müslümanlık arasındaki farkı dikkate almayan üstünkörü değerlendirmelerin, Almanlar ile ülkede yaşayan Müslümanlar arasında zayıf olan ilişkileri daha da hassaslaştırdığı bildirildi.

Reklam
Reklam

Alman Deutsche Welle Radyosu'nda yer alan haber yorumda, 11 Eylül olsun, Moskova'daki rehin alma olayı olsun, Cerba ya da Bali'deki bombalı saldırılar olsun, hepsinin ardında İslam dinine inanan insanların bulunduğu anlaşılıyor. Bu da Avrupa toplumlarında, özellikle de çok sayıda Müslüman'ın yaşadığı Almanya'da mevcut gizli korkuları su yüzüne çıkarıyor. İslami terör ile Müslümanlık arasındaki farkı dikkate almayan üstünkörü değerlendirmeler, Almanlar ile ülkede yaşayan Müslümanlar arasında zaten zayıf olan ilişkileri daha da hassaslaştırıyor.

11 Eylül saldırılarının baş aktörü Muhammed Atta ile ilişkili olduğu için Hamburg'da Faslı Münir El Mutasadık'ın mahkeme önüne çıkarıldığı şu günlerde, Almanya'da bir korku yükseliyor. Bu korku, gazete başlıklarına bakıldığında, böyle olduğu düşünülebiliyor.

Ülkenin en yüksek tirajlı haber dergisi "Der Spiegel", Müslüman teröristlerin Batı'ya karşı savaşa yeniden başladığını yazıyor. Bunu yaparken de, Usame Bin Ladin'in yardımcısı Zevahiri'nin kısa bir süre önce aralarında Almanya'nın da bulunduğu tüm Batı'yı tehdit etmesinden yola çıkıyor. Başka yayınlarda da Almanya'nın, terör hedeflerinin doğal olarak ilk sırasında yer aldığı iddia ediliyor.

Reklam
Reklam

Bir başka neden de, Irak politikasında Washington'a karşı çıkıyor olsa bile, teröre karşı mücadelede Almanya'nın Amerika'nın en iyi müttefiklerinden biri olması.

TARİHİN EN BÜYÜK SORUŞTURMASI Alman polisi, 11 Eylül'ün ardından tarihin en büyük soruşturmasını başlattı. Bunu yaparken de sadece yerel polis kurumlarıyla değil, Alman ve yabancı gizli servislerle, en başta da FBI ve CIA ile işbirliği yapıyor.

Şimdiye kadar elde edilen başarılar bu işbirliği sayesinde gerçekleşti. Tabii hatalar da öyle. Örneğin, terörist olduğu kuşkusuyla peşine düşülen bazı kişilerin, camilere giden suçsuz müminler olduğu yer yer sonradan anlaşıldı; Müslümanlara ait kuruluşlara yönelik, hiçbir sonuç vermeyen baskınlar yapıldı.
Yetkililer ve polis istemeden de olsa, Müslümanların Almanya'da genel bir tehlike oluşturduğu yönünde halkta varolan gizli korkuyu pekiştirmiş oldu. İslamcı teröristlerden gelen bir tehlike değil, tüm Müslümanlardan kaynaklanan bir tehlike. Açıkça dile getirilmeyen bu tür duyguları Almanya'daki Müslümanlar hissetmeye başladı. Bu duygular, Müslümanlarla Almanlar arasında zaten pek nadir rastlanan iyi ilişkileri de yavaş yavaş zehirlemeye başlıyor. Şu anda sadece iş yerlerinde atılan laflarda kaldığı için bunlar henüz zararsız.

Reklam
Reklam

Almanya'da hala, hoşgörü, özellikle de halkın Müslüman kesimine yönelik hoşgörü sağlanması için geniş ve yoğun girişimlerde bulunulması zorunlu. Bu konuda, kilise ve devletin girişimleri yetersiz. Üstelik bunlar zaten birkaç ay içinde yine unutuluyor. Ayrıca bu tür girişimler öncelikle zaten bu tür önyargıları olmayan insanları harekete geçiriyor. Diğerleri, kuşkulu ve önyargılı olanlar, böyle girişimlerden zaten etkilenmiyor. Ya bunları görmezden geliyorlar, ya da hırçın ve sinirli bir şekilde karşılık veriyorlar.

Yorumda, bu durum insan hakları, hoşgörü ve medeni cesaretin ikilemi olduğu belirtilerek, "Bunların hiçbir zaman yeterli oranda varolamayacağı ve eksiklerin nerede olduğu bilinir. Fakat bu eksikler hiçbir şekilde giderilemez. Ne büyük kampanyalarla, ne çağrılarla, ne de akşam okullarında verilen derslerle. Ancak insan haklarını, hoşgörüyü ve medeni cesareti Alman toplumunun temel değerlerinden sayan herkesin destek vereceği uzun bir sürecin sonunda bir değişiklik sağlanabilir. Medya da bunlara dahil. Onların da dikkatli hareket etmesi ve ateşin üzerine körükle gitmemesi gerekir" ifadeleri kullanıldı.

Reklam
Reklam