KASTAMONU (İHA) - Apo davasına şehit ailelerinin avukatı olarak katılan Kastamonu Barosu avukatlarından Mehdi Keskin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin vermiş olduğu son kararın hukuki değil, siyasi olduğunu söyledi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, bizim anladığımız manada hakimlerden oluşan bir mahkeme olarak kabul etmenin doğru olmayacağı görüşünü savunan Keskin, "Çünkü orası siyasi bir heyettir. Verdikleri kararlar da hukuki değil siyasidir. Bunun son örneği AHİM'in Büyük Dairesi'nin verdiği kararla da anlaşılmaktadır. İleri sürülen iddiaların hiçbiri doğru değildir. Sadece iddiaları dinlemişler ve iddiayı doğru kabul ederek bugünkü kararı vermişlerdir" dedi.
Apo'nun yargılanması sürecindeki görüntülerin, AHİM tarafından görülüp görülmediği şeklindeki soruyu cevaplayan avukat Mehdi Keskin, "Bazı insanlar görürler de görmezlerden gelirler. Mutlaka görmüşlerdir. Ben o davanın başından sonuna kadar şehit aileleri avukatı olarak bulundum. 41 yıllık meslek hayatımda o mahkemedeki sanığa ve sanık avukatlarına gösterilen hoşgörüyü hiçbir mahkemede görmedim. Aşırı bir hoşgörü gösterildi. Biz de bundan şikayetçi olmadık. Tüm dünyanın gözleri önünde cereyan eden bir mahkemede; Türk adli mercilerinin, Türk hakimlerinin ne kadar tarafsız ve ne kadar adil, savunmaya ne kadar önem verdiklerinin görülmesini biz de istiyorduk. Bunu dünya gördü ama AHİM görmemiş" diye konuştu.
Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak amacıyla gerçek dışı bir beyanda bulunmak gerektiğini, AHİM'in de bunu yaptığını söyleyen Keskin, "Savunma hakkı kısıtlanmıştır" şeklindeki bir iddianın kesinlikle gerçekle ilgisi olmadığını ifade etti. Gerek Abdullah Öcalan ve gerekse avukatlarının istedikleri anda söz aldıklarını, istedikleri kadar konuştuklarını savunan Mehdi Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Davanın ilk duruşmasında mahkeme başlarken Apo söz istedi. Zabıtlarda da görüleceği üzere aynen şunları söyledi. 'Kenya'da yakalandığım günden bugüne kadar hiçbir Türk görevlisinden kötü söz duymadım. İşkence ve eziyet görmedim'. Şimdi ben soruyorum; işkence bunun neresinde? Kötü muamele bunun neresinde? Apo'nun kendisi bunlar yapılmadı dediği halde, AHİM diyor ki, hayır siz illa kötü muamele yapmışsınız.
Bir başka konu daha var. Apo işlediği suçları kendisi aynen kabul etti. Bu durumdan sonra; savunma hakkı kısıtlandı, iyi muamele edilmedi, adil yargılanmadı gibi sözler fuzulidir.
Mahkemenin 4. duruşmasındaki tutanaklarda Apo şunları söylüyor; 'Savunmamın başında iddianamelerde belirtilen eylemleri kabul ettiğimi, hatta bundan daha fazlasının da yapıldığını, ölümlerin daha da fazla olduğunu, bunlarda sorumluluğumun bulunduğunu kabul ettiğimi belirttim' diyor. Yani iddianamedekilerden daha çok suç işlediğini Apo kendisi kabul ediyor. Türk adaleti bu kabule ve delillere göre doğru bir karar vermiş, Apo'yu vatana hıyanet suçundan mahkum etmiştir."
AHİM'in bu kararından sonra neler olacağını da anlatan avukat Mehdi Keskin, mevcut kanunlara göre, Apo'nun yeniden yargılanmasının mümkün olmadığını, ancak siyasi iradenin bu kanunu değiştirmesinden sonra yeniden yargılanmanın yapılabileceğini kaydetti.
Yargılamanın yeniden yapılması halinde, şehit aileleri adına davaya yeniden girebileceğini, ama mahkemenin kararının ne olacağını bilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Keskin, "Benim hukuki görüşüm, Apo aynı cezayı yine alır. Ama o zaman idam kararı verilmişti, şimdi kanunlarımızdan idam cezası kaldırıldı, yerine gelen ağırlaştırılmış hapis cezası olabilir" dedi.
Türkiye'yi köşeye sıkıştırma adına verilen bu karar hakkında siyasilerin düşüncelerini de bilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Keskin, kendisinin siyasetçi olmadığını, hukukçu hüviyetiyle de düşüncelerinin bunlar olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin bugün bir Apo meselesi varsa, muhtemelen yarınlarda da olacağını, bunun sorumlularının ise üç kişi olduğunu ileri süren Mehdi Keskin, "Üç kişiden biri, o günün Başbakanı sayın Bülent Ecevit, diğeri Başbakan Yardımcısı sayın Devlet Bahçeli ve o günün hükümet ortağı partinin lideri sayın Mesut Yılmaz'dır. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 138. maddesinin son fıkrası şöyledir; 'Kesinleşmiş yargı kararlarının yerine getirilmesi geciktirilemez.' Ölüm cezası kesinleştiği için kararın meclise gönderilmesi lazımdı ve meclis bir karar verecekti. İsterse infaz ettirecekti ölüm cezasını, isterse müebbete çevirecekti" dedi.
İsimlerini saydığı üç kişinin Apo dosyasını meclise göndermediğini, Başbakan'ın masasına kilitlediğini iddia eden Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dosya meclise gitseydi ve müebbete çevrilseydi, kararın başımızın üstünde yeri vardı. Çünkü, Anayasamız'a göre yetkili organ meclisti. İnfazına karar verseydi yine meclisin kararı geçerli olacaktı. Meclisin bu hakkını elinden alan üç zat bana göre suç işlemişlerdir. Kesinleşmiş yargı kararını geciktirmek suretiyle TCK'nın 240. maddesindeki görevi kötüye kullanma suçunu işlemişlerdir. O gün her üçünün de dokunulmazlıkları vardı. Bugün yoktur. Şimdi bir savcı çıkmalıdır, bunlar hakkında dava açmalıdır. Bir hakim de bunlara ceza vermelidir. Anayasal suç işlediniz, görevi kötüye kullanma suçunu işlediniz diye. Böyle bir kararla da hukuk tarihine geçmelidirler. Bugünün ve yarının yöneticilerine de bu karar ibret ve emsal olmalıdır. Ben böyle bir savcıyı arıyorum."
Mevcut hükümetin bu dosyayı çekmeceden çıkartmasının mümkün olmadığını, bu arada ölüm cezasının kalktığını ifade eden Keskin, "İdam kararını içeren Apo'nun dosyasının TBMM'ye girmesi artık söz konusu olamazdı. Yani bu günkü hükümetin yapabileceği hiçbir şey yok. Hükümetin şu anki sıkıntısı, yeniden yargılamayı yaptırmak için elimizdeki kanunu değiştirelim mi, değiştirmeyelim mi? Bu sıkıntılı bir iştir, onu da siyasi irade düşünecektir" diye konuştu.
Yönettiğimiz bir soru üzerine, yeniden yargılama yapılması halinde mahkemede görev alacağını vurgulayan Keskin, "Bunu bir vatan borcu olarak görüyorum. Bu vatan için şehit olmuşlara bir görev olarak kabul ediyorum" dedi.