VİYANA (AA) - AŞKIN KIYAĞAN - Avusturyalı Bağımsız Milletvekili Martha Bissmann, aşırı sağcı partinin Müslümanlara yönelik ayrıştırıcı politikalarının ülkenin sosyal barışını tehdit ettiğini belirterek, "Avusturya'da başörtüsü, Müslümanlar ya da İslam tehlike oluşturmuyor asıl tehdit bu bölücü yaklaşım tarzıdır. Bu ayrıştırıcı ve bölücü siyaset nedeniyle başörtülü Müslüman kadınlar hayatın birçok alanında ayrımcılığa ve ırkçılığa maruz kalıyor. Başörtüsü taktıkları için hakaretlere ve saldırılara maruz kalıyor." dedi.
Bissmann, AA muhabirine, mecliste kabul edilen ilkokul çocuklarına yönelik başörtüsü yasağı başta olmak üzere, aşırı sağcı hükümetin çöküşü ve Avusturya siyasetinde yaşanan gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu.
Martha Bissmann, ülkede yaklaşık iki hafta önce meclis genel kurulunda kabul edilen başörtüsü yasağının yalnız Müslüman kız çocuklarına yönelik çıkartıldığına dikkati çekerek, "Mecliste yapılan görüşmelerde söz alarak, başörtüsünün herhangi bir tehlike unsuru olmadığını, başörtüsü yasağının liberal, özgürlükçü anayasamızda yer alan din özgürlüğü ile çeliştiğini anlatmaya çalıştım." ifadesini kullandı.
- "FPÖ Müslümanlar üzerinden oy devşirdi"
Aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisinin (FPÖ) geçen 10 yıllık zaman zarfında başörtüsü konusunu siyasi malzeme olarak kullandığına işaret eden Martha Bissmann, "FPÖ, başörtüsünü Avusturya gibi bir Hristiyan ülke için tehlike oluşturan, bir öcü gibi insanlara göstermeye çalıştı. Ancak bu tamamen gerçek dışı bir yaklaşım. Aslında FPÖ uzun yıllardır ülkede korkuyu yaygınlaştırarak oy devşiriyor. Özellikle Müslümanları, başörtülü insanları hedef gösteriyor." görüşünü paylaştı.
Bissmann, aşırı sağcı zihniyetin Müslümanları hedef alarak ortaya koyduğu kışkırtıcı ve ayrıştırıcı siyasi söylemin toplumu kutuplaştırdığına dikkati çekerek şunları söyledi:
"Müslümanlara ya da farklı azınlıklara yönelik ayrımcılık toplumumuzdaki sosyal barışı tehdit ediyor. Avusturya'da başörtüsü, Müslümanlar ya da İslam tehlike oluşturmuyor asıl tehdit bu bölücü yaklaşım tarzıdır. Bu ayrıştırıcı ve bölücü siyaset nedeniyle başörtülü Müslüman kadınlar hayatın birçok alanında ayrımcılığa ve ırkçılığa maruz kalıyor. Başörtüsü taktıkları için hakaretlere ve saldırılara maruz kalıyor. Bu olaylar aşırı sağcı hükümetin iktidarda olduğu son 17 aylık zaman zarfında daha da arttı."
Mecliste yaptığı konuşma sırasında başörtülü kadınlarla dayanışma içinde olduğunu göstermek için başörtüsü taktığını anımsatan Bissmann, " Başörtüsü takarak, milletvekillerine, başörtüsünün beni, düşüncelerimi ya da dünya görüşümü değiştirmediğini, başörtüsü taksam da takmasam da aynı birey olduğumu anlatmaya çalıştım." şeklinde konuştu.
Bissmann, aşırı sağcı koalisyonun iktidarda olduğu son 17 ayda toplumun genelini ilgilendiren, özellikle çalışan ve gelir seviyesi düşük insanlara yönelik kısıtlamaları içeren birçok düzenlemenin ardından hükümete yönelik eleştirileri örtbas etmek için başörtüsü yasağı, Müslümanları ilgilendiren konuların gündeme taşındığını, böylelikle kamuoyunun farklı yönlere kanalize edildiğini vurguladı.
- "İbiza skandalı FPÖ'nün maskesini düşürdü"
Aşırı sağcı partinin yıllardır "vatan sevgisi, vatanperverlik" gibi söylemleri sahiplenerek, kötüye kullandığına işaret eden Martha Bissmann, eski Başbakan Yardımcısı ve FPÖ Genel Başkanı Heinz Christian Strache'nin Rusya ile yaptığı pazarlıkları gösteren görüntülerde gerçek yüzünün ortaya çıktığını ifade etti.
Martha Bissmann, İspanya'nın İbiza Adasında çekilen görüntülerin aşırı sağcı partinin yüzüne taktığı maskeyi yerle bir ettiğini ifade ederek, "Ülkenin en büyük gazetesini, çeşitli devlet ihalelerini, suyunu Rus yatırımcılara pazarlamayı aklından geçiren bir siyasetçi ya da siyasi partinin, vatanperverlikle uzaktan yakından alakası olamaz." değerlendirmesinde bulundu.
"İbiza skandalı" olarak da adlandırılan olayın Avrupa genelinde henüz tam anlamıyla karşılık bulmadığına dikkati çeken Martha Bissmann, "Ama artık Avrupa'da merkez sağ, bizdeki Avusturya Halk Partisi (ÖVP) gibi partiler aşırı sağcı partilerle koalisyon kurmanın nasıl olumsuz sonuçlar doğuracağını göz önünde bulunduracak. Bu siyasi hareketleri iktidara ortak etmeden önce çok daha fazla düşünmek zorunda kalacaklar. Geçmiş yüzyıla ait siyasi söylemin artık Avusturya'da barınma şansının olmadığını düşünüyorum." yorumunda bulundu.
- FPÖ 9 puan oy kaybetti
Martha Bissmann, geçen hafta yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde aşırı sağcı FPÖ'nün 2014 seçimlerine oranla yüzde 2,5 oranında oy kaybettiğini, bu nedenle aşırı sağcı partinin beklenilenin çok altında oy kaybına uğradığı yorumunda bulunduğuna dikkati çekerek şunları dile getirdi:
"Son yapılan AP seçim sonuçlarını 2014 ile kıyaslanmasını doğru bulmuyorum. Avusturya'da insanlar oy verirken ulusal ya da AP seçimleri diye bir ayrımda bulunmuyorlar. Her durumda oylarını destekledikleri partilere veriyorlar. Bu nedenle FPÖ'nün AP seçimlerinde aldığı oy oranı iki yıl önce yapılan ulusal seçim sonuçlarıyla kıyaslanmalıdır. AP seçimlerinde yüzde 17,2 oranında oy alan FPÖ, 2017 genel seçimlerinde yüzde 26,9 oranında oy almış. Burada FPÖ'nün yaklaşık 9 puan kaybettiği görülmektedir."
- Avusturya'nın erken seçim kararı
Erken seçim kararı alınan ülkede eylülde yapılacak seçimler sonrası olası koalisyon seçeneklerine de değinen Martha Bissmann, merkez sağ ÖVP'nin birinci parti olarak çıkacağını tahmin ettiğini, ancak ÖVP Genel Başkanı Sebastian Kurz'un aşırı sağcı FPÖ ve Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ile koalisyon kurmasının çok zor göründüğünü ifade ederek, Kurz'un liberal Yeni Avusturya Partisi (NEOS) ve Yeşiller Partisi ile farklı bir koalisyon hükümeti kurabileceği tahmininde bulundu.
Bissmann, AP seçim sonuçlarına da değinerek, bazı ülkeler de aşırı sağcı partilerin güç kazanmasının yanı sıra Yeşiller ve liberallerin de oylarını artırdığına işaret ederek, "Avrupa siyasetinde düşünsel bir dönüşüm yaşandığı kanaatindeyim. Gençlerin sınırları çoktan kaldırılmış Avrupa’ya sahip çıkmak istediklerini, milliyetçi, ulusalcı döneme geri dönmek istemediklerini düşünüyorum." ifadeleriyle sözlerini tamamladı.
Avusturya'da iki hafta önce ilkokullarda yalnız Müslüman kız çocuklarını kapsayan başörtüsü takma yasağı mecliste yapılan oylamada kabul edilmiş, Martha Bissmann, mecliste başörtüsü takarak "İbiza skandalı" nedeniyle devrilen aşır sağcı hükümeti protesto etmişti.
Skandalın ardından erken seçim kararı alınan ülkede, Başbakan Kurz'un liderliğindeki seçim hükümeti meclisten güvenoyu alamamış, bunun üzerine Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, Anayasa Mahkemesi Başkanı Dr. Brigitte Bierlein'ı geçici başbakan olarak atamıştı.