Aylin Aslım'ın kaleminden Portishead

'Trip-hop' akımının ikonik ismi Portishead, Türkiye'deki ilk konserini 20 Ağustos Çarşamba akşamı Küçükçiftlik Park'ta sahneye çıkacak.

Daha 90'ların başındayız. Gösteriş budalası 80'lerin sağcılığından, şatafatından, süs püsünden, aslanlar gibi sert başlayıp pop-rock bir "saç-makyaj" moda akımına dönüşmüş glam rock'tan ve baba George Bush'tan müthiş bıkmış genç Amerikalı müzisyenler, her şeyi tersine çevirmişti. ABD 'nin kuzeybatı ucundaki Seattle'dan 'grunge', dünyaya öyle büyük bir muhalif dalga hâlinde yayılıyordu ki, o yıllarda biz, İstanbul 'un müziğe meraklı liseli gençleri, grunge üniforması hâline gelen oduncu gömleğini nereden bulacağımızı şaşırmış vaziyetteydik.

Pasifik kıyılarından bu isyankar ama melankolik rock dalgası yayılırken, Büyük Britanya adasında da başka bir şeyler dönmekteydi. On bir yıl sürmüş Thatcher kâbusu henüz son bulmuş, yanı başlarında Berlin Duvarı henüz yıkılmıştı. Margaret Thatcher yıllarının kasveti, sosyal adaletsizliği, İngiltere tarihine geçen işsizlik oranı (Thatcher'ın ünlü "Toplum diye bir şey yoktur; birey vardır. Devletten bir şey beklemeyin, herkes kendi başının çaresine baksın" sözü bu dönem hakkında fikir verebilir size) elbette kırık bir aynadan yansımış, sokaklarda grafitici Jamaikalıların getto partilerinde DJ'lik ve MC'lik yapan Bristollü müzisyenlerden yeni sesler çıkıyordu. Yüzyıllarca İngiltere'nin köle ticaretinde en önemli limanı olmuş Bristol, ülkenin en "siyah" şehriydi artık.

"Trip-hop," Jamaika dolaylarından dub ve reggae, caz, soul, R&B, rock, ambient ve elbette hip-hop gibi birbiriyle kalp teması bulunan birçok farklı türün öğelerinin bir araya gelebildiği bir müzik hareketiydi. İngilizce "trip" sözcüğünün "gezi" demek olduğunu düşünürsek, "trip-hop" adının ilk olarak ortaya atıldığında "türler arası bir gezi"nin kastedildiğini söyleyebiliriz rahatlıkla. Tabii yavaşlatılmış hip-hop ritmi ve belki halüsinojen maddeler eşliğinde içsel bir seyahatin ima edildiğini söylemek de mümkün.
Düşük tempolu, abartılı ses oyunlarına rastlayamayacağınız -çoğunlukla- kadın vokalli, nadiren politik ve kesinlikle melankolik trip-hop'un öncüleri arasında hepsi Bristollü Massive Attack, Portishead, Tricky, Howie B, Nellee Hooper'ı ve San Fransiscolu (ilginç, değil mi?) prodüktör-DJ Shadow'u sayabiliriz.
1991'de Massive Attack'in ilk albümü 'Blue Lines', çok büyük bir başarı yakaladı (meşhur Unfinished Sympathy bunun içindeydi) ve trip-hop'un diğer önemli isimlerine yolu büyük ölçüde açmış oldu. Kendilerine "Wild Bunch" diyen bir ekip çalışması olarak başlayan Massive Attack, daha sonra solo işleriyle de kendine has bir kitle yaratan Tricky, Robert Del Naja, Daddy G, DJ Mushroom ve grubun birlikte çalışmayı sürdürdüğü Jamaikalı vokalist Horace Andy'den oluşuyordu. 1994'te ikinci albümleri 'Protection' yayınlandığında artık trip-hop yolunda yalnız yürümedikleri aşikardı: Adını Bristol'a 8 km. mesafedeki kasabadan alan Portishead, 1993'te çıkardıkları ilk albümleri 'Dummy' ile biz kırılgan ve içe dönük yirmiliklerin dünyasını tüm karanlığıyla sarsmıştı bile. Yazılanlara bakılırsa "Henüz çekilmemiş bir kara filmin müziği"ydi adeta. 'Sour Times' adındaki kült parçanın da içinde bulunduğu bu kayıt, tüm zamanların en iyi 500 albümünden biri olarak tarihe geçecekti. 60'lar ve 70'lerin film müziklerinden ustalıkla kesilip biçilip yerleştirilmiş "jazzy" parçacıklar, dramatik yaylılar, Beth Gibbons'un daha önce benzerini duymadığımız karamsarlık ve kırgınlıktaki vokali (kırılgan desek az kalır), içe dönük şarkı sözleriyle Portishead, bana sorarsanız, dünyanın en düşük tempolu şarkılarıyla ışık hızında kültleşen ilk grup olmuştur. Özellikle eski filmlerden kullandıkları "sample" mevzuunun kopyalanarak diğer gruplar arasında bir salgına dönüşmesi, grubun sonraki çalışmalarında trip-hop'tan kısmen uzaklaşıp farklı deneylere yönlenmesine sebep oldu.

90'ların ortası geldiğinde "trip-hop" başlığı altında sayabileceğimiz ama tekno, drum'n bass gibi geniş varyasyonları olan birçok önemli isim semalarımıza ulaşıyordu: Lamb, Gus Gus, Sneaker Pimps, Morcheeba, Air, Archive, Hooverphonic, Baxter, Death in Vegas, Björk, Radiohead ve hatta Madonna gibi farklı isimlerin albümlerinde trip-hop etkisini görmek mümkündü.
90'lar geçti gitti ama Türkiye 'de ilk konserini verecek olan Portishead müzik üretmeye devam ediyor; yukarıda saydığımız/sayamadığımız birçok trip-hop çıkışlı isim de. Beth Orton, Sharon van Etten, Bonobo, Lana Del Rey gibi birçok müzisyenin işlerinde bu hikayenin yankılarına memnuniyetle rastlıyoruz hâlâ.

Aylin Aslım'dan 'trip-hop'a hakim olmak için 5 şarkı:
Massive Attack - Safe From Harm [1991]
Portishead - Roads [1994]
Massive Attack - Karmacoma [1994]
Everything But The Girl - Better Things [1996]
Red Snapper - Image Of You [1998]