Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, halkın iki senede borçlanma ile 95 milyar lira harcama yaptığını vurguladı. Babacan, "İyi büyüme rakamları gördük, ama bunun devamı gelmeyebilir. Onun için herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerekiyor." uyarısında bulundu.
Siyaset, ekonomi ve iş dünyasının önemli isimleri, Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde bir araya geldi. Capital ve Ekonomist dergileri ile Bursa Valiliği tarafından tertip edilen etkinlikte Türkiye ve dünya ekonomisi ele alınıyor. 15-17 Mart tarihlerini kapsayan zirveye Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Bursa Valisi Şehabettin Harput ile TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner de katılıyor.
Ali Babacan, burada yaptığı konuşmasına, Afganistan'da hayatını kaybeden askerlere rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileyerek başladı. Ekonomi ile ilgili yaptığı değerlendirmelerde tüketim ve harcamalara özel bir yer ayıran Babacan, "İki senede halkımız 95 milyar lira harcamayı borçlanarak yapmış. İyi büyüme rakamları gördük ama bu sürdürülemez. Herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerekiyor." uyarısında blundu. Başbakan Yardımcısı, sözlerine devamla, "Bana bir şey olmaz, ben bir iş bulur, geçimimi temin ederim diye harcamaya başlamak olumlu bir tablo değil. Kredi hacmini frenleme yoluna gitmek amaç ama bundan sonra tasarrufu teşvik etmek önemli. Önümüzdeki dönem Tasarrufa ilave teşvikler vermek bizim için önemli bir alan olacaktır. Bunu da yapacağız, hazırlıklar tamamlandı." ifadelerini kullandı.
Küresel ekonomik gelişmeleri de değerlendiren Başbakan Yardımcısı, "2008-2009'da başlayan kriz halen devam ediyor. Henüz bu krizin kökenine inilebilmiş değil, çözümü için adımlar atılabilmiş, tedbirler alınabilmiş değil. Bugün yapılan merkez bankalarının para basıp devlet ve bankaların komple çöküşünü ertelemektir. Evet, şu an için likidite operasyonları ve Avrupa ülkeleri arasında mutabakat arayışları var. Ama pek çok ülkede krizden nasıl çıkılacağı ile ilgili bir mutabakat yok." dedi.
BABACAN'DAN SCHRÖDER'E ÖVGÜ
ABD'nin dünyanın en büyük ekonomisi olduğunu ama bütçesinin belli olmadığını dile getiren Ali Babacan, şöyle devam etti:
"Kongre ile yönetim arasında ayrışmalar var. Bir araya gelip, doğru çerçeve oluşturup atacakları adımları belirleyemediler. Orada girişimciler de önünü göremiyor. FED'in bol miktarda para basıp piyasaya sürmesi de yetmiyor. Hal böyle olunca şirketler güvenmeyince yatırım yapmıyor, bankalar kredi vermiyor. Halk korkup alışverişini erteliyor. Ev alımını, araba alımını günlük alışverişini tehir ediyor. Tabii ekonomi de duruyor. Avrupa'da da durum aynı. Bankalar likidite açma konusunda tereddütlü, bir birlerine güvenmiyor. 27 ayrı iktidar, koalisyonlar söz konusu. Parlamentolar ile iktidarlar uyuşmuyor. Bunlar, Avrupa'da toparlanmayı geciktiren en büyük sorunlar. Artık siyasi karar alma mekanizmalarında görülen aksaklıklar küresel ekonomi adına en büyük tehdit, en büyük risk kaynağı. 'Doğrusu budur' diyebilen liderler batı dünyasında azaldı. Eski Almanya Başbakanı Schröder, seçime giderken bana enteresan şeylerden söz etti. 'Reformlar yapacağım, bundan dolayı seçilemeyeceğim. Ama bunu birileri yapmalı. Ben siyasi geleceğimden feragat edip adım atacağım' dedi ve attı. Şu an Avrupa'nın en güçlü ekonomisi Almanya görünüyor. Yani Almaya o gün alınan kararların bugün faydasını görüyor."
Kısa vadeli, günü kurtaran yaklaşımlardan dolayı 2008 krizinin aaşılamadığından dert yanan Babacan, "Merkez bankalarının bildiği en iyi iş para basmaktır. Zaten fazla yapabilecekleri bir şey de yok. Bunu bol bol yaptılar, ama bu iktidarları rehavete sürüklememeli. Bu, hakikaten tehlikeli, riskli bir tutum. Gelinen aşamada pek çok ülkede bütçe tedbirleri gerekiyor, bütçe açıklarını, kamu borç stoklarını indirmeleri gerekiyor. Bankalarına çeki düzen vermeleri ise zaruret." ifadelerini kullandı.
Japonya, Avrupa ve ABD ekonomilerinde ağır vergi yüklerinin geleceğini bildiren Babacan, bu ülkelerin kamu yatırımlarından kesinti yapacağına temas etti. Uygulamanın büyüme tarafında uzun vadeli baskı oluşturacağını aktardı.
Önümüzdeki dönemin belirsizlikler içerdiğini belirten Babacan, Yunanistan'a ve Avrupa Birliği'nin mali çerçevesine dair tehditlerin sürdüğünden bahsetti.
Ali Babacan, Türkiye'nin bütçesini dengeleyip borç stoğunu indirdiğini, banka yapısını güçlendirdiğini böylece 2008-2009 krizinden korunduğunu ifade etti. Kriz döneminde Avrupa ülkelerinin harcamalarını artırırken, Türkiye'nin Orta Vadeli Program ile bütçesini indirmeye koyulduğunun altını çizen Babacan, bu minvalde cep telefonu ve otomobilde ilave vergiler koyduklarına işaret etti. Uygulamanın ülkede güven ortamını perçinlediğini savunan Babacan, böylelikle alışvrişlerin ve yatırımların arttığını dile getirdi.
"HER SENARYOYA HAZIR OLMAMIZ GEREKİYOR"
Güven ortamından memnun olduklarını fakat bunun getirdiği aşırı kredi hacmi genişlemesinden kaygı duyduklarını dile getiren Başbakan Yardımcısı Babacan, şunları kaydetti:
"2010 sonundan itibaren politikaları sıkılandırdık. Kredi hacimlerini sınırlandırma yoluna gittik. Sorasında Merkez Bankası, para politiklarını sıkılaştırdı. Bu sene yüzde 4 büyüme bekliyorsak bu bizim politikalarımızdaki sıkılaştırmanın sonucudur, büyümenin devamlılığı içindir. Yoksa biz yüzde 7- 8 büyürdük ama bunun 2013'ü, 2014'ü var. Bir sene büyümüşüz ardından sıkıntılı tablo ile karşı karşıya kalmışız, bunu istemeyiz. Hep uzun vadeli yaklaşmak tercihimiz. Son G- 20 toplantısında bu görüşlerimizi merkez bankalarının başkanlarına ilettik. Bize, 'Siz büyümeyi öldüreceksiniz' dediler ama bunun 2013'ü, 2014'ü ve 2015'i var. Bugünü kurtarayım, yarın ne olur politikası yanlış. Umarız gelişmiş ülkelerde daha uzun vadeli politikalar görürüz."
Türkiye'nin bundan sonra uygulayacağı politikaların da büyük önem taşıdığını aktaran Başbakan Yardımcısı Babacan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şu an dünya ekonomisinin durumu, 12 ve 13'üncü asrın keşiflerini andırıyor. Amerika kıtası keşfedilmemiş, gemiciler bilinmeyen yollarda ilerliyorlar; yeni fırsat ve kaynaklar arıyorlar. Ama ellerinde harita yok. Karşılarına çıkan ada mı, kıta mı onu da kestiremiyorlar. İşte global ekonomi de o bilinmeyen kıtalar, karalardır. Bu konjonktörü geçmişin hiçbir dönemi ile karşılaştıramıyoruz. 1929 bunalımı ile karşılaştırılıyor ama bugünün dünyası daha ayrı. Burada daha entegre bir dünya söz konusu. Böylesine kenetlenmiş finans dünyasında son derece temkinli ilerlemek gerekiyor. Hiçbir zaman bana bir şey olmaz dememek gerekiyor. Hemen her senaryoya hazır olmak gerekiyor. Biz, her senaryoya hazırlıklı olacak yol izliyoruz. Böyle sisli dönemlerde, öngörülebilirliğin az olduğu dönemde sürati düşürmek gerekiyor. Bizim de yaptığımız bu. Uludağ'a çıkarken sis vardı, konvoy süratini indirdi. Emniyetle yola devam ettik. 2012'de yaptığımız bu. Emniyetli, kendinden emin manevra kabiliyetimizi koruyacağımız sürat. Bütçe disiplini önemli. Bütçe disiplini önümüzdeki dönemde devam edecek. Bankacılık politikamızda dünyanın durumuna göre sıkılaştırma ve gevşetme olacak."
Politikalarını, Avrupa'da yaşanan resesyona göre ayarlayacaklarını, onlara göre sıkılaştırma-gevşetme kararı alacaklarını dile getiren Babacan, "Tabii Merkez Bankası'nın politikaları da enflasyon, fiyat istikrarı ve finansal istikrara bakarak şekillenecektir. Ne olursa olsun her senaryoda yapısal reformlara devam etmeliyiz, burada kaybedecek zaman yok." dedi.
İktidar olarak yapısal reformlar adına yatırım ortamını iyileştirmeyi temel aldıklarını duyuran Babacan, "Bir turizmci ile görüştüm. Akdeniz bölgesinde otel açmak için 3 bin 200 yerden imza almış. Olay bununla da bitmiyor, bir yatırım için bir kuruluş izin veriyor, ama mahkeme yürütme kararı alıyor; 'O kuruluş sana izni yanlşlıkla vermiş' diyor. Bu konuları ciddi olarak ele almalıyız. Devletin verdiği izinlerin nihai olması gerekiyor. Kendi yatırımcımıza eziyet ederken, uluslararası yatırımcıların Türkiye'yi tercih edip yatırım yapmaları hayal. Geçen sene geldiğimiz nokta; 15 milyar dolar küresel yatırımcı girişi. Peki dünyaya bakıyoruz 1,6 trilyon dolar. Evet, bu konu artık ciddi biçimde ele alınmalı. Bütüncül odaklı yaklaşım, gerekiyorsa anayasaya derc edecek şekilde." ifadelerini kullandı.
Ali Babacan, konuşmasında işgücü reformlarının da bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğine değindi. İstihdam ile ilgili atılacak adımların işçi ve işveren açısından birlikte değerlendirileceğini belirten Başbakan Yardımcısı, "Bir yandan çalışanımızı, alın teri dökeni koruyacağız. Ama politikanın tamamını ölçülü rasyonel seviyeye getireceğiz. Aşırı gidersek işsizlik artar. Şirketler, üretim ve ihracat yapamadıktan sonra yarın oraya kilit vurmak gerekirse ne yapacağız? Burada çalışanın işverenini de korumalıyız, şirketini de korumalıyız. Esneklik unsurunu artırmamız gerekiyor. Onun için çalışanlarımızın işe giriş çıkışlarının, bölge değiştirmelerinin kolaylaştırılması gerekiyor." şeklinde konuştu.
Başbakan Yardımcısı Babacan, Bursa'dan da övgüyle bahsetti. Konum olarak şehrin İstanbul, Ankara ve İzmir'in tam ortasında bulunduğuna işaret eden Babacan, şehirde faaliyet yürüten sanayici ve tüccarın dünyanın dört bir yanına ihracat yaptığını vurguladı. Bursa'nın otomotiv, tekstil, makine kimya ve gıda sektöründe ön planda olduğunun altını çizen Babacan, Uludağ'ı da ilin önemli değerlerinden biri olarak nitelendirdi. Pek çok ülkede önemli forum ve toplantılarda kanaat önderleri, siyasiler ile bilim adamlarının buluştuğunu anlatan Babacan, burada yapılan tartışmaların faydalı olduğunu, geleceğe katkıları olacağını savundu. Babacan, Uludağ Ekonomi Zirvesi'nin uluslararası bir boyut alması temennisinde bulunurken; etkinliğin Davos'a benzer yanlarının bulunduğuna da işaret etti.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz