ANTALYA (İHA) - Turizmin başkenti Antalya'da, Adli Tıp'a yapılan başvurular arasında ilk sırayı "babalık testi" alıyor. İstek üzerine anne, baba ve çocuktan alınan kan ve doku örnekleriyle yapılan DNA'dan babalık testini, 2. sırada adli vakalar izliyor.
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve Adli Tıp Kurumu Antalya Grup Başkanı Yrd. Doç. Dr. Sema Demirçin, babalık testinin ailelerin istekleri doğrultusunda yapıldığını söyledi. Babalık testi için yılda yaklaşık 200 kişiden DNA tetkiki için doku ve kan örneği aldıklarını belirten Demirçin, 2. sırada ise adli vakaların yer aldığını bildirdi. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı olarak yılda yaklaşık 100 adli vakayla ilgili değişik testler yaptıklarını belirten Demirçin, DNA Laboratuarı'nın 5 yıl önce hizmete girdiğini hatırlattı.
Adli Tıp Anabilim Dalı'nın 1990 yılında kurulduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Demirçin, önümüzdeki günlerde Toksikoloji Laboratuarı'nın da hizmete gireceğini açıkladı. Laboratuarın İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nca kurulacağını bildiren Yrd. Doç. Dr. Demirçin, şunları söyledi:
"Bu sayede otopsiden alınan parçaları daha detaylı inceleyebileceğiz. Laboratuarda 4 kimya uzmanı da görev yapacak. Şu anda otopsiden alınan örnekleri İstanbul ya da Ankara'ya gönderiyoruz. Bu da rapor hazırlama süresini uzatıyor. Laboratuarın hizmete girmesiyle, rapor süresi de kısalmış olacak"
Akdeniz Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı'ndan Uzman Psikolog Elif Yazar ise, Adlı Tıp Anabilim Dalı'na yapılan "babalık testi" başvurularının düşündürücü olduğunu söyledi. "Burada asıl tartışılması gereken, insanların neden bu teste ihtiyaç duyduğudur" diyen Yazar, çağımızda güven sorunu yaşandığına dikkat çekti. Yazar, şunları söyledi:
"Evlilik ve beraberlik gibi mahrem olan ilişkilerde güven esastır. Bu konu hakkında tartışması gereken insanların neden böyle bir şeye ihtiyaç duyduklarıdır. Günümüzde kentleşen hayatta insanlar birbirlerinden uzaklaşıyor. Kentleşen hayatta mahrem ilişkiler çözülmeye başlıyor. En önemlisi ise aile kurumu deforme olmaya başlıyor. 15-20 yıl önce insanların birbirine güveni daha fazlaydı. Kimse böyle bir şeyi konuşmazdı bile"