Babalık Yapmak Keyifli

Baba olmatan değil, babalık yapmaktan keyif alıyor musunuz?

Çocukların babalarının bilgeliğine, sevgisine ve onları kavrayıp kapsamasına ihtiyacı var. Baba olmuş olmanın ötesinde siz çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılayabiliyor musunuz, ya da en azından çocuğunuzun ihtiyaçları hakkında bir fikriniz var mı? Babalık etmekten keyif alarak babalık icraatında bulunmaya ne dersiniz?

"Çocuk için anne baba eşit uzaklıkta, eşit değerlerde varlıklardır. Bir çocuk için anne ve baba normal şartlar altında eşit değere sahiptir; çocuk anne ve babaya eşit mesafede ve eşit sevgi alanındadır. Dolayısıyla, eşlerden birinin çocuğu kendi tarafına çekmeye çalışması, çocuk açısından çok ciddi bir sevgi, güven ve bağlanma karmaşası yaratır. Aslında çocuğun bizim bir parçamız olmadığı, duygularının bizim kontrolümüz altında olmadığı gerçeğinin farkına vararak hareket etmek gerekiyor. Çocuk bizim dışımızda bir varlıktır, ayrı bir bireydir ve bize de eşimize de eşit mesafededir. Eşit mesafede de durmak zorundadır. Bu doğal bir zorunluluktur.” Bu cümleler, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk'e ait... Söyledikleri kulağa ne kadar da hoş geliyor... Fakat, hadi itiraf edelim, kaç ailede çocuk anne ve babaya eşit uzaklıkta... Yüzde bir mi, yoksa binde bir mi?.. Umarım milyonda bir değildir?!.

Reklam
Reklam

ÖRNEK BABALAR...

Geçen gün kızımın sınıf yemeğinde babalardan biri; "Eskiden ne çok boş vaktim varmış, şimdi anlıyorum, tek çocukluyken bile kendime ayıracak vaktim varmış da, ben kıymetini bilememişim” dedi. Ve devam etti: "Bekarlık günlerimde biri bana; ‘Evlenip, işten eve yorgun argın döneceksin, evde yemekten sonra eşin büyük kıza ders çalıştırırken sen de küçük ile keyifle oynayacaksın' dese, at da, biraz ufak at derdim. Yaşamasam, 2 çocuk babalığından böyle yorulmama rağmen büyük zevk de alacağım aklıma gelmezdi...” İşte, yüzde birlik örneğe giren harika bir baba!.. Çünkü babalığını, sadece eşine destek olmak için ya da babalık görevini icra etmesi gerektiği için gerçekleştirmiyor, babalık yapmaktan aynı zamanda keyif de alıyor. Yüzündeki ifadeden, çocuklarıyla olan ilişkisini anlatırken gözlerinin ta içinin gülmesinden ve yorgunluk çizgilerinin derinliğinden de anlayabiliyordunuz bunu...

Ertesi gün de 2 çocuklu bir kadın arkadaşımın üzüntüsüne tanıklık ettim. Biri 4 yaşına gelen, biri de henüz 7 aylık iki kızı vardı onun da ve eşine "Çok yorgunum, artık dayanamıyorum, yardımına ihtiyacım var” dediğinde nasıl bir cevapla karşılaşmış dersiniz? Eşi alaycı bir üslupla; "İstersen, işi gücü bırakıp evde sana yardıma geleyim” deyivermiş. İşte, hepimize yakın bir baba örneği bu da... "Ben çalışıp kazanırım, gerisine karışmam” diyen babalardan... Toplumuzumdaki babaların en az yüzde 95'i gibi...

Reklam
Reklam

Yine çok yakın bir arkadaşım 12 senedir kızını tek başına büyütüyor. Boşandıktan sonra baba, başka bir ülkeye yerleşmiş ve kızını 12 yılda 12 kere bile görmemiş... Boşandıktan sonra çocuklarını da boşayan babaların oranı da en az yüzde 90'larda...

Şimdi bu çocukların, anne ve babalarıyla eşit mesafede, anne ve babaya eşit değer vererek ilişki kurmalarını bekleyebilir miyiz? Çocuğun ihtiyacı bu olsa da, bunu becerebilmesi için bu ihtiyacı destekleyen bir anne ve bir baba gerek!.. Peki ya nerede?..

AİLEMİZDE OLUP BİTENDEN HEPİMİZ SORUMLUYUZ!

Anne babalıkla ilgili sayfalar dolusu bilgiyi bir çırpıda sayıp dökebiliriz; annelerin içgüdüsü olduğudan, kadınların anneliğe çocukluktan itibaren hazırlandığından, toplumun anneliği desteklediğinden ve dolayısıyla da çocukların sorumluluğunun pratikte anne üzerinde olması gerektiğinden -bin yıllardır yaptığımız gibi- dem vurabiliriz. Hatta, babalar, çocuklarıyla anneler kadar iyi ilişkiler kuramıyorlarsa, bunda annelerin de en az yüzde 50 payı olduğunu da söyleyebiliriz.

Reklam
Reklam

Ama, gel gelelim, son yapılan araştırmalar bugüne kadar "Çocuk annenindir, anne bakar, büyütür, baba da ona eşlik eder” uygulamasını bir kenara bırakmamız gerektiğini ve bunu çocuklarımızın bütün hayatlarında ve hayatlarının da her alanında sağlıklı ve mutlu bireyler olmalarını istiyorsak keyif alarak gerçekleştirmemizi şart koşuyorlar. Ve bu şartı yerine getirme konusunda hepimiz hem kendimize, hem eşimize, hem de çocuklarımıza karşı yüzde 100 sorumluyuz.

Tabii, yeni çağın babalarının hakkını yemeyelim, aile içinde eski babalardan çok daha eşitlikçi ve paylaşımcı ilişkiler içindeler, sınırlarını zorluyorlar. Ama, biz nasıl anneliğimizi çocuklarımıza ve ailemize lütfetmiyorsak, babalığın da çocuğa ve aileye lütfedilmeden, doğallıkla, keyifle icra edilmesi gerekiyor işte...

AİLE İÇİNDEKİ ADALET DUYGUSU

Aksi taktirde ne mi oluyor? Bir kere aile içindeki adalet duygusu sarsılıyor... Ve çocuk babayı sadece eve ekmek getiren kişi ya da şanslıysa aynı zamanda da bir oyun arkadaşı, bir eğlence aracı olarak algılıyor. Peki, eve ekmek getirmek dışında çocuklarıyla iyi vakit geçiren, onları eğlendiren ve bu süreçte kendileri de eğlenen babalara soruyorum: Çocuğunuz 13-15-18 yaşına geldiğinde, ufak ufak kendi harçlığını kazandığında ve en az sizinle eğlendiği kadar eğlenebildiği arkadaşları da olduğunda, hala babalığınız onun için bir özellik arzedebilecek mi?.. Kısaca, çocuğunuz her yaşında babalığınızı tek geçebilecek mi?

Reklam
Reklam

Annelerin yeri doldurulmaz deniyor ya hani, bunun çocuğu sadece doğurmuş olmaktan kaynaklandığını sanmıyorum. Bebeklik, erken çocukluk ve ergenlik dönemlerinde çocuğun ihtiyaçlarını koşulsuz bir sevgi ve güven içinde verebilme gayretiyle, gönülden sunulan emekle çok ilişkili olduğunu düşünüyorum.

Hadi bu kez sadece biz anneler itiraf edelim, tamam biz de çocuklarımıza annelik etmeyi abartıyoruz. Ama, abartmamızın altında, biraz da çocuklarımızın giderilmeyen (genellikle babaları tarafından) ihtiyaçlarını giderme çabası yatıyor olabilir mi acaba?..

Sonra; anneler de çocuğun üstünde hak iddia ediyorlar işte! Doğur, büyüt, her ihtiyacında yanında ol, çözüm üret, şapkadan tavşan çıkar... Eeee, sonra çocuk seninle babasına eşit mesafede olsun! Oldu...

Anne ve babalıklarımızın çocuklarımız için de kendimiz için de bir düş kırıklığı değil, bir hediye olmasını diliyorum... Bunun için elele vermeye hazır mıyız?