Hatice Kamer
Diyarbakır
Hadi Gümüş, öğretmenlik mesleğinden atılmış, 12 Mart ve 12 Eylül'de hapis yatmış.
"Büyük babam Osmanlı Devletinin mağduru oldu, ben de Türkiye Cumhuriyeti'nin" diyor Hadi Gümüş.
O da, biraz sonra Çüngüş'e gidecek olan yolculardan biri.
1915 olaylarının 100. yıldönümünde birçok ülkeden onlarca Ermeni, Diyarbakır'ın Çüngüş ilçesinde Diyarbakır İnsan Hakları Derneği, Gomidas Enstitüsü ve Diyarbakır Barosu tarafından düzenlenen özel bir anmaya katılmak için bir araya geldi.
TIKLAYIN: 1915: SOYKIRIM MI, TEHCİR Mİ?
Hadi Gümüş, "1998 yılında, Danıştay'ın "Ermeni olduğu, komünistlik yaptığı için Atatürk ilkelerine göre davranamayacağından öğretmenlik yapması sakıncalı" kararıyla öğretmenlikten atılmış, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde siyasi faaliyetleri gerekçesiyle cezaevinde yatmış.
Diyarbakır'da yaşıyor ama aslen Adıyaman'ın Gerger ilçesinin Orbiş Köyü'nden.
Büyükbabası, olaylar sırasında sekiz yaşındaymış ve ağabeyiyle birlikte ağaca çıkıp saklanarak hayatta kalabilmişler.
Geçmişte yaşananlardan dolayı kin tutmadığını söylüyor, ama yaşanan büyük acının hala görülmek istenmediğinden rahatsız.
"Ben Türkleri Talat ve Enver Paşa gibi insanlarla tanımadım, Kürtleri de Hamidiye alayları ile" diyor ve devam ediyor:
"Ama o dönem yaşananların inkarı acılarımızı daha çok artırıyor."
Rahime Karakaş, Sarkis olan babasının isminin üstünün silinerek değiştirilmiş olduğunu yıllar sonra öğrenmiş.
Rahime Karakaş da, Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinden emekli bir öğretmen.
38 yaşında babasının Ermeni olduğunu öğrenmiş. "Tapu kaydını almaya gitmiştim. Kayıtta babamın isminin Sarkis olduğunu gördüm. Sarkis'in üzerini kalemle çizip diğer ismini yazmışlardı. O gün bugündür Sarkis'in hikayesinin peşindeyim" diyor.
TIKLAYIN: 1915 OLAYLARI YARGILANDI MI, BUGÜN YARGILANABİLİR Mİ?
'65 bin kişiden geriye kalan birkaç yıkık kilise'Çüngüş, Diyarbakır'ın kuzey batısında, 107 km uzağında yer alıyor. 1915 yılından önce burada Ermeniler yaşardı. 1914'de yapılan nüfus sayımına göre Diyarbakır, ilçe ve köylerinin nüfusu 492.101. Bu nüfusun 65 bin 850'ni Ermeniler oluşturuyordu. Bugün onlardan geriye sadece birkaç yıkık kilise ve Ermenice köy isimleri kalmış.
Çüngüş'e anmaya gidenler yolda jandarma tarafından durdurulup aranıyor
Yolda jandarmalar otobüsü durdurup "güvenlik" nedeniyle kimlik kontrolü yapıyor.
Biz bu duruma alışkınız ama yurtdışından gelenler bu duruma şaşırıyor. İşlem biraz uzun sürüyor.
Bahoz Tomasyan İsviçre'den gelmiş.
50 yıl önce korkudan yurtdışına çıkan Bahoz Tomasyan, kendisine çocukken 'Ermeni oğlan, gavur oğlan' dendiğini aktarıyor
Hadi Gümüş'ün yanına oturup Kürtçe bir şarkı söylemeye başlıyor. Şarkısı doğduğu topraklara duyulan hasret üzerine; "Elli yıldır uzaklardayım, bedenim orada ama ruhum burada. Biz bu güneşin çocuklarıyız" diyor.
O da Bitlis'in Mutki ilçesinden.
"Kıbrıs olayları ve Makarios hayatımızı etkiledi, Müslümanlar, ona duydukları öfkenin faturasını biz Hristiyanlara çıkarmaya çalıştı. Korktuk ve köyden çıktık. Önce Midyad'a oradan İstanbul'a, ardından Avrupa'ya gittim. 43 yıldır orda yaşıyorum" diyor.
Çocukluğunda köyde kendisine " Kurê Ermeni, kurê fille (Ermeni oğlan, gavur oğlan) derlermiş, ''O zaman anlamazdım bu sözün ne kadar aşağılayıcı olduğunu. Ermenilik hep hakaretle eşdeğer görüldü ne yazık ki" diye devam ediyor Tomasyan.
Üvey babaannesinin, dedesinden önceki eşi ve çocukları olaylar sırasında öldürülmüş.
Tomasyan, "Babaannemin ailesini öldüren adam, onakarışmamış, kendine eş olarak almak istemiş ama kabul etmeyince kafasına bir sopayla vurmuş, öldü diyerek bırakmış. Ama babaannem o ağır yaraya rağmen kurtulmuş. 92 yaşında hayatını kaybetti ve ben onun güldüğünü hiç görmedim" diyor.
Tomasyan, 1915 olaylarının üzerlerinde bırakmayı travmayı anlatırken de şunları söylüyor:
"Bir ağacı dalından keserseniz, yeşerme ihtimali çok yüksek ama ağacı gövdesinden keserseniz siz onu öldürmüş, kökünü kurutmuş olursunuz. İşte bize yapılan da buydu. Katliamı gözlerimizle görmedik ama acısı genlerimize geçti. Hala korkuyoruz. Bu yüzden geride kalan akrabalarımın başına bir şey gelmesin diye bitirmiş olduğum kitabımı bile basmaktan korkuyorum. Şimdi size demeç veriyorum ya, ondan bile korkuyorum aslında.''
"Yaşananları değiştirmek, ölenleri geri getirmek mümkün değil, acımızı anlamayabilirsiniz, ama ağladığımızda gözyaşımızı silebilirsiniz, bu çok mu?"
İki saat süren yolculuktan sonra Çüngüş'e varıyoruz. Derin bir oluğun, ''ölüm kuyusu''nun yaklaşık 50 metre yukarısında Yeniköy adıyla bir ilkokul yapılmış.
Okulun bahçesinde çocuklar, 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamaları için danslı müzikli provalar yapıyor, fondaki müzik "Haydi Halaya" türküsü çalınıyordu.
Kim olduğu bilinmeyen kadın, çocuk ve gencin bu kuyuya atıldığı söyleniyor
Düdenin görüntüsü uzaktan bile ürkütüyor insanı. Çevresine göre çukurda kalıyor. Herkes çok dikkatli iniyor, ayağınız kaydı mı felaketiniz olabilir.
Coğrafik bir terim olarak düdenin ansiklopedik tanımı 'Kalkerli arazide erime ile oluşan daire biçimli kapalı çukur" demek. Ama bu terimin anlamının Ermenilerin hafızasındaki karşılığı çok daha başka bir şey.
Yaklaşık iki metre genişliği, beş metre uzunluğundaki bu derin yarık, çok ürkütücü görünüyor. Derinliği bilinmiyor ama bakıldığında dibi görünmüyordu. Dışardan düdenin içine akan suyun gürültüsü de dipsiz karanlık kuyuyu daha da ürkünç hale getiriyordu.
Herkes önce kuyunun dibini görmeye çalışıyor, ama bu nafile çaba daha sonra yerini gözyaşına bırakıyor. Yüz yıl önce burada yaşananları hayal etmek bile korkunç. Kim oldukları ve nereden geldikleri bilinmeyen kadın, çocuk, genç birçok insanın hayatının bu karanlık, dipsiz ve ürkütücü çukurda son bulduğu anlatılır.
Hadi Gümüş ve Bahoz Tomasyan ve diğer birçok kişi, düdenin başında oturdukları yerde çöküp hıçkırıklara ağlamaya başlıyorlar.
'Gerçekler insan hafızasında'Diyarbakır Surp Gragos Ermeni Kilisesi Vakfının yöneticilerinden Gafur Turkay kısa bir konuşma yapıyor, "Soykırımda binlerce insan buraya atıldı. Yüz yıl geçtiği halde burada yaşanan vahşet hafızlarda tazedir" diyor ve kelimeler boğazında düğümleniyor.
HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan da anma programı için düdenin başındaydı.
Nursel Aydoğan, "Eğer bu ülkede Ermeni katliamının yapılıp yapılmadığını öğrenmek istiyorsanız Çüngüş'e gelin. Gerçekler tarih sayfalarında değil, insan hafızlarındadır, gelin ve buradaki insanların hafızasına başvurun" diyor.
Anmaya katılanlar, benzer acıların yaşanmaması için 24 Nisan'ın kınanması çağrısında bulunuyor
Hilal Mermutlu da düdenin başına çöküp kalanlardan. Çok üzgün görünüyor. Bitlis'in Ermenilerinden ama anmaya katılmak için İstanbul'dan gelmiş. Gözleri dolmuş ve sigarasını çıkarıp yakıyor. "Civar köylere giderseniz, yaşanan vahşeti size anlatırlar. Ne diyeyim ki, her şey şu kuyunun dibinde" diye konuşuyor.
Bahoz Tomasyan ağlayarak "Yok canım, kim demiş ki Ermeniler soykırıma uğradı diye, bakın kuyuya, burada ölü görüyor musunuz, yalan, külliyen yalan canım' diye konuşuyor kinayeli bir şekilde ve oturduğu yerde ağlamaya devam ediyor.
Çüngüş'teki anmada kuyunun başına karanfiller bırakıldı
Hadi Gümüş, onu teselli etmeye çalışıyor ama o da ağlıyor. Bahos Tomasyan'ın yarım bıraktığı sözü o tamamlıyor:
"Bu civarda yaşayan 'Kılıç artığı' kadın ve çocukları sürüye sürüye buraya getirip diri diri bu çukura atmışlar. Acımızı paylaştığınız ve bugün burada bizimle olduğunuz için teşekkür ediyoruz. Bir daha bu acıların yaşanmaması için, 23 Nisanı kutlayanlara 24 Nisanı da lanetleyin diyorum"
Düdene gürültüyle akan su, ağlayan insanların sesini bastıramıyordu.
Orada bulunan insanlar ellerindeki karanfilleri mezara bırakır gibi düdene atıyor ve dua ediyorlar. Mezarı olmayan çok sayıda Ermeni için gözyaşı döküyorlar.
Yeniköy İlkokulu'nun bahçesinde ise 23 Nisan Bayram provaları devam ediyor fonda Telli Turnam türküsü çalıyor:
"Telli telli telli şu telli turna. Sanma ki yaralı uçmaz bir daha. Takılmış kanadı göçmen buluta. Döner gelir bir gün konar yurduna."