Devlet Denetleme Kurulu’nun 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili hazırladığı raporu gazetelerden takip ettiğini belirten Ahmet Özal, "Gazetede okuduğum kadarıyla raporda çok ciddi şüpheler var. Raporda fosfat zehirlenme ihtimalinden bahsediliyor. Mezarın açılıp açılmaması konusu yargının vereceği bir karar. Bizim dinimizde anlayışımızda meftanın rahatsız edilmesi hoş değil. Bugün o zaten zehirlenme meselesi ölümün normal olmadığını, kalp yetmezliğinin bulunmadığını biz yıllardan beri söylüyorduk ama artık bu ortaya çıkmaya başladı" dedi.
"Mesela mezarın açılıp zehirlenip zehirlenmediğini öğrenme meselesinden çıktı" diyen Özal, "O Allah'ın takdiriydi. Vefat etti. Zaten normal ölmediğini artık herkes biliyor. Zaten mezarı açılıpta eğer bu tespit edilecekse ki edilecektir, kimin yaptığını bulmadığın sürece o mezarın açılması o zehirlendiği artık biliniyor. Enteresan bir tarafı yok" şeklinde konuştu.
Özal "Mühim olan burada hep benim söylemeyece çalıştığım 1990'lı yılların başında özellikle 1993'te başlayan bir süreç var. Türkiye'de Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle başlayan Eşref Bitlis'in rahmetli babamın, Hablemitoğlu'nun Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç bunlar hepsi bağlantılı şeyler. Esas 90'lı yılların başındaki bu meseleyi ta 28 Şubat'lara kadar getiren hadise, o karanlık yılların hepsinin incelenmesi lazım. Hepsi bağlantılıdır. Bu devrin incelenmesi için bu otopsinin yapılması şart değil. Otopsi yapılabilir yapılmayabilir. Şart değil" dedi.
Özal, babasına ait saç örneklerininn kendisinde olup olmadığıyla ilgili bir soruya ise "Saç örnekleri bende değil" diye yanıt verdi.