Yaşam süresi boyunca kolon kanserine yakalanma riski % 5 tir. Kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür. En çok orta yaşlı insanlarda rastlanır. 45 yaşından sonra sıkça görülmeye başlanan bağırsak kanseri, oldukça tehlikelidir.
Bağırsak, vücudun sindirim sistemini tamamlayıcı olan organdır. Bağırsakların vücuttaki işlevi genel olarak ağız ve midede sindirime uğrayan maddelerin sindirimini son kez yaparak, faydasız olan kısımları dışkı ve idrar olarak dışarı atmaktır. Bağırsaklar; mide ve böbrek ile beraber çalışır.
Yaşamak için alınması gereken besinler vücutta kullanıldıktan sonra, atık olan kısımlarının vücuttan atılması gerekir. Vücuttan atılmayan yararsız maddeler insan sağlığını tehlikeye atar. Bağırsak sistemi iki ana elemandan oluşur. Bunlar ince ve kalın bağırsaktır. İnce bağırsak yaklaşık 6 metre uzunluğunda iken kalın bağırsak sadece 1,5 metredir. Sindirim sistemi ince bağırsak ile başlar ve kalın bağırsak ile sona erer. İnce bağırsak ile kalın bağırsak beraber çalışan iki kısımdır.
Besinler midede iyice salgılanır ve mide öz suyuna bulanmış vaziyette ince bağırsağa gelir. Mide ve mideden gelen besinler asitlidir. İnce bağırsak ise bazik durumdadır. Mideden bolca mide öz suyuna bulanmış şekilde gelen besinler ince bağırsakta etkileşime girer. Burada besinler sindirilmeye başlar. Besinler ince bağırsağın içinde siller yardımı ile hareket eder. İnce bağırsağın mukozasında bulunan hareketli siller, bağırsak boyunca besinin ilerlemesini sağlar. Her bölümde boğumlanarak ilerleyen besinler sindirilir ve vücuda fayda sağlayan kısımları vücut sıvısı olarak süzülmesi için böbreklere gönderilir. İnce bağırsakların bazik bir ortama sahip olmasından dolayı gelen besinin asit yönünden zengin olması gerekir. Günlük diyette aşırı yağlı ve protein ağırlıklı beslenilmesi besinlerin midede sindiriminin tam olarak yapılamamasına ve ince bağırsağın ortamının değişmesine neden olur. Yeterli sıvı alınmadığında ise ince bağırsağın hareketinin yavaşlaması meydana gelir. Bunlar sürekli tekrarlandığında ise ince bağırsak kanserine zemin oluşur.
İnce bağırsakta iyice sindirilen besinler onikiparmak bağırsağı yardımı ile kalın bağırsağa aktarılır. İnce bağırsak kalın bağırsağın aksine daha uzun ve incedir. Bunun nedeni uzunca yol kat eden besinin tam sindirilmesini sağlamaktır. Sindirme işlemi artık kalın bağırsağa aktarılır. Kalın bağırsak ince bağırsağa göre daha kısa ve daha kalındır. Yaklaşık 2 metre olan bağırsak sisteminin son 20 cm'lik kısmı rektumdur. Rektumdan ince bağırsağa kadar olan kısım ise kalın bağırsak olarak adlandırılır. Sindirime uğrayan besinler buraya geldiğinde kalın bağırsak, su ve minerali besinden ayırır. Kalın bağırsak tarafından emilen bu sıvılar süzülmek üzere böbreklere, kalan atık kısmı ise rektuma gönderilir. Rektum yarı otonom yarı merkezi bir yapıdır. Normal şartlarda kendi etkimiz ile rektumu uyararak dışkı yapabiliriz. Fakat bazı durumlarda rektum kapasitesinin üzerinde bulunan atık maddeyi kendisi dışarı atabilir. Bu durumda kişinin engel olması mümkün değildir.
Kalın bağırsağın iç yüzeyinde kötü beslenme sonucu zamanla küçük yaralar oluşur. Bu yaralara polip denir. Polipler lif ve sıvı bakımından yetersiz olan besinlerin geçişinden zarar görerek büyümeye başlar. Alkol, sigara, stres, aşırı asitli içeceklerin de günlük diyete eklenmesi gibi sebepler ile polipler orta yaşta kanser hücrelerine dönüşür. Kanserli polipler besinlerin sindirimine ve geçişine izin vermez. Bu yüzden kolon kanseri diye adlandırılan kalın bağırsak kanseri oluşur. Kolon kanseri uzun vadede rektum kanserine dönüşebilir.
Kanserin nedenlerinden biri genetik faktörlerdir. Ailesinde daha önce kolon kanseri geçirmiş kişilerin kansere yakalanma riski oldukça fazladır. Ayrıca yumurtalık ve meme kanseri geçiren kişilerin yakınlarının da yüksek oranda kansere yakalandığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte Gardner sendromu ve ailesel polipozis hastalığına kalıtsal olarak sahip olan kişilerin bağırsak kanserine yakalanma olasılığı bulunur.
Daha önce ülseratif kolit veya crohn hastalığı gibi hastalıkları yaşamış olan kişilerin kansere yakalanma ihtimali yüksektir. Bu hastalıklar da bağırsak sisteminde meydana gelir.
Hayvansal gıdaların aşırı tüketimi, fast food alışkanlığı, asit ve alkollü içeceklerin sürekli tüketimi kanser oluşumunun meydana gelmesindeki en büyük nedenlerdir. Posa ve lif bakımından zengin olan sebze ve meyve tüketimi yerine sürekli katı ve yağlı gıdaların tüketimi bağırsak kanserine zemin hazırlar. Günlük diyeti bu besinlerden oluşan kişilerin kansere yakalanması sürpriz değildir.
Vücuda zararlı kimyasal maddelere temas edilmesi ve havayla birlikte solunması kansere yakalanma riskini artırır. Temizlik veya kozmetik sanayisinde çalışan kişilerin zararlı kimyasallara maruz kalarak kansere yakalanma ihtimalleri yüksektir. Bu kişilerin gerekli önlemler ve korunma yöntemleri ile çalışması gerekir.
Sürekli oturulan masa başı işlerde çalışan kişilerde hareketsizlik sebebiyle kanser görülme sıklığı artar. Ofis ortamında gün boyu hareketsiz bir şekilde çalışan kişiler sağlıklı bir yaşam için spor aktivitelerine önem göstermeli ve kanseri tetikleyici unsurlardan uzak durmalıdır.
Yapılan araştırmalar sigara tüketiminin kansere yakalanma riskini artırdığını ortaya koyuyor. Sigaranın içerdiği kimyasallar kalın bağırsaktaki poliplerin kanser hücrelerine dönüşmesine neden olur. Sigaranın insan vücudunda 10-12 farklı kanser çeşidinin oluşmasına neden olduğu biliniyor. Sigaranın rol oynadığı tüm sağlık sorunlarından korunmak amacıyla en mantıklı tercih, hiç sigara içmemektir.
Bağırsaklarda bulunan polipler kötü beslenme koşulları nedeniyle zamanla kanser hücrelerine dönüşür. Poliplerin kansere dönüşmesi halinde erken teşhis ile polipler alınır. Geç kalındığında ise kolon kanseri gibi hayati tehlikesi yüksek kanser vakalarına rastlanır.
Bağırsaklardaki polipler yüzünden sürekli bir doygunluk hissi olur. Kişi aç olsa bile yemek yemeyi istemez. Doygunluk hissine rağmen yemek yendiğinde ise bulantı meydana gelir.
Değişen aralıklarla karın bölgesinde yayılıcı bir ağrı hissi olur. Regl sancısı gibi hissedilir. Fakat daha derin ve acı vericidir.
Karında başlayan ağrılar özellikle karnın alt tarafına vurur. Aynı zamanda rektuma vuran bir acı ile kendini belli eder. Kanserin önemli belirtilerindendir.
Bağırsak kanseri hastalarında iştahsızlık görülür. Yemek yeme isteği olmaz. Ani kilo kayıplarının da en önemli nedenidir.
Yeterince dinlenilmesine rağmen kanserin etkisiyle sürekli ve uzun sürekli yorgunluk hissedilir. Uzun süreli baş ağrıları ve iştahsızlık ile devam eder. Uykulu bir hale bürünülür.
Bağırsak kanseri yaşayan hastaların kalın bağırsaklarının mineralleri yeterince alamaması sebebiyle demir eksikliğinden ötürü kansızlık görülür. Kansızlık tüm vücut işleyişini etkiler. Kanser ile savaşı kaybetmeye bile neden olur.
Kalın bağırsakta büyüyen kanserli polipler dışkının çıkışını engellediği için 1 haftadan fazla süren kabızlık görülür. Kabızlık, özellikle kolon kanserinin en büyük belirtisidir. Kolon kanseri hastaları ancak ilaç yardımı ile tuvalete çıkabilirler.
Bağırsak kanserinin bir diğer belirtisi ise sürekli olarak ishal yaşanmasıdır. Besinler vücuttan sulu dışkı kıvamında atılır.Dışkıda tam sindirilmeyen birçok besinin bileşeni de vardır.
Kanserden kaynaklı dışkılama sıklığı değişirken dışkı çapında da değişiklikler olur. Dışkının top top ya da incelerek gelmesi kanserin en önemli belirtilerindendir. Ayrıca kuru formdaki dışkı da belirtiler arasındadır.
Bağırsaktaki poliplerin dışkılama sürecinde zorlanması ile kanamalar meydana gelir. Bu yüzden dışkıda kan görülür. Kanamaların uzun süreli ve yoğun olması tehlike arz eder.
Bağırsak kanseri olan hastalarda besinlerin sindirimi doğru bir şekilde yapılamaz ve vücuda katılması gereken maddeler de bazı durumlarda boşaltım sistemi ile dışarı atılır. Bu sebeple ani kilo kayıpları başlar. Çok kısa sürede verilen kilolar kanserin habercisidir.
Dışkının renginin daha parlak ve koyu kırmızı formda olması kanserin belirtisidir. Tam sindirilemeyen besinler dışkı olarak atılır. Haliyle bu besinlerin emilmesi gereken etken maddeleri dışkıda yer alır. Bu sebeple dışkının rengi değişir.
Kanserden ötürü tam olarak dışkılama yapılamaz. Bu sebeple hastalar dışkı yapsa bile bağırsaklarının tamamı ile boşaldığını hissedemez.
Bağırsak kanseri yaşayan hastaların sindirimi doğru bir şekilde gerçekleşmediği için sürekli olarak bulantı ve kusma sorunuyla karşı karşıya kalırlar. Dışkılama sorununun da yaşanmasıyla birlikte besinler kusma yoluyla vücutta çıkartılır.
Kalın bağırsaktaki kanserlerin en büyük belirtilerinden biri de karın bölgesinde uzun süreli gaz ve şişkinlik olmasıdır. Polipler sindirimi engeller ve besinler kalın bağırsakta şişkinliğe neden olur.
Kanserin tanısı yapılıp evresi belirlendikten sonra tedaviye başlanır. Kanserin tedavisi 3 şekilde yapılır. Tedavi şekli kanserin bağırsaklardaki yerleşim yeri ve kanserin evresine göre değişir.
Bağırsak kanserinin belirtilerini gösteren kişiler bir sağlık kuruluşuna başvurduğunda ilk olarak hastalığın tanısı konur. Hastalığın tanısı konulduktan sonra kanserin hangi evrede olduğu saptanmaya çalışılır. Bu aşamalardan sonra kişiye uygun tedaviye başlanır. 50 yaşından sonra herkesin rutin kontroller yaptırması gerekir. Bağırsaklarda oluşan polipler daha kansere dönüşmeden çıkartılarak kanser önlenebilir.
Erken tanı için hastanelerde bazı testler yapılıyor. Bunlar;
Cerrahi tedavi sıkça uygulanan yöntemlerden biridir. Bu yöntemde kanserin diğer organlara sıçramamış olması gerekir. Aksi halde cerrahi müdahale yapılamaz. Ameliyat ile bağırsaktaki tümörlü kısım yakınındaki bağ doku ile beraber çıkartılır. Bu aşamada mezenter adlı lenf doku ve nodları da alınır. Böylece kanserin diğer lenf dokularına ve düğümlerine yerleşmesi engellenir. Kanserin rektuma yayıldığı durumlarda tümörler ile birlikte kalın bağırsağın bir kısmı da alınır. Cerrahi işlem ile bu iki uç bir araya getirilir. Birleştirmenin mümkün olmaması halinde sağlam bağırsak ucu karın boşluğuna çukurlaştırılır ve diğer kısım kapatılır. Bu işlem kolostomi adı ile anılır. Dışkı ise bu kolostomi torbaları ile dışarı atılır. Kolon ve rektumun kanserden arınması ile hasta bu torbalardan kurtulur. Fakat rektumun makat bölgesinde tümörü olan kişilerde kolostomi kalıcı olabiliyor.
Antikanser, ilaçların vücutta bulunan kanser hücrelerini öldürmek için kullanılmasıdır. İlaçlar çoğunlukla ağız yolundan alındıktan sonra kana karışır. Bu ilaçlardaki etken maddeler vücutta bulunan kanser hücreleri ile savaşır. Kemoterapi, kanserin son iki evresinde olan hastalar için uygulanan bir tedavi yöntemidir. Çünkü kullanılan ilaçlar tüm vücutta dolaşarak akciğer, karaciğer gibi yerlere kadar ulaşmış kanser hücrelerini de öldürür. Bazı durumlarda kemoterapi cerrahi tedaviden önce de kullanılır. Cerrahiden önce uygulanan kemoterapi tümörlerin küçültülmesi veya azaltılması için yapılır. Cerrahi operasyondan sonra uygulanan kemoterapi tedavisi ise hastalığın yayılmasını önlemek ve diğer organlara sıçramasını engellemek içindir.
Radyasyon tedavisi olarak bilinir. Bu tedavi iyonize olan ışının kanserli bölgeye uygulanmasıyla yapılır. Yüksek enerjili olan bu ışının direkt hedef aldığı tümör hücrelerinin öldürülmesi sağlanır. Radyoterapi hem cerrahi tedaviden önce hem de sonra uygulanabilir. Cerrahi tedavilerden önce uygulanan radyoterapide bağırsaktaki tümörlerin küçültülmesi amaçlanır. Cerrahi operasyondan sonra yapılan radyoterapide ise, tümörlerin nüks etmesini engellemek amaçlanır. Tüm bağırsak kanserlerinde ve özellikle rektum kanserinde radyoterapi tedavisi uygulanır.
Bağırsak kanserinde erken teşhisin hayat kurtardığı biliniyor. Bu yüzden orta yaşlı kişilerin gaita kan aranması testi, 50 yaş üzeri kişilerin her 5 yılda bir sismoidoskopi , 10 yılda bir ise kolonoskopi yaptırması gerekir. Daha önce bağırsaklarından polip çıkarılmış kişilerin ise 1-3 yıl arasında mutlaka kolonoskopi yaptırması gerekir. Aile geçmişinde bağırsak kanseri hikayesi bulunan kişilerin, 40 yaşından sonra her 10 yılda en az 3 defa kolonoskopi yaptırması gerekir. Ayrıca FAP yani adenomatoz polipozis kalıtsal hastalığı bulunan kişilerin 15 yaşından itibaren her yıl kolonoskopi ile durum taraması yapılması gerekir. Meme kanseri olan kadınların ise mutlaka bağırsak kanseri testlerini yapması gerekir.
Bağırsak kanseri yayılma gösteren bir kanser türüdür. Kolondan rektuma ulaşır. Oradan lenf düğümlerine geçerek karaciğer böbrek gibi organlara sıçrayarak yayılır. Bu sebeple bağırsak kanseri öldürür mü sorusunun cevabına ne yazık ki evet diyebiliriz. Ancak bağırsak kanserine yakalanan hastaların yaşam süreleri hakkında kesin bir bilgi vermek mümkün değildir. Erken teşhislerde kanser yayılmadan önüne geçilir. Kanserin yayılmadığı durumlarda yaşam süresi uzundur.